Bölüm 8: "Ölü Papatya"

33.6K 1K 148
                                    

Müziğin sesi kulaklarımda sonsuz bir senfoniymiş gibi dur durak bilmeden çalarken, göz yaşlarım ruhumun ölü papatyalarını gereksizce suluyordu.

Etrafımızdaki insanlar kendi hallerinde müziğin ritmiyle dans ederken;
Korhan, gözleriyle gözlerimi eşeliyor, beni, kibiri ile bir mezar kazarak oraya diri diri gömmek istiyordu.

"Oyna." Diyerek konuşan Korhan'a kısa bir süre sonra boş, anlamsız ve çaresiz gözlerle baktım.
Ne demek istediğini anlayamamıştım.
Tepkisizce ona bakerken Korhan bir kez daha
"Oyna." Dedi biten bardağının yerine başka bir bardağı avucunda tutarken.

"Ne a-anlamadım." dedim bir elimle eteğimi tutarken. Her an açılacakmış gibi zannedip aklım çıkıyordu.

"Anlamayacak birşey yok sana oyna diyorum. Dans et. Hemen. Şimdi !"

Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
Ben nasıl oynayacaktım ki ? Hayatım boyunca hiç dans öğrenmemiş ya da dans etmemiştim.

Sertçe yutkunarak ondan gözlerimi kaçırdım.
"Korhan. Be-ben dans etmeyi bilmiyorum. Nasıl oynayacağım ki hem bak bura-"

"Sana oyna dedim lan !"
Diye birden bağırdığında Korhan'ın bağırması ile yerimden sıçrayıp istemsizce ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
O anda bir çok kişinin bakışları bize doğru kaymış, dans etmeyi bırakmışlar bizi izliyorlardı.

Utancımdan, korkumdan şimdi hemen yerin dibine girmek istiyordum.

"Korhan." Dedim sertçe nefes alıp vermemden dolayı kuruyan dudaklarımı ıslatırken.
"Ben gerçekten oynamayı bilmiyorum."

Korhan, istediği yapılmayan küçük ve şımarık çocuklar gibi sinirle hızla oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde kolumu birden sertçe kavrayarak beni kendine çekti.

Dudaklarını hızla kulağıma dayayıp bir elini belime sararak beni tamamen kendine yapıştırdı.

Dokunuşu ile bedenim aniden titrerken bir an nefesim kesilecek sandım. Midem alt üst oluyordu. Kalbim, ritminin yayından kopmuş kafasına göre deli gibi atıyordu.

"O zaman sana öğreteyim." Diyerek kulağıma fısıldadığında gözlerimi çaresizce yavaşça kapatıp açtım.
"Şimdi. Rezil olmaya hazır mısın Ecmel ?"

Korhan'ın ne yapmak istediğine bir anlam vermeme fırsat kalmadan beni kendinden hızla iterek ileriye doğru savurdu.

Bir eliyle kolumu tutup son anda yere kapaklanmamı engellerken artık mekandaki insanların hepsinin bakışları tamamen bize dönmüştü.

Savrulmam ile önüme düşün saçlarım yüzümü bir perde misali kapatmıştı.

Korhan hızla beni bir kez daha kendine çekip, beni kendi etrafımda döndürmeye başladığında başımın dönmesiyle bir anda dengemi sağlayamayarak bu sefer yere oturur pozizyonda düştüm.

Düşmem ile etrafımızda yuvarlak oluşturanlar önce bana hayretler eşliğinde boş bakışlar atarken kısa bir süre sonra hepsi birlikte gülmeye başladılar.

Birden etraf kararırken kısa sürede başımın hemen üstünde sadece bana yansıyan ışıkla ne kadar zavallı ve aciz bir insan olduğumu Korhan bir film gibi herkese seyrettiriyordu.

Başım, yerden bir milim bile yukarı kalkmazken herkes bu halime bir gayret kahkaha atıyordu.

"Şunu gördünüz mü nasılda düştü! Rezillik diz boyu." Diye bağıran bir kadından sonra sesi uzaktan gelen bir adam;
"Yer gülü ! Bu gece gel bana da sana dans öğreteyim bak çok eyleneceğiz." Dedi.

MÜPTELA (Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin