BÖLÜM 10
...FRANK RANDALL...
Bölüm Şarkısı; Three Days Grace - I Hate Everything About You
Kahkahalar, küfürler, bağırışlar, boğuşma sesleri... Gri duvarlara sinmiş ağır koku, sigara, idrar ve ter kokusu... Frank Randall yirmi bir yıldır aynı sesleri duyuyor, aynı pis kokuyu soluyor, birbirinin aynı günleri yaşıyordu. İkişer kişilik hücrelerin hepsinin çelik parmaklı kapıları açıktı. Mahkumların hepsi ortak alandaydı. Akşam yemeği saatine kadar ortak alanda veya avluda aylak aylak dolaşabiliyorlardı. Akşam yemeğinden sonra ise herkes hücrelerine geri dönmek zorundaydı. Gardiyanlar tek tek her hücreye kilit vuruyor, gün doğumuna kadar hiçbir mahkum hücresinden çıkamıyordu.
Huzur yoktu, her daim tetikte ve gözleri açık olmalıydı. Dört bir yanlarını çevreleyen gri duvarlar içinde öldürülme tehlikesi dışarıda olduğundan daha fazlaydı. Öldürülmek için herhangi bir sebebe ihtiyaçta yoktu. Eğer o gün şans sizden yana değilse ve birileri görüntünüzden hoşlanmamışsa size bulaşır ve sonucunda yaşama hakkınızı zevki için sizden alabilirdi.
Mahremiyet yoktu. Günün her anı, aralarında gezen gardiyanlar ve dört bir yana döşenmiş kameralarla izleniyordu. Her hücrede sadece bir tane ranza ve klozet vardı. Hücrelerin kapıları demir parmaklıklardan oluştuğu için hücrenin içinde bile mahremiyet yoktu. Gün içinde her katta bulunan ortak tuvalet ve banyolar kullanılsa da, gece olup kilit vurulduğunda hücredeki açık klozeti kullanılmak zorundaydı. İhtiyacını giderirken mahremiyete sahip olmaya hakkı bile yoktu. Eğer demir parmaklıkları örtü ile kapatırsa dışarıya çok farklı bir mesaj iletmiş olacaktı. Yasalara ve insanlara kalırsa Frank bu mahremiyeti bile hak etmiyordu.
İlk yılında her şeyden korkmuş, çekinmiş ve ayak uydurmayı reddetmişti. Dayak yemiş, aç bırakılmış ve türlü kötülüğe şahit olmuştu. Şahit olduğu her kötülüğe sessiz kalmak zorunda bırakılmıştı. Aksini yapsaydı buraya kapatıldığı ilk yıllarda çoktan öldürülmüştü. Zamanla, yirmi bir yıl burada akıp geçerken Frank tüm duygularını tek tek kapatmayı öğrenmişti. Yaşamak için yaşıyordu. Hiçbir hayali, gelecek planı yoktu. Ölene kadar bu duvarların içinde olmaya mahkumdu. Sadece tek bir amaç için hâlâ yaşamaya devam ediyordu. Ona ulaşınca kalan ömrünü hapishanenin hastalıklı karanlığında geçirmekten vazgeçecekti. Tıpkı bir zamanlar her şeyden vazgeçtiği gibi, bu kez yaşamından vazgeçecekti.
Ayak seslerini duyunca gözlerini açtı. Hücre arkadaşı Matt'i görünce doğruldu ve ranzadan atlayarak indi. Hapishanede kendine iyi bir dost edineceği aklının ucundan dahi geçmemişti. İçeriye girene kadar sahip olduğunu sandığı dostlardan çok daha üstündü Matt. Gerçek bir dosttu.
''Eh!''dedi Matt nefesini verirken. Son bir haftadır yüzüne yerleşen gülümseme bugün her zamankinden daha parlak ve canlıydı. ''Herkesle vedalaştım.''
Frank'in dudaklarında hüzünlü bir gülümseme belirdi. Temiz gömlek ve pantolon giymiş, saçlarını özenle taramış, bavulunu elinde tutan Matt'in görüntüsü kıskançlık duymasına neden oluyordu. Matt özgürlüğüne kavuşuyorken Frank ömrünün sonuna kadar burada olmaya devam edecekti. Herkesi bir bir yolculayacak, fakat özlem duyduğu özgürlüğüne asla kavuşamayacaktı. Bataklığın içinde debelenip nefes almaya çalışmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Onun dışarıya çıkma gibi bir umudu yoktu. Bu umut, hakimin tokmağının altında ezilip yok olmuştu.
Karşısındaki adam sahip olduğu tek dost ve aileydi. Onun adına sevinsede ikisinin de hasretini çektiği özgürlüğe sadece Matt kavuştuğu için kıskanmadan edemiyordu. Nihayetinde Frank bir insandı. Matt için yürekten sevinse de, çıkanın kendisi olduğunu düşlüyordu. Buradan çıkacak olmanın heyecanını duymak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK RİTİM (Düzenleniyor / Devam Edecek)
RomanceKitabın telif hakları bendedir. Herhangi bir durum karşısında gerekli işlemler yapılacaktır. Anarşinin Çocukları Serisi 1. Kitap. Agleace Abel Bishop. Yetenekli bir ressam ve fotoğrafçı. Annesi tarafından terk edildiğinde, dünyaya gözlerini henüz aç...