Bölüm 17

3K 118 7
                                    

Sinirle başımı salladım. Bu durumdan nefret ediyordum, kendimi ezik hissediyordum.

"Beni bir şeylere zorlama," dedim yavaşça, sinirimi bastırmaya çalışarak.

"O adamın yanına gitmeni istemiyorum."

Daha da sinirleniyordum. Sonuçta doktor randevusuydu bu, sanki kerhaneye gidiyordum.

"Bu bir doktor randevusu," dedim tek nefesle. "Bizim bazı şeyleri iyice konuşmamız lazım yoksa sinirden ölecek gibi hissediyorum."

Bunun gerekli olduğunu ve yaptığının saçma olduğunu kabullenmesini istiyordum, yoksa daha çok işimiz vardı.

"Tamam, Sevgi'nin çiftliğine gidelim. Konuşalım."

"Saçmalama. Beni evime götür, lütfen." Biraz düşündü ve sonra kabul etti.

"Tamam. Seni zorlamayacağım," dedi. Şükür, yarabbi şükürler olsun.

"Teşekkür ederim," dedim sesimde en ufak bir ifade yokken. Durduk yere bir şeylere zorlanmak canımı sıkıyordu. Dönüş yaptık ve yol boyunca konuşmadık.

*

"Tamam, seni dinliyorum," dedi gergince ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Tanışmamızı hatırlıyor musun?" Yüzünde muzur parıltılar belirdi. "Bizim ilişkimiz sadece cinsellik üstüne, aramızda cinsel çekimin olduğunu söylüyordun ve tek derdin herhangi bir kızı yatağa atmaktı. Ben dahil, şimdi de istediğin bu farkındayım." Yüzü telaşlı bir ifade aldı.

"Hayır, o seni tanımadan önceydi, şimdi seninle sadece seks yapmak istemiyorum. Beni sevmeni istiyorum." Başımı olumsuz bir şekilde salladım. Yalan söylüyordu.

Yanına yaklaştım.

"Şimdi sevişelim, ister misin," dedim daha da çok sokularak.

"Sev beni o zaman. Bu kadar acımasız olma," dedi kırgın bir şekilde.

"Ben gidiyorum Deniz, seni inandırmak için ne yapabilirim, düşüneceğim." Ayaklandı. Bir şey demedim, diyemedim. Ondan hoşlanıyordum, evet. 

Uzun zamandır onu düşünüyordum, durmadan. Beni aramadığı için kızıyordum. Yine de bu kendime bile yapamadığım zor bir itiraftı. Ondan deli gibi hoşlanıyordum işte, ötesi yoktu. 

Ama artık birine güvenmek istemiyordum, Eren ile bir şeyler yasadığımızda ben çok küçüktüm, henüz lise üçe gidiyordum. Ergen aklı işte, hayatım çok güzeldi. Ailevi meseleleri bile unutmuştum fakat sonuç hüsran. Aldatılmıştım hem de defalarca.

Hayatımda çapkın erkek istemiyordum artık, babam, Eren ve şimdi de Yaşar...

Onu kapıya kadar takip ettim ve nezaketi elden bırakmayıp,
"Kendine iyi bak," dedim. Kirli sakallarını ovuşturdu, koyu kahverengi gözleri  kısıldı. "Sen de," dedi ve çekip gitti. Kapıyı ardından kapatırken ben de ne bulduğunu anlamaya çalıştım. Ufak tefek bir kızdım ve boyuma oldukça takıntılıydım, aramızda en az 25 santim vardı.

Topukluyla halledersin, canım.

Çok çekici sayılmazdım ama kendimi güzel buluyordum açıkçası. Simsiyah uzun saçlarım vardı fakat toplumun güzellik anlayışına biraz uzaktım. O yüzden genelde pek beğenilmezdim.

Girdiğim ortamlarda sonradan dikkat çekmeyi başarırdım, başta çok ilgi çekmezdim.

O ise uzun boylu ve oldukça erkeksiydi. Siyah, hafif kıvırcık saçları ve güzel bir suratı vardı. Gülüşü oldukça dikkat çekiciydi. Üstelik bunlara rağmen kültürlü idi.

Tek kelimeyle güzeldi.

Düşüncelerim yine karman çorman olmuş bir şekilde dolaşıyordu beynimde. Yarıda bıraktığım Bir Kayıp Denizci  kitabımı alıp düşüncelerimi bir tarafa fırlattım.

Kitap bittiğinde etkisinden kurtulmam zor oldu, bir insan böyle 10 gün nasıl dayanabilirdi? Işte bu yüzden Gabo'ya ve eserlerine hayran olmamak çok zordu.

Kitabın etkisinden kurtulunca okul işini düşünmeye başladım. Istediğim üniversiteye gelmiştim fakat istemediğim bir bölümdeydim, Türk Dili ve Edebiyatı. Bir sene dondurmuş, bir sene hazırlık okumuştum. Sonuç olarak 4 senedir okuyordum ve hâlâ da bitmemişti. Iş olanakları da azdı. Ama Yaşar gibi hepten de bırakamazdım. Cansu ne güzel bölümün derslerini asla aksatmıyordu. PDR okuyordu ve hayatından oldukça memnundu. Bense devamsızlıktan kalabilirdim bile.

En iyisi yeniden sınavlara hazırlanmaktı, bunu yapmaya daha önce de karar vermiştim ama planlarıma uymamıştım. Bu yüzden hep pişmandım.

Yaşar demişken... O psikoloji okuduğunu ama bıraktığını söylemişti. Istediği bölüm müydü acaba, kesin öyleydi.

Beynim yine Yaşar'a giderken sinirlenip ayağa kalktım. Yok bu böyle olmayacaktı ya tamamen çıkacaktı hayatımdan ya da...

Sinirle telefonumu alıp Yaşar'ı aradım. Sesi şaşkın geldi birden.

"Deniz?"

"Beni ikna etmek için bir şey buldun mu yoksa vazgeçip başka kucaklara mı atladın?"

"Hatırladığım kadarıyla başka kucaklar senin sevdiğin bir terimdi." Daha sonra da gıcık bir sesle güldü. Pislik ya asla unutmayacaktı bazı şeyleri.

"Evimden tripli ayrıldın ve bana hâlâ da sataşıyorsun, öyle mi," dedim gözlerimi kısarak.

Bir an sesi çıkmadı, daha sonra inanamazca,

"Tripli mi ayrıldım? Gerçekten alemsin," dedi. Derken arkadan bir ses tüm moralimi alt üst etti.

"Yaşar, kim o?" Ince bir kadın sesiyle tüm vücudum elektrik akımına kapılmış gibi titredi.

"Sana inanamıyorum," dedim sertçe ve telefonu kapattım. Lanet erkekler, yine ve yeniden hayal kırıklığına uğramıştım.

Çok kısa oldu, geç geldi farkındayım ama cidden sıkıntı yaşıyorum. Telefon, tablet, bilgisayar...hiç bir şey yok yanımda. Zar zor yazabiliyorum. Lütfen kusura bakmayın ve bolbol yorum yapın lütfen.

Öpüyorum 😚😚










Aşkın Ritmi #Wattys2017 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin