Kasaba her zamanki gibi sessizlik içindeydi.Yalnızca tatil günlerinde sokakları insan kaynayan bu kasabanın diğer şehirlerden en büyük farkı buydu.Her sabah insanlar telaş içinde değil, huzur içinde gidiyorları işe ve ya okula.Kasaba etraftan ormanla çevrelenmişti.Çok büyük olmayan bu kasabanın merkezinde küçük bir "Seren" gölü vardı.Efsaneye göre-efsane buranın kadim sakinleri tarafından yaratılmıştır- Seren isimli Tanrıça yaptığı kötü emellerine göre diğer Tanrı ve Tanrıçalar tarafından ortak bir karar alınarak, cezalandırılmasına karar verilir.Yaptığı kötülüklerin unutulması için Dünyaya gönderilir ve bu ormanın su kaynağı olarak hayatına devam eder.Bu efsane yüz yıllardır çocukların uyumadan önce dinlemeyi çok sevdiği bir efsaneye dönüşmüş.Kasaba da, orman da bu gölün ismiyle adlandırılmış.
Seren kasabasında ne fakir tabaka, ne de zengin tabakası vardı.Burada her kes ecdatlarından kalma küçük ve eski evlerde kalıyor,araba -tramvay ve bisikletler kullanılıyor- kulanılmıyor.Kasabada tam gölün sağ tarafında büyük ve içinde her türlü kitap bulunan kütüphane,her tarafında küçük kafeler,mağazalar, gölün sol tarafında gazete, hastane ve diğer hizmet sahelerine ait binalar vardı.Kasabanın içinde park yoktu,çünkü ormanın biraz uzakkısmında -ormana zarar verilmeden- eğence parkı vardı.Kasaba Venedik şehrini andırıyordu.
Bu kasabada yaşayanlar gazete okuyorlardı,evet.Blossom da bu gazetenin cinayet editörü idi.Gerçi bu kasabada öyle olaylar yaşanmadığı için genç kız yazmak için bir mevzu bulamıyordu.Hatta bu yüzden patronu gazeteden cinayet kısmını çıkarmaya karar vermişti,lakin kız onu bu düşüncesinden taşındırmıştı.Nihayet iki gün önce patronuna gönderdiği makale gazetede basılmış ve adeta gazetenin cinayet sayfasına can gelmişti.Bu süreçte "Gizemli Şahıs"tan hiç bir mesaj yoktu."Gizemli Şahıs"ın gerçekte kim olduğu onu çok düşündürüyordu,ama hafızasını yokladığında hiç kimseyi aklına getiremiyordu.
Genç kız kendini bu işe o kadar kaptırmıştı ki, artık işte biraz konuştuğu kişilerden tamamen uzaklaşmıştı.Bu zaman diliminde genç kız geceleri uyumuyor,çok az yemek yiyordu ve bu da onun huysuzlaşmasına neden olmuştu.Belki de insanların kalbini kırmamak için onlardan uzaklaşmıştı.Konuştuğu kişiler de her hangi bir sorunu olduğunu düşünüyor ve ona saygı duyuyorlardı.
Şubat ayının ilk haftasının sonunda Mr.Peterson genç kızı yanına çağırıb,onunla bir mesele hakkında konuşmak istediğini belirtdi.Blossom masanın önündeki koltuğa oturup, Mr.Peterson'un konuşmasını bekledi.
-Beni neden çağırdınız Mr.Peterson?
-Blossom,yazdığın makale çok güzeldi,lakin devamı nerde?Artık cinayet sayfasına yazmak için güzel bir mevzu var ve bu bizim gazetenin çok satmasına yardımcı ola bilir.Ama sen ne yapıyorsun?Hiç bir şey!Eğer bu böyle devam ederse,bu mevzuyla Celene'nin alakadar olmasını isteyeceğim.
-Ama...
-Ya da şöyle yapalım.Sana tam üç hafta,şubat ayının sonuna kadar bolca zaman veriyorum.İşe gelme ve yazını bitirmek için ne lazımsa onu yap.Yazını bitirmeden de gelme!Eğer şu üç haftanın sonunda işini beceremezsen, ya sen kendin istifa edersin, ya da ben seni zorla gönderirim.
Genç kız sinirlerine hakim olmak için derin bir nefes aldı ve yüzüne sahte gülümsemesini yerleştirdi.
-Tabi, Mr.Peterson.İyi günler.
Genç kız ofisten çıkıp,hızla kendi masasına yöneldi.Çantasını alıp,binadan çıkmak için merdivenlere yönelirken arkasından gelen ses onu durdurdu.
-İyi görünmüyorsun Blossom.Ne oldu?Yoksa Mr.Peterson seni beceriksizliğinden ötürü kovdu mu?
Blossom arkasında duran genç kadının maksadını çok iyi biliyordu.Zaten bu işe başladığı ilk günden beri Celene sinirlerini bozmakta usta olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Gizemli" Şahıs
KurzgeschichtenSizin evinizde nerden ve nasıl geldiği bilinmeyen bir kutu ve içinde ceset resimleriyle birlikte gizemli şahıstan not olsaydı,siz ne yapardınız? **** Kısa Soluklu Hikaye.