Bunları konuşulacak yeri ve zamanı hiç değildi gözlerim dolmuş ve sesim birazdan titreyecekti biliyordum " Yarın izin günüm Erdem, gelirsen beklerim bunları konuşmanın yeri ve zamanı değil Süreya geldi kapamam lazım" demek adı Süreya idi yarın nasıl geçecekti bu gece nasıl sabaha erecekti bilmiyordum.
Sessiz sedasız bir yemek yemiştik kızım ile daha sonra masayı toplamam da yardımcı olup odasına çekilmişti ben ise bulaşıkları yıkıyor aynı zamanda yarını düşünüyordum 19 yıl sonra yeniden Erdemi görecek olmak bana neler hissettirirdi bilmiyorum ama kalbim onunla can bulmuş onunla son bulacaktı bunu ilk gün ki gibi biliyordum bu gece yine kızıma, biricik kuzuma babasını anlatacaktım 19 yıldır olduğu gibi , ellerimi kurulayıp yanına gittim LYS denemelerini çözmesini bekliyordum hedeflerini vardı benim gibi gözü kara bir annenin kızıydı okuyup avukat olacaktı ve buna rağmen hala beni bekliyordu uyutmam için yanına oturup saçları ile oynamaya başladım işte 19 yıldır duymaya alışkın olduğum cümleler " Anne, babamla nasıl tanıştınız anlatır mısın?" Her gün bıkmadan usanmadan bu soruyu soruyor ama en güzel yerinde uykuya dalıyordu " Doğduğundan beri anlatıyorum ama yine anlatırım benim küçük kuzum, baban ile tanışmamız aslına bakarsan tesadüften ibaretti Derslik 5 sınıfın önüne çıkmış onu görmem bir olmuştu gülüşü ile karşılaştım kendi sınıfımda olması için dua ederken duamı yaşarken buldum kendimi siyah saçları, kagverengiye yatkın gözleri, kirli sakalları bunlar beni benden alması için yeter bir sebepti ama asıl baban ole tanışmamız 11 Kasım günüydü sınıfta ki tartışmaya dayanamamış çıkmıştım ağlıyordum yurda gitmek istemiyordum ve bende o gün babana mesaj attım kızım, o iyi biriydi beni yarı yolda bırakmazdı buluşup bir cafede oturduk derdimi dinledi iki çay ile muhabbeti koyulaştırıp bitmek bilmeyen bir dostluğun temellerini atıyorduk o gün.
Kızıma baktığım da kaşına kadar Erdeme benzediğini ve onu doğurduğuma bir kez olsun pişman olmadığımı anladım ben ise yarını düşünüyor yarın için nasıl bir açıklama yapacağımı kararlaştırıyordum aslında ben ona tam 19 yıl önce açıklama yapmaya gitmiştim evine kadar gitmiş görmek istemediğim bir manzaraya pencereden şahit olmuştum nişanı oluyordu beni gördüğü ile çıkmış bende adımlarımı hızlandırmıştım davet edilmediğim bir yere gelmiş ve gidiyordum hamileyim dediğim de " sende baba sevgisinden mahrum büyüdün o da mı öyle olsun" demekten başka bir şey demedin ve gittin karar tek taraflı verilmiş ve artık bu dünya da bebeğim ile ayrı bir hayata başlamak için temelleri atmaya başlamıştım teoride olsa bile sonra birden beni biri kendine doğru çevirdi Erdemin kızgın bakışları ve burnundan soluyan hali ve o kötü sözleri " Sakın mutluluğumu bozacak bir şey yapma, onu aldıracağını biliyorum öyle de olacak bekle beni onları uğurlayıp şu işi halledelim" dediğin de kendimi bir taksiye zor atmış kaçmıştım 19 yıldır kaçtığım gibi , sabahı zor etmiş bir gram uyku tutmamıştı telefonuma gelen mesaj ile dona kalmıştım " Günaydın Pınar, ben İstanbuldayım Aksaray'da içim içime sığmadı sabahı zor ettim müsaitsen beklerim " 19 yıl önce de kapına geldiğimde de böyle sabırsız olsaydın keşke, kızımın hazırladığı kahvaltıyî yaptıktan sonra Süreyayî okula uğurlayıp bende buluşma yerine gitmek için yola koyulmuştum içimde ki heyecan ilk gün ki gibiydi Historia AVM girdiğim de Erdemin yemek katında olduğunu biliyordum çünkü yemeden durmazdı yemek katına çıktığım da onca insanın içinde onu tanımak zor olmadı yıllar onu gençleştirmişti sanki, saçlarına düşen on onbeş tane aklardan başka hiç bir şey değmemişti nasıl unutabilirdi ki insan ilk aşkını, kızının babasını...
19 yıllık hasretime bir Merhabayı sığdırabilir miydim diye düşünürken sarılsa mıydım diye de düşünmeden edemedim yok yaşımıza uygun olmaz diye el mi sıkışsaydım diye düşünürken göğsünü göğsümde hissettim sarılmış mıydı o bana " içecek bir şey alır mıydınız?" Diyen garsonda olmasa daha ne kadar sarılırdı Allah bilir aynı anda " iki çay " demiştik bundan tam 21 yıl önce 11 Kasım da olduğu gibi...
Çaylar gelmiş Erdem söze başlamak için sabırsız bir şekilde bekliyordu " Süreya benim kızım mı? " yalan söylemeyi beceremez iki çift lafı bir araya getiremezdim şimdi tek doğru ile tüm hayatını değiştirebilir miydim ki Erdem," Evet " dedim titreyen ses tonum ile , Erdemin masaya yumruğunu geçirip " Nasıl yaparsın bunu Pınar nasıl , hiç mi düşünmedin kızını, babasını sorduğun da ne demeyi düşünüyordun öldü demeyi mi? Neden yanımız da yok dediğin de öldü deyip geçiştirmeyi mi? Sen benim kızımı çaldın ilk yürüyüşü, başkasına ilk baba deyişini çaldın kızların ilk aşkı babaları olurdu ilk aşkını çaldın benden Pınar, neden?
Çalmış değildim , ölmesine izin veremezdim bende kaçtım diyebilirdim ama damarıma bastı " Bana hesap mı soruyorsun sen, bak bakalım bana ben bundan tam 19 yıl önce an ve an hatırlıyorum hayatının tek hatası olduğunu yüzüme vurup gittiğinde hayatımı huzurumu kaçırma demiştin parmağında alyans ile üstüne üstün bekle geliyorum halledicez demiştin şimdi öldürmek istediğin şey kızın mı oluyor? Seni sordu sormasına, seninle büyüdü zaten hep seni iyi biri olarak hayal etti ama sen kötüydün Erdem, ben karşına geldiğim de karşına çıkıp hamileyim dediğim de sen onu çoktan öldürmüştün ve yaşadığını sana söylememem iyi olmuş çünkü sen bunu haketmedin, bugün buraya benden ve kızımdan uzak durmanı söylemek için geldim aksi halde Beyaz Atlı Prens olarak bildiği babasını Kara Şövalye olarak daima hatırlaması için elimden geleni yaparım " deyip çayımı yudumladım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Atışı
Roman d'amourBen Süreya Yıldız, 19 yıllık baba hasretini içinde büyütüp kalan boşluğu onu bulmak için çabalayacak olan kız..