《4》

448 27 23
                                    


"Steve bizi dinliyor musun?"

Başımı kaldırıp Thor'a baktım. Tek kaşım kalkarken "Hayır." diye tersledim onu. Masada bana doğru eğildi. Tehditkar bakışları vardı. "Sizinle Bucky'i öldürmeye gelmiyorum."

"Senin Bucky takıntın yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı." diye bana bağıran Bruce'a baktım. Neyse ki Adalet Birliği burada değildi. Yoksa bana bağırmasının bedelini öderdi. Derin bir nefes aldım.

Bucky kaçmıştı ve herkes onun yakalanması gerektiğini düşünüyordu. Bruce nedensiz bir intikam arzusuyla onu 1 dakika 67 saniyede bulmuştu. Şimdi herkes Bucky'i öldürmek için hazırlanıyordu. Bruce'a hırladım.  "O benim arkdaşım!"

"Ya Tony? Ona arkanı döndüğün gibi Bucky'e de dönebilirdin eğer bunu isteseydin. Ama ne var biliyor musun Steve? Artık onu sevdiğini düşünmeye başlıyorum." Oturduğum sandalyeden fırladım.

"Belki de sen Tony'e aşık olmaya başlamışsındır Banner, ne dersin?" Natasha olduğu yerde rahatsızca kıpırdandığı sırada yumruklarımı sıktım. Bruce ve Tony fikrinin bana acı vermesinin herhangi bir sebebi olamazdı. Bruce'dan şüpheleneceğime belki de kendimden şüphelenmeliydim. Gerçekten kafayı yemeye falan başlıyordum. Tony'e neden takıntım olsundu ki? Ama vardı işte. Tony'e göz ardı edilemez bir takıntım vardı. Bucky'i koruyordum ama takıntım ona değildi.

"Ne saçmalıyorsun sen?" İnledim ve arkamı dönüp toplantı odasından çıktım. Tony'nin odasının önünden geçerken Sharon'un "Lanet olsun." deyişini duyduğumda durdum. Kapalı kapıya kulağımı yaslayıp dinlemeye başladım.

"Bak anlamıyorsunuz ben bu şifreyi kıramam... Vic zeki olduğunu biliyorum ama yanlış herhangi bir şeye basmam Friday'in dikkatini çeker ve benim canım yanar... Elbette Steve'i kaybetmek istemiyorum yoksa neden yardım edeyim?... Eşcinsel değil ama o adama aşık olduğu çok belli, ilk tanıştığımız andan beri... tamam şimdi çıkıyorum siz buraya döndüğünüzde bakarsınız." Hızlıca Tony'nin odasının karşısındaki odama girdim ve kapıyı kitledim.

Kendi kendime küfrederken kime aşık olduğumu düşündüm. Aklıma verilebilecek tek cevap geldiğinde alnıma vurup kapıma ilerleyip kilidi açtım. Nefeslerimi düzene soktuğumda kendimi onun odasına sürükledim.

Tony.

Tony'nin odasında ne arıyordu peki? Onu zor durumda bırakacak bir şey mi? Açığını mı arıyorlardı? Teknolojisini mi çalmak istiyorlardı?

Tony'nin odasının kapısını hafifçe araladım ve yavaş adımlarla içeri girdim. Alaycı bakışları ve ukala gülümsemesi olmadan aşırı masum ve tatlı görünüyordu. Yüzü hafif kızarmış gibiydi. Yavaşça yanına yaklaştım. Etrafta Tony'nin ferah kokusundan çok Sharon'un ağır kokusu vardı ama Sharon görünmüyordu.

Sharon'un girebileceği her deliğe bakıp burada olmadığından emin olduktan sonra Tony'nin şifonyerinin çekmecesini açtığımda (neden karıştırdığımı bilmiyorum) içine yazı yazıldığı belli bir defterle karşılaştım. Defterin deri kapağı gözlerimle içindeki sayfalar neredeyse saçlarımla aynı renkteydi. Defteri çıkarıp çekmeceyi kapatırken Tony'nin yanına oturdum.

Nedensiz bir şekilde korkarak kapağı araladım ve sayfalara ilk önce bir göz attım. Tüm yazılar kırmızıyla yazılmıştı ve yazıların altında Tony'nin zarif imzası vardı. Yazısı yuvarlak ve eğikti. Hep düzenli bir şekilde yazılmıştı. 99 yıllık hayatım boyunca gördüğüm en güzel yazıydı. İlk sayfayı açıp okumaya başladım.

Bir insan düşünün eğer hala hayal edebilecek kadar cesur ve özgürseniz. Parmaklıklarınızın ardından önünüzdeki o gülümseyen güzel yüze uzanmaya çalışın. Parmaklarınız titriyor, dizlerinizin bağı çözülüyor ve görüşünüz bulanıklaşıyorken pes etmenin verdiği acıyı hissederek o mutlu yüzü izleyin. Uzun, kırık ve kirli tırnaklara sahip; ruhunuzla birlikte siyaha boyanmış ellerinizle açmaya çalışın o parmaklıkları. Ağlamaktan kısılmış sesinizle bağırmayı deneyerek susuzluktan ölüyormuş gibi hissettiğinizi unutmayın. Kafanızı parmaklıklara vurup kalbinizin acısını dinleyin. Bir kez olsun uğraşın hayatımızın bir zerresinde. Ruhunuz varlığını kanıtlasın kendisine, aklınızla emretmeyi öğrenin kalbinize.  

Hayır. Siz esir olmaktan mutlu cesaretin düşmanı olmuş insanlarsınız. Mutluluğun ne olduğunu bildiğinizi sanıyor, her aldığınız nefeste kendinizi daha da kandırarak kayboluyor, şuurunuzu kaybediyorsunuz. Benim ellerim titremedi mi sanıyorsunuz? Hatıralarımı hiçliğe atarak diri diri gömülmek gibi gelen o hissi hissrtmediğimi mi sanıyorsunuz? Ben de öldüm. Ben de ağladım. Ben de çıkardım kalbimi ruhumun en derin, en karanlık köşesinden. Umudumu kazıdım aklımdan.

Bakın bana korkmuyorum artık. Beni seven ve benim sevdiğim kimse yok artık. Yalnız ve bir kuş kadar özgürüm...

Marvel Vs DCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin