A

9 0 0
                                    

Seni hergün daha fazla özlüyorum badem gözlüm. Ve biliyorum, annem de diyor bana. Yaşadığım sürece unutamayacakmışım seni. Anılarımız hiç silinmeyecekmiş. Kadıköy, Bostancı, Maltepe, Bakkalköy, Ataşehir, her bir sokak her bir mahalle herşey bana seni hatırlatıyor. Biliyor musun, en çok geceleri özlüyorum seni. En çok geceleri istiyorum yanımda olmanı. Çünkü sen, ben ne zaman korksam elimi avuç içine alır okşardın. Ne zaman korksam, saçlarımdan öperdin.

Yine gittim o banka. İsimlerimizi yazmıştık. Hatta tarih atmıştık. 2013. Bundan 4 sene öncesine gitmeyi istiyorum. Hatta bunu istememe gerek bile yok. Çünkü ne zaman o banka otursam bir anda hayalin gelip oturuyor yanıma. Bağırmıyor, kızmıyor. Sadece gülümsüyor bana. Rüzgardan yüzüme çarpan birkaç saç telini elip kulağımın arkasına yerleştiriyor. Hayalin bile o kadar güzel ki, zamanı unutuyorum. Tarihler karışıyor birbirine. Zaman kavramını yitiriyorum. Sen. Sen benim bu dünyadaki zayıflığımsın. Herkesin yıkmaya çalıştığı basit bir zayıflık.

Ama söylüyorum onlara. Onlar da biliyor. Kırgınlığım, yaram sensin. Kimse sen olamıyor. Kimse seninş bıraktığın o boşluğu dolduramıyor. Kimse, kimse senin gibi dokunmuyor kalbime. İzin vermiyorum kimsenin oraya girmesine çünkü senden kalan izleri kimsenin kirletmesini istemiyorum.

Özlüyorum kabul ediyorum. Hemde çok. Ama geriye dönüp baktığımda çok yanlışını görüyorum. Çok hatanı affettim. Gurur yapmadım. Belki biraz gururlu olsaydım, beni yıkabilecek gücü kendinde bulamazdın. Ve biliyorum, işte o zaman sende benden vazgeçemezdin.

En kötü şiddet biçimi fiziksel olan değilmiş sayende onu da öğrendim. Sen benim ruhumu, duygularımı ve düşüncelerimi tekme tokat sokağın ortasında dövdün. Yüreğime sövdün. Kalbimi ciddi manada kırdın, ben her seferinde tek başıma toplamak zorunda kalsam da. Bundan hiç şikayetçi olmadım. Daha da çıktın tepeme. Daha çok sahiplendin ve bu şiddetin bir çeşit sevgi olduğuna inandırdın kendini. Ama ben sendeki bu değişime inanamadım. Kabullenemedim be. Birlikte büyüdüğüm o çocuğun, beni itip kakan o adamla aynı olduğu fikrine inanamadım. Ben haddinden fazla sevdim seni. Avuç içlerini öptüm hep. Kıyamazdım yüzünü okşarken, çünkü bilirdim bedeninin her bir yanı kıskanırdı yüzünü o sırada. Biliyordum, beni seviyordun. Bende seni seviyordum. Ne çok hemde.

Fakat, öyle birşey yaptın ki. Kendi benliğimi kucağımda ölürken seyretttirdin bana. Kırık kalbimin göğüs kafesime yaptığı basıncı,  hatta kafamın içindeki sesinin bana ilk günkü gibi konuşmadığını fark ettiğimde emin ol işte ben o an öldüm.

Tarifsiz bir çıkmazdayım. Önüm, arkam, sağım, solun hep s"O BE!"

Anlayamıyorum. Seninleyken sensiz olmayı isterken, senden nefret ederken hatta her gece ölmeni dilerken şuan neden bu haldeyim? Ben neden seni silemiyorum lan? Neden? Bir sebep, bir sonuç, bir cümle, bir yanıt!

Cevaplar hep aynı. O kadar çok sıkıldım ki artık. Yatağıma uzanıp uykuya dalmak istiyorum ben. Ve daldığım uykuda karşıma ilk çıkan şeyin sen olmamasını istiyorum. Beni boğmamanı, beni yormamanı, hayatımın bir parçası olmamanı istiyorum.

Anlatamıyorum. Derdimi, kendimden başka kimseye anlatamıyorum.

Seni içimde bu denli büyüttüğüm için kendime kızıyorum.

Senin bana yaptıklarından sebep değil bu kızmalarım, bana senin yaptırdıklarından sebep... Ve en çok da canımı ne yakıyor biliyor musun? Sana sigarayı bıraktırmak için can atan ben, şimdi dertleri içime ata ata yakıyorum o sigarayı...

Herşeyi unuturum da bak, bunu asla unutmam...

Papatyalı KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin