1

107 15 11
                                    

Eşimin beni uyandırmasıyla kalkabildim. "Tatlım, bugün pazar unuttun mu? Hadi artık aşağı gel de kahvaltımızı yapalım." dedi ve beni yanağımdan öpüp aşağı indi.
Evet, bugün günlerden pazar. Ailecek evdeyiz. Kimse çalışmıyor veya okula gitmiyor. Bu yüzden haftanın en sevdiğimiz günü. Herkese göre haftanın en güzel günü cumartesidir ama ben ve eşim o gün de çalışıyoruz maalesef. Andrew da okulun etütlerine gidiyor.
Bugünün pazar olması mutluluğuyla yataktan kalktım. Hava mükemmel derecede güzeldi. İçeri güneş ışığı sızıyor ve kuşlar cıvıldıyordu.
İlkbaharın sonuna gelmiştik. Haftaya yaza girecektik.

Dolabımı açıp kot şort ve tişört alıp giydim.
Aşağı indiğimde mutfaktan harika kokular geliyordu. Mutfağa girdiğimde herkes uyanmış, beni bekliyordu. Amanda bebek masasında oturmuş, gülücükler saçıyordu ve Andrew da cep telefonunu kurcalıyordu. Vanessa ise kahvaltı sofrasını kuruyordu. Yumuşacık, insanın içine huzur veren sesiyle şarkılar mırıldanıyordu. Mutlu bir aile tablosunu canlandırıyorduk.

"Günaydın. Harika kokuyor. Ne var kahvaltı da böyle?" dedim ve Vanessa'yı gidip öptüm.
"Sürpriz." dedi Vanessa gülümseyerek.
Kendime kahve yapıp sofraya oturdum. Vanessa kahvaltıyı koyarken onu seyrediyordum. Sarı saçlarını tepeden dağınık topuz olarak toplamıştı. Yeşil gözleri ışıl ışıldı. Her zaman ki gibi harika görünüyordu.
"Tanrım, krep! Uzun zamandır yememiştik. Harikasın sen." dedim. Krep yemeye bayılıyordum. Kesinlikle bir hafta boyunca kahvaltıda sadece krep yiyebilirdim.
"Evet, biliyorum. Bu yüzden hepinize küçük bir sürpriz yapayım diye düşündüm." dedi. Yeşil gözleri parıldıyordu. Mutlu olduğu zamanlar da hep böyle olurdu. Onun bu hâlini çok seviyordum.
Andrew, elindeki telefondan başını kaldırmıyordu.
"Andrew, o telefonu artık bırak elinden."
"Of, baba! Sınıftaki herkesin Iphone 7 veya Iphone 7 Plus'ı var. Ben hâlâ Iphone 6 Plus kullanıyorum."
"Bu konuyu konuşmak istemiyorum Andrew. O elindeki telefona sahip olamayanlar var ve sen böyle konuşuyorsun. Konu kapanmıştır." dedim ve kahvemi içip kahvaltımı yemeye başladım. Amanda da biberonda sütünü içiyordu.
Vanessa "Ryan, aklıma gelmişken söyleyeyim. Tatile çıkalım diyorum. Hepimiz kafamızı dağıtmış oluruz. Andrew da yaz tatiline giriyor. Biz de bir haftalığına izin alırız. Nasıl olur?" dedi minik bir tebessümle. Bu  tebessüm beni ikna etmek için kullandığı bir kozdu ve çoğu zaman da işe yarıyordu.
"Vanessa, sen de biliyorsun ki işimi bırakamam. Beni bekleyen bir sürü dosya var. Haftanın bir günü tatil yaptığıma şükrediyorum."
"Sanki, o bir günde hiç işinle ilgilenmiyorsun da. Kahvaltını yaptıktan sonra hep çalışma odana kapanıyorsun." Haklıydı da. Pazar günü bile çalışıyordum. Evde olmam tatil olduğum anlamına gelmiyordu. Bu seferde evde çalışıyordum.
Andrew araya girip "Evet, baba. Bizimle hiç ilgilenmiyorsun. Ne Amanda'ya bakıyorsun ne de bana. Gerçi sen iki hafta sonra Amanda'nın iki yaşına gireceğini bile unutmuşsundur." diye karşılık verdi. Cidden unutmuştum ama "Tabi ki unutmadım." dedim. Ne diyebilirdim ki? Yoksa sorumsuz bir baba olurdum.
"Tabi, kesin unutmamışsındır." dedi gözlerini devirerek.
"Andrew, babanla böyle konuşamazsın." dedi Vanessa sinirli bir bakış atıp.
Andrew "Ben doydum. Size afiyet olsun." dedi ve sofradan kalkıp odasına çıktı. Sinirlenince hep bunu yapıyordu. Bizim yanımızdan ayrılıp odasına kapanıyordu.

Sofrada Vanessa, Amanda ve ben kalmıştık. Amanda, bebek olmasına rağmen sanki olanları anlıyormuş gibi bakıyordu.
Kahvaltımı didikledim bir müddet. Sonra konuşmaya başladım.
"Haklısınız. Tatile ihtiyacım var. Senin de var. Biraz suç işlerinden uzaklaşmam gerek. Eve kim bakacak? Annem ve babam uzakta oturuyor. Senin annen de yaşlı biliyorsun. Kardeşin de evli." dedim.
Vanessa hemen "Amanda'nın bakıcısı Bayan Osborne baksın." dedi heyecanla.
Emily Osborne evli bir bakıcıydı ve haftanın altı günü Amanda'ya bakmak için geliyordu.
Kızıl saçlı, mavi gözlü ve sevecen bir bayandı. Bize her zaman nazik davranırdı.
"Aaa, evet. Yedek anahtarı ona bırakırız. Haftanın bir günü temizlik yapar ve gider."
"Olabilir. Çok nazik bir kadın. İyi ki onun gibi bir bakıcıyı bulmuşuz."
Emily'i geçen hafta bakıcı olarak tutmuştuk. O zamana kadar Amanda'yı annemlere bırakıyordum. Benim için çok zor oluyordu. İşime geç kalıyordum ama Emily'i bakıcı olarak tutunca bu sorun ortadan kalktı.
"Bencede. Neyse, sonra konuşuruz. Sonuçta bu haftada iş bizi bekliyor. Haftaya Andrew tatil olacak."
"Haftaya pazar uygun olur o zaman." dedi ve Amanda'nın yanağına minik bir öpücük kondurdu. Amanda da sevinçten ellerini masaya vuruyordu. Dediğim gibi, sanki olanları anlıyordu.

İNTİKAM PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin