[4. Bölüm: CAN SÖNMEZ]

815 20 3
                                    

    Akın'ın imalı konuşması sona ermiş bir on- on beş dakika önce hunharca koşarak indiğim merdivenlerden emekleyerek çıkarken Rüzgar Beyefendi 'pazara kadar değil mezara kadar' sözünü elinin tersiyle ittirip bana ihanet etmiş kendisi asansörle yukarı çıkmıştı. Tahmininden şu an oturmuş bana kakalayacağı kahveyi de alıp keyif sürüyordu.
     Ben ise burada  merdivenlerden çıkıp inenlerin kınayıcı bakışlarına mazur kalıyordum.
     "Çıktın mı?" Rüzgar alayla gülerken ona daha yeni devrilmiş gözlerimle küçümseyici bakışlar atıp çökük omuzlarımla odama gidiyordum ki bana bir kağıt uzattı. "Şunu, Ayaz Bey'e götürür müsün?" Başımı iki yana salladım. "Sen az önce bunu soru sansın ama kesinlikle kibarlık içindi. Hadi ayaktasın, hem sen Akın Bey'in asistanı değil misin?" Sinirle ona bakıp elindeki kağıdı aldım. Tam konuşacağım sırada başka biri-kadifemsi ses- benim yerime cevap verdi.
     "Evet" boğazımı yokladım. Bu tok ve kadifemsi cümlede geçen Akın Bey'e aitti. "Evet Rüzgar Bey, fakat dediğiniz gibi Benin asistanım. Bu nedenle kendi asistanınız gibi davranmanız pek hoş olmaz." Ben arkama dönüp boyu benden fazla uzun olan Akın Bey'in suratına bakmak için başımı kaldırdım. Yutkunduktan sonra elimdeki kağıdı alıp Ayaz'ın odasına gidip bu gergin ortamın gerginlik kokan ortamından çıkacağım sırada kolumdan çekilip olduğum yere ger iğneledim. "Çağıl Hanım, görünüşe göre fazla yorgunsunuz. Bence onu Rüzgar Bey götürmesi gerekiyor. Çünkü onun departmanında."


Az önce yorgun olduğumu dile getiren Akın Bey'den şu an eser yoktu. Bulan varsa ara... "Çağıl!" , "Geldim Akın Bey!" Evet burada ama biraz evvel söyleyen Akın bu Akın olamazdı. Biz aramaya devam edelim. "Çağıl, şunları Didem hanıma ver, düzeltmeleri yapıp tekrar bana göndertsin. Daha sonra bunlar geçen dosyalar bunları yenisiyle değiştirmesi için Sudem'e ver. Daha sonra bana Çağla Hanım'ı çağır" başımı onaylayıp kapıyı kapatıp bana uzattığı dosyaları kucaklayıp odadan çıktım. Küçük koridoru bitirip masaların olduğu büyük koridora geldim. Hemen koridorun başında masada oturan kız'a ilerledim. Benim geldiğimi görünce telefonu elinden bıraktı ve balını kaldırıp bana baktı. "Buyur," tepki vermeden elimdeki dosyaları masaya bıraktım. "Şu dosyalar Didem, yok şu dosyaydı herkese evet şu dosyayı Didem Hanım'a verecekmişim. Acaba Didem Hanım'ı nerede bulabilirim?" Dediğimde kız düşünür gibi yaptı. "Burada üç Didem var biri burada ki Didem ben diğeri bir akt kattaki Didem diğeri... onu tanımıyorum." Derin bir nefes verdim. "Ya şunları düzeltecek olan Didem'i arıyorum." Dediğimde karşımdaki kendini beğenmiş- tam olarak bu tanıma uyan- kız burnunu az havaya kaldırdı. "Ben yanlış yapmam... Ama sen yine de bir sor." Diyip önüne döndü. Hızlı adımlarla Akın Bey'in odasına doğru ilerlerken arkamdan bağırdı. "Şu yığın dosyayı al. Rüzgarımı kesiyor."
    Hakikaten, rüzgar demişken Rüzgar'a ne yapmıştı?   

*

Güzel. Çok güzel, bu gün de Akın'dan alacağım ima kotasının sonuna gelmiş az önce kalkık burunlu kızın yanına gidip yanlış yaptığı dosyayı alıp masasına bıraktım. "Yanlış yapılan dosya size aitmiş Didem Hanım!" Masasına dosyayı bırakıp Rüzgar'ın yanına gittim. Yüzü en son- Akınla konuşmadan önce- gülen yüzüne nazaran daha asıktı.
"Asistanı olmadığım Rüzgar Bey ne yapıyorsunuz?" Konuşmam ile bakışları bana döndü. Gülecekmiş gibi oldu ama daha sonra kendini toplayarak bana cevap verdi. "Ne yapalım asistanım olmayan Çağıl Hanım?(!) Ayaz Bey'in departmanında çalışıyoruz!" İmasından sonra bakışlarımın a-normalliği sonucunda güldü. Bende kendimi tutamayıp gülümsedim. "Neyse Akın Bey görmesinde okur canıma. Hem şeyi soracaktım. Sen Sudem nerede biliyor musun?" Başını ileri geri sallayarak bildiğini gösterdi. Telefonunu çıkartarak birini aradı. "Alo Sudiş neredesin? Tamam, bu çaylağın sana ihtiyacı var. Tamam, kopta gel!" Sıran gözlerle ona bakarken normal bir şeymiş gibi konuştu. "Kahve makinasının orada işten kaytararak dedikodu yapıyormuş. Birazdan gelir." Başımı ileri geri sallayarak tepki verdim.
Çok geçmeden Sudem'in bitkin yüzü ile karşılaştım. "Ne oldu Ya?" O daha masaya varmadan yanına ulaşıp elimde kalan dosyaları ona verdim. "Bu dosyalar geçenkiymiş galiba Bunları yenisiyle değiştirecekmişsin. Daha sonra bana Çağla Hanım'ı gösterir misin?" Elindeki dosyaları incelerken başını aniden kaldırdı "Ha?! Haa, ya hiç aşağı inemem. Danışmanda sarı saçlı bir kadın." Diyip bitkin bir şekilde ilerlemeye başladı. En son saat kavramını unutmuş ve milletin bu bitkinliğine saatin epey geç olduğuna karar verdim. Saat kavramını otururken aklıma annemin akrabalarına zaman kaybetmeden ulaşmam gerektiğini de ekledim.

Asistan kız | Çağıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin