Bölüm 1

4 0 0
                                    


13 Kasım 12:00
Kış aylarına girmeden gelen soğuk hava,insanların sıcak bir şeyler içmek için kafeye gitme bahaneleri olmuştu. Bal Kafe, bu yüzden dolup taşıyordu. Eflatun renkli masalar ve etraflarına dizilmiş gümüş renkli sandalyelerle kafe, uzaktan bakan birine bir galaksi gibi gözükebilirdi.

Etrafta, araya öksürüklerin kaynadığı,kahkahalar uçuşuyordu. Sonra,nedendir bilinmez, sesler gittikçe azalmaya başladı. En sonunda, kalan tek gürültü televizyondaki reklamdan geliyordu. Haber saati gelince insanlar, gözlerini ekrana sabitlediler.

"Sayın izleyiciler, bu sabah saat 8:30 sularında, Şükran Harman,evinde ölü bulundu." Herkesin şaşırdığı yüzlerinden okunuyordu. Ekranda, Şükran'ın sedyeyle, üstü beyaz bir örtüyle örtülmüş şekilde ambulansa doğru götürüldüğü gösterildi. Muhabir konuşmaya devam ederken, insanlar bu konuyla ilgili aralarında konuşmaya başladı.

Kulağında kulaklığı, tabletinden film izleyen Can, bu haberi duymamıştı. Yanındaki arkadaşının, onu dürtmesiyle, kafasını ekrandan ayırdı.

"Şükran Harman evinde ölü bulunmuş. " Bunu duyması üzerine gözleri büyüyen Can, yüzünü televizyona çevirdi. Muhabir konuşuyordu.

"Adli tıp raporlarına göre Şükran Harman, önce bileğini kesmiş, ardında da ölümünü kesinleştirmek için ocak tüpünün gazını açarak, intihar etmiş."

Arkadaşı onun bir şey söylemesini beklerken, o, bir şey demeden kafeden çıktı. Hızlı adımlar atarak, yürümeye başladı. Kalabalığın arasından ilerlemeye çalışırken, kendi kendine konuşuyordu.
"Çok sevdiğim bir insanı daha kaybettim. "

Şükran, Can için önemli bir insandı. Ölmemiş olmasını diliyordu. Aklından bin türlü şey geçiyordu. 'Belki de emekli olmak veya ortalıktan kaybolmak istediği için, böyle bir haber uyduruldu.' diye düşündü. Bu düşüncenin saçmalığının farkındaydı. Acele acele yürüdüğünden, nefes nefese kalmıştı. Yine de durmadı.

Yürürken insanlara bakmıyor, onlarla göz göze gelmek istemiyordu. Onu görenler, nereye gittiğine bakmadığını düşünebilirlerdi ama o nereye gittiğini çok iyi biliyordu. Bu yolları, kafasını kaldırmasına gerek kalmadan, ezbere bilecek kadar çok geçmişti.

Parkların, okulların, marketlerin, restoranların önünden geçen Can,  40 dakika boyunca hiç durmadı. Su bile içmedi. Nefes nefese kaldığında gelmek istediği yere varmıştı sonunda. Teyzesinin yattığı mezarlığa...

              •     •     •
Komiser Ayhan,başını ellerinin arasına almış, verilen son davayı düşünüyordu. Şükran Harman'ın ölümü.

Gözünü, tık tık sesi çıkaran, kare şeklindeki siyah saate sabitlemişti. Masası epey bir dağınıktı. Kağıtlar,dosyalar, kalemler her yerdeydi. Ama o, böyle çalışmayı severdi. Şükran'ın ölü bedeni gözünde canlanınca irkildi.
Kırık camlar ve kesik bilekler. Açık bırakılan tüp gazı.

Hayattan, ölümünü garantiye alacak kadar çok mu nefret ediyordu?

İçeri giren çocuklarıyla gözlerini saatten ayırdı ve düşüncelerinden sıyrıldı. Küçük çocukları derisi soyulmaya başlamış eski,kırmızı koltuklara karşılıklı oturdular.

"Huh,baba,burası çok soğuk." diyen Nazlı,kalkıp, babasının oturduğu yerin arkasındaki camı kapattı. Yerine geçtiğinde, abisi Toprak söze girdi.

"Annemin doğum günü için ne yapalım?" Ayhan düşündü ama aklına bir fikir gelmeyince, omzunu silkti.

"Bence üçümüz annem için birlikte pasta yapalım!" diyerek fikrini belirten Nazlı,ellerini çırptı. Babası onu onayladı. Çocuklar,oynaya zıplaya odadan çıktıklarında, Şükran Harman ile ilgili gönderilmiş dosyayı incelemeye koyuldu.

Cesetler BodrumuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin