O hafta boyunca tüm matematik derslerimde onu düşündüm. Çünkü matematik dersleri bir şeyler düşünmek için konulmuştu ve benim düşünmek için ondan daha iyi bir malzemem yoktu.
Aradan bir hafta geçip pazar akşamı geldiğinde grup buluşmasına geç kalmamak için acele ediyordum.
Tişörtümü giymeye çalışırken anneme seslendim,
''Anne, bu gece eve biraz geç kalabilirim!''
Koşarak dolabıma gittim ve kot ceketimi aldım. Alt raflarına eğilip elime gelen ilk ayakkabıyı alıp ayağımdakilerle değiştirdim. Yatağımın üzerindeki telefonumu ve cüzdanımı alıp aşağı kata koşmaya başladım. Lanet Nash. Ona beni uyandırmasını söylemiştim.
Kapıya doğru koşarken tek elimle ceplerimi kontrol ediyordum. Kapıyı açarken cebimdeki araba anahtarlarını da bulmuştum.
***
Saat sekizi biraz geçerken lisenin önüne gelmiştim. Spor salonunu bulmam ve yerimi almam ise sekiz çeyreği bulmuştu.
O da buradaydı. Her pazar olduğu gibi karşımdaki sandalyede oturuyordu. Ona baktığımı anlayınca kafasını yerden kaldırdı ve bana gülümsedi. Ben de ona gülümsedim. Yanağının rengi sarıya benzer bir renge dönmüştü.
Bugün saçlarını iki yanından örmüş; açık mavi bir etek, kahverengi botlarıyla uyumlu kahverengi bir tişört ve kot ceket giymişti. Buraya her gelişinde olduğu gibi tanınmasın diye şapkasını ve güneş gözlüklerini de takmıştı. Daha önce dikkat etmemiştim belki ama gerçekten güzel bir kızdı. Ancak çok zayıftı. Sanki ona sarılsam kemikleri kırılacak gibi duruyordu.
Sen de sarılmazsın o zaman dedi iç sesim. Ve ben de düşünmeyi bıraktım.
***
Toplantı bittiğinde yerimden kalkıp onun yanına doğru ilerledim. O da ayağa kalkmış gitmeye hazırlanıyordu.
''Hey!'' Dedim yanına geldiğimde. Buna karşılık o da,
''Merhaba.'' Dedi gülümseyerek.
''Eee, eğer işin yoksa sana çilekli tart ısmarlamak isterim.''
''Ah, üzgünüm. Bugün çilekli pasta günümdeyim.''
''O zaman sana çilekli pasta ısmarlamak istiyorum.''
Kıkırdadı.
''Ben de sana çikolatalı muffin ısmarlayacaksam neden olmasın?''
''Ah, üzgünüm. Bugün frambuazlı muffin günümdeyim.'' dedim onu taklit ederek. Bu dediğim kıkırdama sesini yükseltti
''O zaman sana frambuazlı muffin ısmarlayacağım.'' dedi ve kafasıyla gidelim işareti yaptı.
Beraber dışarı çıktık. Tam yürümeye başlamıştı ki onu durdurdum.
''Arabam burada. Yürümemize gerek yok.''
Bana doğru döndü. Ardından arabama ve tekrardan bana baktı. Yüzündeki gülümseme soldu. Kaşlarını kaldırdı ve konuşmaya başladı,
''Ciddi misin?'' dedi. ''Diğer zengin züppelere benzemediğini sanmıştım. Pahalı araba numarası ha?''
Kaşlarımı çattım.
''Sadece geç kaldığım için arabaya ihtiyaç duydum ve arabamla geldim. Bunu nereye bağlamaya çalışıyorsun?''
Kaşlarını indirdi. Birkaç saniye gözlerini arkamdaki bir noktaya sabitledi sanırım düşünüyordu. Tekrar bana baktı.
''Her neyse, üzgünüm. Hemen öyle çıkışmamalıydım. Eğer hala çilekli pasta ısmarlamak istiyorsan gidelim.''
Cebimdeki anahtarı çıkarıp arabanın kapısını uzaktan açtım. ''Tabi ki.''
Tanrım...Bu kız gerçekten garipti.
***
Tatlılarımızı yemiş, biraz sohbet ediyorduk ki o saate baktı ve gözlerini kocaman açtı.
''Gitmem gerekiyor. Saat on ikiye geliyor. On bir buçukta evde olmalıydım.''
Hızla ayağa kalktı ve toparlanmaya başladı. Bir yandan da anlamadığım bir dilde mırıldanıyordu. Masanın üstüne biraz para bıraktı ve ceketini üstüne giymeye başladı.
Ben de onunla birlikte ayağa kalktım. Masaya biraz para bıraktım -sonuçta onun tatlısını ben ödeyecektim. Ceketimi üstüme giydim. Ona döndüğümde hala ceketini giymeye çalışıyordu. Öyle heyecan yapmıştı ki giymeyi bir türlü beceremedi, en sonunda ceketini çıkarıp eline aldı.
''Hadi.'' dedim yanına gidip. ''Seni evine bırakayım.''
Kafasını kaldırıp bana baktı. ''Normalde olsa buna gerek yok derdim. Ama geç kalıyorum ve ölmek için çok gencim.''
Gülümsedim ve ilerlemeye başladık.
***
Onu evinin önüne getirmiştim. Bana döndü ve gülümsedi.
''Minnettarım.'' dedi.
Kapıyı açmak için uzandı.
''Rain. Acaba telefon numaranı alabilir miyim?''
Bana döndü ve gözlerini kısarak gözlerime baktı.
''Seri katil olmadığına emin miyiz?'' dedi. Ardından kıkırdadı. ''Telefonunu ver.'' dedi ve elini uzattı. Telefonumu cebimden çıkarıp eline koydum. İnce parmaklarını ekranda gezdirdi ve telefonumu geri verdi. Ardından kapıyı açıp dışarı çıktı ve kapıyı kapattı. Birkaç adım atmıştı ki tekrar bana doğru döndü.
''Tekrardan teşekkür ederim Shawn!'' dedi el sallayarak.
Ben ise gülümsedim.
''Asıl ben teşekkür ederim. Pazar geceni bana ayırdığın için!''
Gülerek arkasını döndü ve kendisi için açılmış bahçe kapısına ilerledi. Kapı kapandı, Rain gözden kaybodu ve ben elimdeki telefonla orada durmaya devam ettim.
YOU ARE READING
Sunday // Mendes (Slow updates)
Fanfiction"Ve Rain, eğer verdiğim gülü öldürmeye karar verirsen ondan sana bir taç yapacağım." 21.06.2017