4

25 2 0
                                    

Alarmım çalmıştı. Herkes uyuyordu. Vanessa'nın çalıştığı banka iki gün çalışanlara izin vermişti. Andrew da okula gitmek istemiyordu. Bu yüzden Vanessa'ya bakacaktı. Emily'e bugün gelmemesini söyledim. Sesi üzgün çıkmıştı. Amanda'yı çok seviyordu. Ondan ayrılmayı istemiyordu.

Üstümü giydim. Sessizce alt kata indim. Mutfağa girdim. Buzdolabından soğuk süt ve dolaptan da mısır gevreği çıkardım. Kaseye döküp karıştırdım ve yemeğe başladım. Doğru düzgün kahvaltı yapmayı tercih ederdim ama bu çok daha pratikti.
Kahvaltımı bitirdikten sonra kaseyi bulaşık makinesine yerleştirdim ve çalışma odamdan çantamı almak için üst kata çıktım.
Çantam camın önünde duruyordu. Ağaç dalları pencereye vuruyordu. Güneş tam doğmamıştı. Odama hava girmesi için pencereyi açmaya çalıştım, zor da olsa açabildim. Bazen pencerenin kilidi takılıyordu. Pencereyi açarken de ses çıkmıştı.

Odamdan çıkıp Andrew'ın yatak odasına ilerledim. Uyanmamıştı. Vanessa'nın da uyuduğunu umarak evden çıktım. Arabamı garaja park etmiştim. Garaj biraz dağınıktı. Gereksiz eşyalarımızı oraya koyuyorduk. Boya malzemeleri, eski gazeteler, kömürler -mangal yaparken kullanmak veya kışın şömineye atmak için- , Andrew'ın bisikleti vs.
Büyük ve dağınık bir garaj kısacası.
Çantamı sürücü koltuğunun yanına koydum ve arabayı çalıştırdım. Sokağımız çok ferah ve huzur doluydu. Yolun iki kenarında da iki katlı malikaneler vardı. Komşularımız çok sevecen ve tatlı insanlardı. Sokağın sonunda ise Sean ile gittiğimiz kafe vardı. Aklıma gelmişken o kafeye uğrayıp bir kahve alacaktım. Sokağın sonuna arabamı park ettim.
Kafeye girip bar kısmına yöneldim. Kafe boştu. Barın arkasındaki kız, bezle bardakları silip raflara diziyordu. "Bir latte, lütfen."
Hiçbir şey demeden arkasını döndü ve latteyi hazırlamaya başladı.
Latte hazır olduğunda bana verirken somurtkan bir ifade takındı. Bu kız, yeni burada çalışmaya başlamış herhalde diye düşündüm. Daha önce onu hiç görmemiştim ve müşterilere böyle davranılmaması gerektiğini bilmiyordu. Kahvemi bitirip parayı uzatırken içeri yaşlı bir adam girdi ve bira söyledi. Bira içmek için fazla yaşlıydı. Sağlığı bakımından. Kız "Bu saatte içki servisi yapılmıyor." dedi. Tipinde "Zaten yaşlının tekisin. Bir ayağın çukura bakıyor. Ne içkisi?" ifadesi vardı.
Oradan hemen çıktım. Kıza sinir olmuştum. Arabama binip yola koyuldum.

Ofisime geldiğimde Sean daha gelmemişti. Saat dokuza geliyordu. Sean gelene kadar bende kafamı masama koyup gözlerimi dinlendirdim.
Sean gelip beni kaldırdı. "Yastık da ister misin?" dedi ve kuru kuru güldü. Ne kadar uyumuştum? Bir veya iki saat mi? Saate baktım tam bir saat uyumuştum.
Kafamı kaldırırken "Çok komiksin yine." dedim.
"Ah, öyleyimdir. Her neyse, Thomas'ın ofisine gitmiştim ama gittiğimde daha gelmemişti."
"Öğlene orada olur mu? Yine gidip bakabiliriz."
"Olur. Ee, Vanessa nasıl? Ona tatilden bahsettin mi?"
"Düne göre daha iyi. Bu karmaşa arasında sürprizimi de yapamadım. Andrew, bugün okula gitmedi. Ona bakmak için."
"Tamam. Sonra konuşuruz."
Sean, kendi ofisine geçti. Birde çıkarız diye düşünmüştüm. Bundan önceki buluşmamızda da bu saatte çıkmıştık.
Bilgisayarımı açıp eski davalarıma bakındım. Cidden psikopat katillerle uğraşmıştık. Geçen sene Mike Mouse diye bir adamı yakaladık. Adam tam bir kaçıktı. Kurbanlarını öldürdükten sonra ağızlarına fare koyuyordu. Soyadı da buradan geliyordu. Gerçek soyadı değildi bu. Takmaydı.

Diğer davalarıma bakarken saat bire gelmişti. Sean'un ofisine girdim. "Çıksak iyi olacak."
"Tamam. Hemen geliyorum."
"Arabadayım." dedim ve arabaya gittim.
İki dakika içerisinde Sean da geldi.
"Bekletmedim değil mi?"
"Bekletsen ne olacak?"
"Hadi, o zaman. Yola koyulalım." dedi aceleci tavrıyla.
Yolda ilerlerken "Sakın tartışmaya girmeye kalkışma." dedim.
"Kimle?"
"Kim olacak? Thomas'la!"
Thomas dediğim anda gözlerinde şimşek çakmıştı sanki. İçinde fırtınalar kopuyordu belli ki.
"Şu adamın adını duymak bile istemiyorum. Lütfen, yola bak."
Dediğini dinleyip yola odaklandım. Polis merkezine giderken dar ve düzensiz sokaklardan geçtik.
Bundan önceki gidişimizde ana yolu kullanmıştık ama orada çalışma yapıldığı için kapatmışlardı.

Polis merkezinin önüne park ettim. İçeri girdiğimizde bilgisayarın başında Rita vardı.
"Merhaba, Bay Richards. Sizi buraya hangi rüzgar attı?"
"Merhaba, Rita. Bana lütfen Ryan de. Thomas'ı görmeye geldik. Burada mı?"
"Evet, on dakika önce geldi. Bir şey içer miydiniz?"
Sean "Kahve olabilir." dedi.
"Siz Bay Turner'ın odasına geçin. Ben kahveleri getiriyorum."

Odanın kapısını çaldım. İçeriden "Buyurun?" diye seslendi. İçeri girdik.
"Ah, siz miydiniz? Gelin, oturun. Bir şey ister misiniz?"
Masanın karşısındaki siyah deri koltuklara oturduk.
Sean araya girdi. "Biz söyledik. Size zahmet olmasın." Bunu saygıyla değil, alay ederek söylemişti.
"Arkadaşım teşekkür etmek istedi."
"Evet, anladım zaten." dedi pis pis sırıtarak.
Sean'ın sabrının taştığını görebiliyordum ve "Konuya gelelim en iyisi. Dünkü olayla ilgili bir şey buldunuz mu?"
"Hangi olay?" Biraz bekledi. Düşünür gibiydi. Sonra devam etti. "He, hatırladım. Hayır, hiçbir şey bulamadık. Adamlar hayalet gibiler. Ne parmak izi ne saç teli."
Sean "Ama siz bu işi yapabilirsiniz değil mi? Hiçbir şey bulamadığınız hâlde. Kesin o adamları da gizemli bir şekilde yakalarsınız." dedi. Sean hemen sinirlenirdi. Ben, ona göre daha sakinimdir. Olaylara bu yüzden tarafsızca yaklaşan hep ben olurum.
Thomas hiçbir şey anlamamış gibi yüzüne öylece baktı. Sanırım, konuşmak istemiyordu veya en iyi şey susmaktır taktiğini uyguluyordu.
Thomas bir şey demeyince Sean sözüne devam etti. "Yoksa büyücü falan mısınız?"
Bunun üzerine Thomas kahkaha attı. İtici bir kahkahaydı bu.
"Siz de komedyen olmalısınız." dedi gülerek.
Bu tatsız konuşma, Rita'nın odaya girmesiyle kesildi. Tanrı'ya şükür ki sustular.
"Buyurun, kahveleriniz." dedi ve kahveleri önümüzdeki ahşap masaya bıraktı. Sonra odadan çıktı.
Sean, biraz daha sakinleşmişti ve kahvesini yudumladı. Bir müddet kimse konuşmadı.
Bu sessizliği bozan Sean oldu. "Madem bir şey bulamadınız. Biz de artık kalkalım." Telefon numarasının yazdığı kartı uzatarak "Bir şey bulursanız beni bu numaradan arayabilirsiniz." dedi.
Thomas "Peki. Sonra görüşürüz." dedi.
Sean sessizce bir şeyler mırıldandı ve polis merkezinden çıktık.

Sean burnundan soluyordu. "Dostum, sana ne oldu böyle?" dedim sakince.
"Şu adama bakar mısın? Yumduğu indirmemek için kendimi zor tuttum."
"Fark ettim."
Arabaya bindiğimizde saat beşe geliyordu.
Hava bozmaya başlamıştı. Boğucu bir hava vardı. Yağmur yağacak gibiydi. Yaz yağmuru...

Ofise geldiğimizde Sean'u bıraktım. "Ben erken çıkacağım. Vanessa'yı merak ettim."
"Tamam, sorun değil. Görüşürüz."
Eve doğru arabayı sürdüm. Yolda aklıma tatil planımız geldi. Vanessa'ya söylememiştim. Eve gidince ilk yapacağım iş bu olacaktı. Radyoyu açıp çalan şarkıyı mırıldandım. Evet, sesim kötü olabilirdi ama müzik dinlemeyi seviyordum.

Eve varınca arabayı garaja park ettim. Cebimden anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. "Andrew? Vanessa?"
Andrew, merdivenlerden indi. "Erkencisin."
"Bugün böyle oldu. Annen nerede?"
"Salonda olmalı."
"Sen de salona gel. Söylemem gereken bir şey var."
"Baba, meraklandırma beni. Kötü bir şey mi oldu?"
"Sürpriz."
İkimiz de salona geçtik. Vanessa, koltuğa uzanmış televizyon izliyordu. "Ryan?"
"Evet, size bir sürprizim var. Hadi oturun."
Vanessa, televizyonu kapadı ve oturma pozisyonuna geçti. Meraklanmıştı. "Söyleyeceksen söyle artık."
"Tatile çıkmak istiyordun ya. Haftaya değil de iki gün sonra gidebiliriz. Ne dersin? Bu olay herkesi yıprattı."
"Bu harika olur ama Andrew ve ben tatile girmedik."
"Andrew'un okulu ve senin işin bu hafta bitiyor. Sen izin alırsın, Andrew da üç gün gitmez. Ne olacak? Okul bitti, ders işlemiyorlar zaten."
"Evet, anne. Gidelim." dedi Andrew. Vanessa'yı ikna etmeye çalışırken.
"İyi o zaman ama iki gün sonraya bize uygun bir yer var mı?"
"Bakarız. Büyük ihtimalle vardır."
"Tamam, ben yemeği hazırlayayım."
"Bugün dışarıda yiyelim. Ne dersiniz?"
"Harika olur. Hadi, hazırlanalım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 18, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNTİKAM PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin