2

62 5 5
                                    

Sabah zilin çalmasıyla uyandım. Saat 07.05'ti. Hemen yataktan fırlayıp üstümü değiştirdim. Ofise geç kalıyordum. Alarm çalmamış mıydı ki?
Vanessa kalkmıştı. Her zaman ki gibi erkenciydi.

Hemen aşağı indim gelen Emily'ydi. Biz evden erken çıktığımız için o da erken gelmek zorundaydı. Aşağı indiğimde Vanessa kapıyı açmıştı bile. Kapının önünde konuşuyorlardı.
"Merhaba, Bay Richards. Nasılsınız?" dedi Emily gülücükler saçarak. Çiçekli elbisesinin için ışıl ışıldı. Saçlarını, tepeden sımsıkı toplamıştı. Kulağındaki sallantılı küpeler dikkatimi dağıtıyordu.
"İyiyim. Lütfen, içeri gelin."
Vanessa "Evet. Amanda şu an uyuyor. Kalkar birazdan." dedi Emily'nin gülüşüne karşılık vererek.
Emily, içeri girdi. Vanessa da. Ben de tam çıkıyordum ki çantamı unuttuğumu fark ettim. Odama gittim. Etrafı dağıtmadan aramaya başladım. Sonunda buldum, dolabımın içine koymuştum.

Odadan çıktığımda karşımda Andrew'u gördüm. "Günaydın." dedim.
"Geç kalmıyor musun?"
"Ah, evet. Bugün biraz geç kaldım. O yüzden acele ediyorum."
"Tamam. İyi işler."
"Sana da iyi dersler. Sen de acele etmezsen geç kalacaksın." dedim ve koluna hafiften yumruk attım. Bu bizim şakalaşma tarzımızdı. O da karşılık verdi.
Aşağı indim. "Ben çıkıyorum Vanessa. Görüşürüz." diye seslendim ve kendimi dışarı attım.

Mercedes'ime bindim ve gaza bastım. Evden ofisime arabayla on dakikaydı. Müzik açtım. Binalar yanımdan hızla geçiyordu.
Ofisimin yakınlarına Mercedes'imi park ettim. İnip hızlı adımlarla ofisime doğru yürümeye başladım.
Ofisime girdiğimde Sean, beni bekliyordu.
"Günaydın, ahbap." dedi.
"Günaydın. Bir sorun mu var?"
"Aslında 'iyi haber' diyebiliriz."
"Ne oldu?"
"Üzerinde çalıştığımız dosya kapandı. Suçluyu buldular."
"Bu harika bir haber. Kim yakaladı? Bir bilgin var mı?"
"Evet. Thomas Turner diye bir polis ve onun ekibi."
"Vay canına. Biz o kadar uğraşmıştık ama hiçbir sonuç elde edememiştik. Nasıl başarmışlar bunu?"
"Thomas işinde çok iyiymiş duyduğuma göre. Birkaç tane ipucu daha bulmuşlar ve pat. Suçlu yakalanmış."
"Thomas Turner ismi çok tanıdık geliyor bana. Bir yerlerden tanıyor muyuz?"
"Bana bir çağrışım yapmadı aslında."
"Tamam, öyleyse. Bugün polis merkezine gidip onunla tanışıp konuşmak isterim. Sende gelmek ister misin?"
"Bana uyar. Zaten, benim işim az bugün."
"Anlaştık. Şimdilik görüşürüz." dedim ve kendime kahve yapmak için kahve makineme yöneldim.
Bu binada her dedektifin kendine özel bir ofisi vardı. Sean ve benimkisi yan yana. O yüzden sık sık görüşüyoruz.
Bilgisayarımın başına geçip oturdum. Kahvemi yudumladım. Şu anlık yapacak bir işim yoktu. Ben de tatil için gidebileceğimiz yerlere bakmaya karar verdim. Mozilla Firefox'u açtım ve Yandex'e "Tatil rezervasyonları" yazdım. Arama sonuçları çıktı. İlk gördüğüme tıkladım. Üç günlük tatil programıydı bu ama ben bir haftalık arıyordum.
Sonra bir haftalıklara baktım. Bazıları çok pahalıydı. Bazıları ucuz ama kötüydü. Sonunda ideal bir yer buldum. Ucuz değildi ama pahalı da değildi. Üçümüz (Amanda bebek olduğundan para ödemiyoruz.) toplam 5.750 dolar oluyordu.
Ben de rezervasyon yaptırdım. Vanessa'ya sürpriz yapacaktım.

Sean'ın ofisine gittim. Orada değildi. IPhone 7 Plus'ımı çıkarıp onu aradım. "Sean, neredesin? Şu an ofisindeyim ama yoksun."
"Evet. İşim vardı. Önemli bir şey değil. Sen neden beni aramıştın?"
"Bay Turner'a ne zaman uğrayalım?"
"13.00 sana uygun mu?"
"Bana uyar. Yapılacak işim yok şu anlık."
"Tamam. Ben de şimdi ofisime geliyorum."
"Tamam." dedim ve kapattım. Acaba neden dışarı çıkmıştı ki?
Ah, olamaz! Bugün annesi ameliyata girecekti. Tamamen unutmuştum. Saat 11.00'di.

Sean 12.30'da ofisine geldi. Hemen yanına gittim.
"Dostum, üzgünüm. Annenin ameliyata gireceğini tamamen unutmuşum. Bir şeyi var mı?"
"Şu anlık durumu iyi. Sorun yok."
"Neden bana haber vermedin?"
"Senin yapacak işlerin vardır diye düşündüm. Aslında ofisine geldim ve haber verecektim ama bilgisayar başındaydın."
"Hayır, iş yapmıyordum. Sana söylemeyi unuttum."
"Neyi?"
"Vanessa, tatile çıkmak istedi. Kafamızı dağıtmak için."
"Bu harika bir şey. Cidden, bu sene çok çalıştın."
"Çalıştık." diye düzelttim onu.
"Adamım çoğu işi sen yaptın. Zaten o yüzden benden daha çok maaş alıyorsun." diye kahkaha attı.
"Sen olmasaydın bunların hiçbirini yapamazdım. Bunu sen de biliyorsun."
"Sen zeki ve çok başarılısın. Olaylara farklı açıdan bakabiliyorsun. Buradaki en iyi dedektifsin. Burada derken sadece bu binadan bahsetmediğimi anlamışsındır."
"Görünüşe göre benden daha iyisi de var."
"Thomas'tan bahsediyorum deme lütfen. Adamı daha tanımıyoruz bile. Acemi şansıdır."
"Seni bilemem ama ben öyle düşünmüyorum. Ayrıca, adamın ismi bana tanıdık geliyor."
"Polis merkezine gittiğimiz zaman göreceğiz."
"Öyle olsun."
Saat 13.00 olmuştu. Biz de binadan çıktık. Benim Mercedes'ime bindik ve yola koyulduk. Sean, radyoyu açtı. Yol boyunca konuşmadık.

İNTİKAM PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin