《13》

251 12 46
                                    


"Harley?" Başını kaldırıp meraklı mavi gözleriyle bana baktı. Bütün geceyi koltukta geçirdiğinden olsa gerek yüzünde yorgun bir ifade vardı. Sarı saçları alnına dökülüyordu ve koltuğa olabildiğince yayılmıştı ama gözlerinde en ufak bir uyku veya yorgunluk kırıntısı yoktu. Masmavi gözleri samimi bir ışıkla parlıyordu ve nedensizce bu parıltı bana güven veriyordu.

"Efendim Pete?"

"Neden buradasın?" Kaşlarını çatarak doğruldu ve sarı saçlarını eliyle düzeltti. Dilini ince kırmızı dudakları üstünde gezdirip hafifçe gülümsedi. Onun gülümsemesinde beni nedensizce mutlu eden bir şeyler vardı.

"Daha zor bir soru sorabilir miydin?" diyip gülerek alaylı bakışlar attığında aklıma doluşan sorularla sırıttım. Derin bir nefes alıp bana baktığında yüzündeki ifade silinmese de gözlerinde ciddi bir hal aldı. "Bilmiyorum."

"Ha?"diye saçma bir ses çıkardığımda bile yüz ifadesi değişmedi. Aslında onun her daim gülen biri olduğunu düşünüyordumYüzündeki samimi ifade sanki yıllarca hiç silinmemiş gibiydi. Ama şu an böyle bakarken gözleri en az güldüğü kadar ağladığını da anlatıyordu sanki. Gerçekten bir insanın duyguları nasıl bu kadar açık olabilirdi? Ona, mavi gözlerine, biraz daha baktığım sırada duygularının açık olmasının sebebinin bunu saklamaması olduğunu anladım.

"Bilmiyorum. Tony daha önce benden yardım istememişti ama asla benden böyle bir şey istemeyeceğini düşünüyordum. Isterse de ona yardım edip etmeyeceğimden emin olamıyordum. Sanırım senin ailenle ilgili yaşadıkların yüzünden..." Kaşlarım çatılırken sesi azalarak yok oldu. Ailemle ilgili sorunlarım neden onun bana yardım etmek istemesine neden olmuştu ki? Kalbime çöreklenen kötü hislerle yeri izleyen yüzüne baktım. Yüzü sanki şu anda burada değilmiş gibiydi. Geçmişte kaybolmuş gibiydi ve ben sanki onu oradan çekip almazsam karardıkça kararacaktı.

"Ne oldu?" dediğimde mavi gözleri bana döndüğü sırada komidinde duran telefonum çalmaya başladı. Harley telefonumu alıp bana verirken "Kantinden bir şey ister misin?" diye sordu. Başımı olumsuzca sallayarak telefonu alıp Ned'in aramasını yanıtladım. O sırada Harley kaçarcasına odadan çıkıp gitti.

"Dostum, sen iyi misin? Şey, tabi ki değilsin ama en azından daha öncesine göre iyi misin?"

"Ben-"

"Aslında yanına gelirdim ama Bay Stark May ve bana biraz uzak durmamızı söyledi ve-"

"Ned! Ben iyiyim. Gerçekten sorun yok."

"Emin misin?" 

"Ned!" diye inlediğim sırada arkadaşımın derin bir nefes aldığını duydum. Sanırım bu bana inandığını ve konuşmanın daha eğlenceli bir hale geleceğini gösteriyordu. Ama maalesef benim bulunduğum durumla ilgili konuşmaya devam etti.

"Yanında kimse var ?"

"Evet Ned."

" Kim?"

"Bay Stark'ın bir arkadaşı."

"Adı neymiş peki? Sandalyedeki adam olarak böyle şeyleri araştırmam lazım. Bilirsin, güvenlik için falan.." durup biraz düşündü. "Dostum! BAY STARK'IN ARKADAŞI MI?"

"Evet, adı Harley. Soy ismini bilmiyorum ama bizim yaşlarımızda."

"Soy ismini neden söylemedi?" diye şüpheyle bir soru sorduğunda bu sorgudan sıkılarak derin bir nefes aldım.

Eğer Harley'in iyi biri olduğuna inanmamış olsaydım bunu ona söylerdim. Neden zorluyordu ki? Sanki ne gibi bir belada olduğumuzu ve benim başıma gelen ve gelebilecek şeyleri benden iyi biliyormuş gibi konuşuyordu?

"Çünkü sormadım?"

"Dostum yanına gelmek istiyorum."

"Görüşürüz Ned." diyerek kapattığım sırada telefonumun neredeyse hiç şarjı olmadığını fark ettim ama yattığım yerden kalkamadığım (aslında kalkardım ama Harley ölene kadar gıdıklamakla tehdit etmişti) için telefonumu kitleyip komidinin üstüne koyarken Harley koşarak saçı dağılmış bir şekilde içeri girip kapıyı kitledi.

"Buradalar."

****

"Kaç yılındayız?" diye sordum neler olduğuna inanamayarak. Gerçekten SSR'da olmam pek iyi bir şey olamazdı değil mi? Sonuçta SSR kapanalı yıllar olmuştu. Ben suya gömülmeden önce SSR vardı. Uyandıktan sonra ise SHIELD.

"1940"

***

Güzel olmadı ama olsundu...

Marvel Vs DCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin