When The Darkness Comes - Colbie Caillat (Kyle Wesley Cover ft. Dani Jayde)
+
Güneş doğduğunda bile ondan parlak olmuyordu, bu sabah yanı başımda uyurken bunu fark etmiştim. Sadece mükemmeldi, çabasız, zahmetsiz. Sandığının aksine birçok şeyde iyiydi, o başlı başına iyiydi.
Ondan yayılan sıcaklık ve parlaklık her geçen an daha da artıyor gibiydi. O bir yıldızdı ve ben onun çekimine kapılmış aciz bir gezegen. Çırpınarak uzaklaşmaya çalışıyordum. Canım yanıyordu. Boştaki elimi hafifçe kaldırıp yüzüne götürdüm ancak sonra uyanmasından korkarak geri çektim. Dokunamamıştım bile. Aramızda kenetli ellerimiz olmasa gerçekliğinden bile emin olamazdım. Ağır nefesi yüzüme çarpıyordu, gerçekten buradaydı.
Her şeye rağmen yüzüme yumuşak bir gülümseme yayıldığında elimi tutan eli hafifçe sıkılaşmıştı. Uyandığını anladım o an. Bunun bir rüya olmasından, uyandığında yine saçma sapan davranmasından korkarak gülüşümü sakladım.
O sanki gülüşümü kendine almış gibi gözlerini açmadan gevşekçe gülümsedi.
"Kokunu alabiliyorum," dedi neredeyse fısıldayarak. "Yakınımdasın Leylak. Gerçekten benimlesin." Sesindeki huzur kalbimi titretiyordu. Bir şeylerin ters gitmesinden çok korkuyordum ama bugün burada geçirdiğim son günümdü. Berbat etmek istemiyordum.
"Evet," dedim bu yüzden dümdüz bir sesle. Sesimi duyar duymaz gözlerini ne kadar açabilirse o kadar açmıştı. Yeni uyandığı için şişti. Sevimliliği canımı yakıyordu.
"Uyanmışsın," dedi neşeyle. Karşımda karışık saçları, kısık gözleri, kızarmış dudakları ve ona has gülüşüyle o kadar eşsiz görünüyordu ki şu an yanında ben olduğum gerçeğiyle gülümsememi daha fazla bastıramadım. Belli belirsiz gülümsedim, fazla sevinirsem bozulur diye korkarak.
"Böyle olmaz," dedi bir an için gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Sonra boştaki parmakları şiş dudaklarımın kenarına dokundu. "Biraz daha geniş gülümser misin? Artık gerçekten güldüğünü görmek istiyorum." Bana bakan parlak gözleri ağlamak istememe neden oluyordu ama bu defa mutluluktan. Gözlerim hafifçe dolarken yanaklarım ağrıyana kadar sırıtmadan edememiştim. Parmakları hafifçe dudaklarımı okşadığında konuştum.
"Seni hala-" Sözümü kesti.
"Affetmiş değilsin, biliyorum." Ama gözleri bunun parçalanan gururum için tutturduğum bir yalan olduğunu bilir gibi bakıyordu. "Önemli değil. Er ya da geç affedeceksin." Dudaklarımdaki eli boylu boyunca yanağımı okşadı ve saçlarıma çıkıp onları hafifçe geriye attı. Yatakta biraz daha bana kaydığında beni öpmek için yaklaştığını anlamıştım. Ama bir atmosfer mahvedicisi olarak aklıma gelen soruyu ortaya atıverdim.
"Ga In'le ne zaman ayrıldınız?" Bana eğilişi sorumla bölününce kafasını yastığa bastırıp sırt üstü döndü ve bir kahkaha patlattı. Bu sesi sonsuza dek dinleyebilirdim.
"Şu an bunu mu merak ediyorsun?" Hala sırıtırken bana döndüğünde kaşlarımı çatmadan edemedim. Bir elimi hala bırakmamıştır. Diğer elimle çıplak omzuna vurdum.
"Tabi ki bunu merak ediyorum."
Gülüşünü yutup biraz ciddileşti. "Yeni yıl gecesi sen gittikten sonra." Duyduklarımı anlayamayarak biraz daha kaşlarımı çattım ama onun parmakları çabucak oraya değdi. "Çatma kaşlarını."
"O halde neden o akşam bana öyle davrandın Jimin?" Çıkışıma karşılık gözlerini yumup dudaklarını dişledi.
"Sana o geceyi unutturamayacağımı biliyorum. Ya da diğer tüm aptallıklarımı. Ama şunu anlamalısın Leylak, o akşama kadar tek düşünebildiğim kendimi senden uzak tutmaktı. Bana ihtiyacın olmadığı sürece çok yaklaşmamalıydım çünkü yaklaştığım an seni üzüyordum, benimle olamazdın. Tek düşündüklerim bunlardı. Ancak sen telefonda bana ihtiyacın olduğunu söylediğinde karşı koyamadım, sana hiçbir zaman karşı koyamadım. Yine de seninle olmamam gerektiğine inanmıştım. Bu gözümde sana zarar vermeme eşitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilac | Jimin
Fanfiction"Sana bunları neden anlatıyorum bilmiyorum, Leylak. Ama güzel gözlerinle bir alakası olabilir."