Aptal değildim. Tüm bu 'şey' olayının Jimin'le bir alakası olduğu ortadaydı. Bu kadın –buzdolabı- belli ki Jimin'in hayatından bir şekilde geçmişti. Ondan haz etmemem için sebepler giderek artıyordu. Yine de olayı tam öğrenene kadar Taehyung'a ayak uydurmaya karar verdim ve onun yerine konuşmaya başladım. Çünkü o beynini kaybetmiş gibi boş boş bakıyordu.
"Hiç," dedim. "Areum hakkında bir şey tartışıyorduk." Ellerimi çabucak ondan kurtardım ve Jimin'in elimdeki kadehe uzandım. "Teşekkürler."
"Evet, evet. Areum." Taehyung kendi kendine mırıldandı ve sesi yavaş yavaş azalıp kayboldu. Diğerleri onun bu tuhaf hallerini ört bas etmek için farklı bir konuya daldılar. Ancak ben hala gergindim. O kadınla Jimin arasında ne geçtiğini deli gibi merak ediyordum. Ne olmuştu? Bu kadar elleri ayakları birbirine dolandığına göre ortada duygusal bir durum vardı. Çok mu sevmişti onu? Kalbi mi kırılmıştı? Bir anda aklıma Da Eun'un sesli okuduğu bir şey düştü, Jimin'in ilk öpücüğünün lise aşkından olduğuna dair bir şey. Taehyung da onu tanıyordu. Olabilir miydi? Midemin bulandığını hissettim. Elimdeki şaraptan büyük bir yudum aldım.
"Sıkıldın mı?" dedi Jimin bir anda arkadaşlarıyla yaptığı konuşmadan koparak. Başımı iki yana salladım. Merak ve kıskançlık içimi delip geçiyordu. Umutsuzca onu sadece kendime saklama isteğiyle doldum. Neler oluyordu böyle?
"İyi hissetmiyorum." Ya unutamadığı bir aşkı vardıysa ve bu o kadınsa? Ya ellerinde olmayan sebeplerle birbirlerinden ayrı düştülerse? Ya birbirlerini gördükleri an tekrar beraber olmaya karar verir ve sonsuza dek ayrılmazlarsa? Jimin'in en yakın arkadaşı sıfatıyla düğünlerine gitmem gerekirse? Ya çocukları doğduğunda ara sıra mecbur kaldıklarında ona bakmamı isterlerse?
Gözlerim bir an karardı ama hala ayakta durabiliyorken görüntü geri geldi. Jimin'in elini dirseğimde hissettim. Çok geçmeden elimdeki kadeh kayboldu. Sarhoş olduğumu düşünüyordu belki de. Oysaki sadece bir yudum içmiştim. Ben böyle sarsan ve içimi tırmalayan başka bir şeydi.
"Gidelim mi buradan?" Gitmek istiyordum. Benimle gelmesini istiyordum. Böylece ikimiz de bu karmaşadan uzaklaşabilirdik. Ama başımı iki yana salladım.
"Senin ortadan kaybolman garip kaçabilir." Sırıttı ve saçlarını geriye attı. Güzelliği karşısında ağlamak istedim. Onun yanında o kadar basittim ki beni sadece arkadaşı olarak görmesine şaşmamak gerekirdi.
"Çocuklar oyalar." Ardından onlara döndü. "Biz biraz hava alacağız."
"Tabi tabi," dedi Taehyung birden atlayarak. "Geri gelmenize gerek bile yok. Çok sıkıcı zaten. Gidin siz." Eliyle kışkışlar gibi bir hareket yaptı. Jimin ona kahkaha atmakla yetindi.
"Sakin ol dostum. Benden kurtulmaya bu kadar hevesli olduğunu düşünmemiştim." Kimse cevap vermedi. Gergin gülüşlerle yetindiler ve Jimin beni koluna takıp yürütmeye başlayana kadar da bu ifadelerini bozmadılar. Onlardan uzaklaşmaya başladığımızda bir an için dönüp geriye baktım. V iki elinin de başparmaklarını kaldırmış, yerinde hafifçe sekiyordu. Onun bu haline gülmek istedim ama biraz ileride o kadının bize baktığını görünce dudaklarım kasıldı. Çabucak önüme döndüm ve adımlarımı hızlandırdım. Bu kadar sarsılmam anlamsızdı.
Salonun kapısına yaklaştığımızda Jimin beni durdurdu ve beni orada bırakıp hızlı adımlarla kenardaki masaya yöneldi. Etrafına tedbirli bir bakış attı ve ardından bana göz kırpıp el çabukluğuyla bir şişe şarabı ceketinin iç tarafına soktu. Bu hali beni biraz olsun gevşetmişti ama salondan çıkana kadar rahat bir nefes alamamıştım.
Nihayet o ortamdan kurtulduğumuzda binadan da kurtulabilmek için adımlarımı hızlıca dışarıya yönlendirdim ama bileğimi tutan yumuşak bir el beni yarı yolda durdurmuştu. Ardından elini bileğimden avcuma kaydırdı ve elimi tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilac | Jimin
Fanfiction"Sana bunları neden anlatıyorum bilmiyorum, Leylak. Ama güzel gözlerinle bir alakası olabilir."