《8》

309 20 8
                                    

Sesini duyduğuma inanmadım çünkü inanılabilir gibi gelmedi. Kafamdan uyduruyor olma olasılığım daha çoktu. Onu iyi tanıyordum. Böyle bir durumda nasıl ukala bir cevap verir biliyordum.

Ama karşımda duran adamın tepkisine bakarsak kafamdan uydurmuyordum. Telefonunun üstüne atlarken telefon patladığında içime sebepsiz bir gururun yerleştiğini hissettim. Sanki o benimmiş gibi can yakan bir gururdu. Büyük ihtimalle sarışın adamın yapmadığını yapıp ikimizi de öldürmek için gelmişti.

"Neler oluyor?" diyerek bana dönen Bucky'e kısa bir bakış atıp bakışlarımı tekrar ne yapacağını düşünen adama çevirdim. Neler olacağını bilmiyordum. Tony'nin ne kadar sinirli olduğuna göre değişirdi olacaklar.

"Söylediklerine kendin katılıyor musun Oliver?" Eh, en azından Tony ona ilişkin bir şeyler biliyordu. Depo karardı ve derin bir nefes aldım. Savaşmak istediğimi düşünmüyordum. Yorulduğumu hissediyordum ve pes etmiştim.

Ama, eh, bunlar pek de önemli şeyler değildi. Tony uyanmıştı. İyiydi. Sesi olması gerektiği gibi neşeli, ukala ve alaycıydı. Civil War'dan önceki hali gibiydi. Gerçekten burada ne aradığını hiç bilmiyordum. Eğer bizi öldürmek için gelseydi bu kadar neşeli olmayacağını adım gibi biliyordum. Peki, öldürmek için gelmediyse ne için gelmişti? Onun için bir hiç olmadığım için sevinmeli miydim? Yoksa bu dengesiz davranışı yüzünden korkmalı mıydım?

"Inanmamam için hiçbir sebep yok." Karanlık depoda bile bir o yana bir bu yana döndüğünü hissediyordum. Ellerimi saran ipleri zorladım ama hiçbir sonuç alamayınca gözlerimin biraz olsun karanlığa alışmasını beklemekten başka çarem kalmadı. 

"Ha söylediklerine inanıyorsun ama sevmeye devam ediyorsun." Deponun kapısının orda bir hareketlilik görür gibi oldum. Aynısını Oliver da yaşamış olacak ki hızla oraya dönüp ok ve yayını doğrulttu.

"Neyden bahsettiğini bilmiyorum."

"Eh, ben biliyorum." Tony'nin sesi şimdi çok daha yakından geliyordu. Bir anda ışık açıldı ve gözlerimi hızla kapatmama neden olsa da Tony'i görme umuduyla gözlerimi hemen araladım.

Kahverengi saçları dağınıktı. Ellerini ceplerine geçirmisti. Üzerine ok doğrultulmuş zırhsız birine göre fazla rahattı. Ama tabi o birinin Tony olduğunu düşünürsek çok da tuhaf sayılmazdı. Oliver'a doğru bir adım attığında Oliver oku Tony'nin gözüne doğrulmuştu.

Tony, Oliver'a ve okuna bakıp içten bir kahkaha attığında ciddiyetimi bozmamak için çok büyük bir uğraş vermem gerekti. Sanki gülüşü bulaşıcıydı, gülüşünün nedenini bilmesem bile ona eşlik edesim gelmişti. "Anlaşılan sen arkadaşına fazlasıyla bağlısın." diyen Oliver'la Tony'nin güzel ela gözlerinde daha önce görmediğim bir ışıltı oluştu. Sırıtışı genişlerken "Onun arkadaşım olduğunu mu sanıyorsun? Neden herkes böyle düşünüyor?"

"Onu kurtarmaya gelmedin mi?"

"Çok sıkıldım. Şu oku atacaksan at. Insan rahatsız oluyor doğrusu." Oliver'ın gözlerinde tereddütü gördüm ama oku indirmedi. Tony masaya ilerleyip elinde bir bıçakla bana bakıp sırıttı. Yavaşça bana yaklaşırken Oliver ona karşı koyamadığı için olsa gerek kendinden emin yüz ifadesini takınmıştı. Önümde diz çöktüğü sırada Tony'nin nasıl sakin kaldığını anlamıştım.

Asla gözlerimize bakmıyordu. Biraz ukalalık yapınca keyifli gibi görünüyordu ama yüzü Oliver'ın görüş alanından çıktığı anda yorgunluğunu gördüm. Ellerimi çözüp ayağa kalktığı sırada ayaklarımı çözdüm. Oliver'ın okunun beni gösterdiğini hissettiğimde korkmadığımı göstermek için ayağa kalktım. Bucky kendi kendine homurdandı.

"Seni vurmamam onu vurmayacağım anlamına gelmiyor."

"Sen onu vurursun artık." Kolumdan tutup beni kendi tarafına çekti. Oliver'ın olduğu taraf patladığında Bucky korkusuyla ileri atıldım ama Tony'nin kolumu tutmasıyla ona döndüm.

Tam olarak gözlerime bakıyordu. Gardını düşürmüştü. Gözlerinde insanı çaresiz bırakan bir kırgınlık vardı. Yorgunluğunu bile ezip geçiyordu. Quinjet'in sesini duyduğum sırada gözleri kapandı ve dizlerinin bağı çözüldü. Hızla ileri atılıp onu yakaladığımda çoktan bayılmıştı.

**

"Kendini nasıl hissediyorsun?" Onun odasına girmeme izin vermesine şaşırmıştım açıkçası. Bakışlarını bilgisayardan bana çevirmedi.

"Kaçırılan sensin, Steve."

"Bayılan ben değilim ama." Dudağını ısırsa da hafifçe güldüğünü görmüştüm. Belki de onunla aramda tekrar bir bağ oluşturmam o kadar da imkansız değildi...

Marvel Vs DCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin