[3. Bölüm: GÖMÜLEN SIRLAR]

904 24 0
                                    


Multi:Akın

"(...)Hayat ben salya sümük ağlarken benim için yolunda gitmiyor. Ya da bir zaman ben kahrolası haldeyken durayım demiyor. Hayat da, zaman da kimseye aldırmadan devam ediyor..."

Hayatta yaşadığımız anlardan bazıları vardır. İnsanın canını acıtmakla, yakmakla kalmayıp koparan anlar. İşte o bahsettiğim anları tam şu anda yaşıyordum. Bir insan hiç mi üzülmezdi? Hiç mi merak etmezdi bunca senelik kızını?(!) Eşinin biricik yadigarını hiç mi düşünmezdi?
Boğazımda bir şeylerin düğümlendiğini anladığım o vakit yutkunmaya çalıştım. Almayı ne zaman bıraktığım nefesimi akışına sokmaya, kalp atışlarımı düzene sokmaya çalıştım. Olmadı... Beceremedim. Yorgun argın döndüğüm iş günümün sonu böyle olmamalıydı. Hayatımı düzene sokayım derken bu yöne gitmemeliydi. Annemden sonra başka birini kabul edemezdim ki ben.
Adelya'nın meraklı bakışları, Dicle'nin ne yapacağımı sorgulayan bakışlarından sonra haberin devamını okumaya başladım.

"Yemekten sonra çıkan samimi ikiliyi muhabirlerimiz sordukları soruya cevap vermediler. Aynı arabaya binen ikili hızla uzaklaştı. Tarık Karatepe'nin genç yaşta trafik kazasında vefat eden eşi Derin Karatepe'den sonra 18 yıldır bir kadınla bu kadar samimi görülmedi. Derin Karatepe'den olan kızı Çağıl Karatepe'nin evden ayrıldığına dair söylentiler akıllarda biraz daha büyük soru işaretleri bıraktı."
Haberi okuduktan sonra telefonumu elime aldığım anda parmağım bir türlü 'Babam Tarık Karatepe' yazan yazının üzerine gitmedi. Gidemedi. Dicle telefonu kapatıp yana koyduğunda hızla gelip bana satılacağız sırada durdurdum. "Sarılma, sarılırsan ağlarım." Dicle benden önce davranıp gözünden akan damla yaşla beni dinlemeden sarıldı. güçlü durmaya çalışma Çağıl." Dedi kulağıma. "Ara babanı, sor , dinle... Ondan sonra yargıla." Diyerek telefonumdan babamı arayarak kulağıma dayandığında burnumu çektim. Sesimi düzelterek kendime gelirken telefon bir türlü açılmazken kapanmasına yakın babamın çatallı sesi geldi. "Alo... Çağıl?"
"Baba, o kadın kim?" Babam sanki uyuyormuş uykudan daha yeni kalkmış baygın ve mahrum sesi kulaklarıma geldiği anda benim ergenliğe daha yeni girmiş bir kızın sesi kadar inçe çıkmıştı.
"İyi kızım, sen nasılsın?" Alayla verdiği cevaba sinirle ayağımı yere vurdum. "Dalga geçme! On sekiz yıldır tuttuğun nefsine ne oldu?(!)" diye bağırmamla hattın ucundan iki üç hırıltı geldi.
"Hiç bir şeyden haberin yok değil mi? Her zaman gülen yüzlü annen, baban vardı değil mi? Ne hatırlıyorsun annenle alakalı?(!)" yavaşça çektiği burnu telefonun ahizesini yakıp geçerken gözümden bir damla yaş süzülüverdi.
"O çocukluk anıların gibi değildi annenin hayatı! Berbattı! Ama ne yaptı biliyor musun?! Çok sevdiği kızı Çağıl'a bunları farkettirmedi. Bana bile söylemedi! O bağlanmaktan korkup ehliyet kemeri bile takamayan aciz annen neden takamıyordu sanıyordun!" Burnunu bir kez daha çeken babam bu sefer çığlık çığlığa bağrıyordu akan göz yaşlarıyla.
"Aciz deme anneme!"
"Acizdi işte, acizdi! Gerçeklerden kaçacak kadar aciz bir karım, bir annen vardı. O akrabalarımız bizimle konulmuyordu sanıyordun. Onlar annenin ölümünden sonra değil öncesinde de öyleydi! Ama sen gelmiş beni sorguluyorsun! Annen çok mu masum!" Babam yüksek tondaki sesi bu sefer kulaklarımı yakarken burnumu bu kez de ben çektim.
"Annem, ne oldu ona?" Hafif duyulmayacak kadar olan sesim karşı tarafa giderken kapanan telefon ile ağlamaktan kızaran gözlerim, burnum, yanaklarım, dudaklarım ve zonklayan başım beni deli gibi yoruyordu. Odanın kapısı tıklatıldığında içeri giren Dicle ve Adelya odamda yüzü kop kırmızı olan bana baktılar ne yapıcaklarmış bilmeyen gözleri ile...
"Ne oldu? Ne dedi baban?" Adelya'nın sorusu ile kafamı ona çevirdiğimde başımı sağa dola bu salladım. "Bir şey demedi, sadece annemi hala deli gibi sevdiğini söyledi."

Asistan kız | Çağıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin