-7-

4.3K 267 109
                                    

-Medyada ki şarkıyı başlatın dediğim kısımda başlatın-

"Baksana ne zaman gidicen sen?"

"Yarın birşeyler yapalım mı soruma evet dediğin zaman"

Gözlerim faltaşı gibi açıldı ve;

"Ne?"

"Ne ne?"

"Ne demek ne ne?"

Tekrar gülümsedi ve;

"Sana çıkma teklifi ediyorum işte"

Bir anda ayağa fırladım ve;

"Ne? Deli misin sen? Beni tanımıyorsun bile!"

"Tanışıcaz işte! Hem ne tepki veriyorsun hemen? Görücü usulü farzet ehe"

Ay bana hep delisi denk gelir zaten!

"Çıldırdın sanırım? Bir de sırıtıyorsun."

"Eee ne yapayım peluş kafa! Ağlayayım mı teklif ettim diye?"

Ay bir de utanmaz!

"Sen iyice yüzsüz çıktın tavşan diş! Hem odun hem saygısız."

"Tamam tamam. Bak baştan alalım. Sıfıra dönelim. Seninle vakit geçirip seninle tanışmak istiyorum. Seni kendime yakın hissettim sadece. Hem bak Busan'dan gelmişsin! Seoul'u gezdiririm sana. Hı ne dersin? Hadi peluş kafa yaaa"

Aaaa manyak cidden.

"Ben zaten bir süre Seoul' de yaşadım biliyorum buraları."

"Haa" diyip kafasını kaşıdı ve başını eğdi.

Ay gözüme tatlı mı geldi o bir anda benim.

Kafasını kaldırdı ve;

"Tamam sınırı aştım sanırım. Özür dilerim, üstüne gelmemeliydim. Karşılaşırsak görüşürüz yarın"

Ayağa kalktı ve arkasını döndü. Gidiyordu. Çıksam ne olurdu ki? Allahım benim şu acıma hislerim! Of ya! Ne yapıcam?

"Hey! Tavşan diş!"

Arkasını döndü ve baktı.

"Tamam. Yarın eğitimden sonra. Burada buluşalım."

"Cidden mi? Tamamdır peluş kafa!!!!"

-----------------

Hemen odaya çıktım. Kızlara anlatmam lazımdı! Aslında önemli birşey değildi ama, niye önemli birşeymiş gibi anlatma isteği doğdu içime bilmiyorum. Neyse! Anlatalım ne olacak canım.

Kapıyı çaldım. Jang Mi açtı ve;

"Seo 2 günde 2 erkek düşüren Rin unni geldi."

Kafasını boynumun altına aldım ve;

"Senin kafanı kırarım"

Gülüştük. Hemen kendime yemek yaparken özetledim. Yemeği ve Jung Kook'u.

Cheon Sa;

"Yani bizim kız Jung Kook'u seçti ehuehu"

Hemen toparlayarak;

"Hayır hayır! Ah, Cheon Sa! Ne alakası var ya? Susun tamam. Kimseye söylemeyin sakın."

Jang Mi;

"Biz söylemesekte yayılır ki böööö" diyip dil çıkarttı.

Ahhh. Güya herşeyden uzak, sorunsuz  zamanlar geçirecektim! Çok güzel. Aptal tavşan diş!

----------------------

Eğitimden çıktım. Dans eğitimim vardı bugün. Ter içindeydim. Hemen koşarak yurda gittim ve duşa girdim. Ne giyecektim? Ne giyilirdi? Tanrım.. Tamam! İlk bahardayız. Cici birşeyler mi giysem, girl crush mı takılsam? Ne yapacağım? Tamam tamam cici olalım!

Ay ben niye ciddiye alıyordum bu buluşmayı bu kadar? Tamam! Nötr ol Seo Rin! Tamam..

Üstümü giydim. Tam buluşmaya uygun! Yani, bence.


(Giydikleri)
Aynada kendime bakıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(Giydikleri)

Aynada kendime bakıyordum. Tamaam!  Olmuştu değil mi? Ahh, kızlarda yok ki. Herneyse,tamam. Hemen aşağıya indim.

-ŞARKIYI BAŞLATIN-

Oradaydı. Tam kapının önünde bekliyordu. Kot pantolon, üstünede siyah beyaz çizgili uzun kollu ince bluz giymişti. Biraz dardı,vücut hatları belli oluyordu. Ah, çok yakışıklı olmuştu.

Dikildiğim yerden ona doğru yürümeye başladım. Neyse ki kimse yoktu henüz buralarda. Arkasını döndü, beni gördü.

Sadece bakıyordu, sadece bakıyordum. Gözbebeklerinde içini görüyordum sanki.

Önünde durdum,önümde duruyordu. Hala bakıyordu. Bende öyle.

En sonunda o ortamı gevşetti;

"Hadi peluş kafa! Gidelim bakalım" dedi ve gülümsedi.

Kızmadım bu sefer,bende gülümsedim.

----------------

Çok meşhur olan, kiraz çiçekleri parkındaydık.


Önden yürüdü ve bana önünü dönerek, geri geri yürümeye başladı.

"Aslında senin Busan'dan geldiğini duyduğum zaman, Seoul' de benim için özel olan yerleri gezdirmeyi düşünmüştüm. Fakat tek lafınla beni nakavt ettin."

Tekrar devam etti ve taklidimi yaparak;

"Bin zitin siilde yişidim"

Kocaman bir kahkaha atmıştım.

Ona doğru koştum ve koluna vurdum;

"Hey, dalga geçmesene!" Hala gülüyordum.

Sonra yanımda yürümeye başladı. Her yer pespembeydi. O kadar güzeldi ki..

Etrafıma bakarak;

"Çok garip, kimseler yok."

Kollarını göğsünde bağladı ve;

"Bugün buraya gelmeye yeltenin kişilerin listesini çıkarttım ve sen eğitimdeyken hepsini bir ahıra kitledim."

Gülümsedim ve ona baktım. Oda gülüyordu. Gözlerinin yanında ki çizgilere kadar ezberlenecek çok güzel bir yüzü vardı.

Hafif bir rüzgar estiğinde, kiraz yaprakları uçuyordu. O kadar güzeldi ki.. Yol boyunca her yer pembeydi. Yürüdüğümüz yollar bile pembeydi..

Yavaşça koşarak;

"Heeeey tavşan diş! Gel hadi ilk kiraz çiçeği yakalayan kazanır!!"

Gülerek koşuyordum. Oda gülümsedi. Ama o hala yürüyordu.

Durdum ve ellerimi havaya kaldırdım. Bir kiraz çiçeği, tam elime düşmek için havadaydı, ellerime süzülüyordu. Ellerim havada çiçeği bekliyordum.

Tam düşecekti ki, arkamda nefesini hissettiğim kişinin eli elimin üstünde durdu. Çiçek bana değil, onun eline düştü.

Arkamı döndüm, ona baktım.

Oda bana baktı ve;

"Derler ki, eğer biriyle havada bir yaprak ya da çiçek yakalarsan, sonsuza dek birlikte olursunuz."

Yaaaaa! Düşünsenize cidden böyle birşey oluyor. Allahımm!!! Karakter tanıtımı yapacağımı söylemiştim evet!!! Fakat hikaye atmadığım bir gün yapıcam tanıtımı. Her gün hikaye atıyorum(yedekten bölüm yazdığımdan dolayı)

O zaman sevdiyseniz vote ve yorum atmayı unutmayın!!! Lav yu guys!!!!~~~♡

SOUL-MATE • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin