8.Bölüm

1.2K 71 17
                                    

-Bunları yaşadığın için, bu saçmalıklara şahit olduğun için özür dilerim Yavuz. Ayrıca yine hayatımı kurtardın teşekkür ederim.
-Senin bir suçun yok, üzülme.. Ayrıca hayat kurtarma konusunda artık ödeşmezsek gerçekten çok sevinecem.
İkisi de gülüyordu. Bahar onun gülüşü sayesinde, babasının içinde oluşturduğu bütün olumsuz hislerin kaybolduğunu farketti. Yavuz:
-Yalnız baba konusunda ikimizde pek şanslı değiliz anladığım kadarıyla
-Bazı insanlar aynı şeylerle 'deva' bulurken biz aynı 'dertten' muzdaribiz desene
- Ne güzel işte bir ortak noktamız daha var.
-Başka ortak noktamız mı var bizim?
Yavuz Bahar'ın gülerken kısılan o güzel gözlerini biraz daha görmek istiyordu.
-Aşk olsun Bahar Hanım. Cemal Süreya yı çok çabuk unuttunuz heralde.
Bahar'ın gülümsemesine gülümseme katılmış gibiydi.
-Aah. Hatırlattığın iyi oldu yalnız. Bana bir açık çay borcunuz var Yavuz Bey.
-Ona bakarsan makilerin orda bulaşacaz diye de sözleşmiştik Bahar Hanım.
Bahar: Yalan oldu bizim şiir desene
Yavuz: Yalnız farkındaysan gülüyoruz ağlanacak halimize
Bahar: Bir iki mısralık şiir de yazdık üzerine
Yavuz: Tam oldu değil mi?
İkisi de bir süre önce yaşadıkları o can sıkıcı şeyleri yaşamamış gibi gülüyorlardı. İçleri huzur doluydu sanki.
-Yalnız gerçekten ağlanacak halimize gülüyoruz Yavuz farkında mısın?
-Bizim de kaderimiz böyleymiş, yapacak bişey yok hem ne demiş bizim şair 'Hayat kısa, kuşlar uçuyor'
Bahar, böylesi can sıkıcı bir durumdan sonra bile Yavuz'un onu nasıl güldürebildiğine şaşırıyordu. Bir an, hep bu anda, hep böyle mutlu kalacak sanmıştı.
-Açık çay borcunu yazıyorum bir kenara, bakarsın bir gece ansızın Londra dan gelir çayımı içerim.
-Rolleri değişecez diyorsun yani
-Ee senin 'bir gece ansızın gelmek' gibi bir niyetin yok.
İkisi de birbirine baktı. Gülümsemeler yerini hüzne bırakmıştı. Kısa süren bir sessizliğin ardından:
-Sen gerçekten gidecek misin?
Bahar, Yavuz dan gözlerini almıştı.
-Evet gidiyorum, Londra ya. Babamla olanları gördün, uzaklaşmak iyi gelecek. Hem beni buraya bağlayan bişey kalmadı ki zaten. Ne mesleğim ne de...
Bu sözü söyledikten sonra Yavuz'un gözlerinin içine baktı. Yavuz da o hüzünlü gözlere bakıyordu. Bahar'ın tamamlayamadığı cümleyi kendisi tamamladı ama içinden, 'ne de ben'.. Kısa bir sessizliğin ardından yutkunarak:
-Ne zaman gidiyorsun?
-Yarın.
Ve artık hüzünlü bir sessizlik sarmıştı etrafı. Yavuz Bahar'ın diplomasını almak gibi bir umudu kalmadığını anlamıştı. Haliyle buraya asıl gelme sebebi olan bu meseleyi açmaya gerek kalmamıştı. Gidiyordu işte, araya kilometrelerce mesafe koyarak gidiyordu! Ardından Bahar yeni aklına gelmiş gibi
-Sahi.. Duygudan duyguya koşmaktan soramadım. Sen neden gelmiştin?
-Dedim ya yolum düştü.
-Operasyon için mi gelmiştin yine?
Yavuz susmuştu artık bir asker değilim nasıl denebilirdi ki..
-Neden sustun Yavuz? Bir sorun mu var?
-Aslında var.. Yani yok.. Yani ortada ters gidecek bişey kalmadı.
-Anlayamıyorum.
Yavuz gülerek:
-Söylemiştim sana benim tarihimdi iyi olan
Bahar gülümsedi.
-Söyle o zaman görüşmeyeli kaç gün oldu?
-Bugün 4 gün oldu.
Dedi Yavuz Bahar'ın gözlerinin içine bakarak, Bahar:
-Sende mi günleri sayıyorsun yoksa?
-Sen sayıyor musun ki?
Bahar bu sorudan sonra ne yapıyorum ben dercesine toparladı kendini ve:
-Evet anlatıyordun sen neler oldu?
Yavuz da kendini toparladı hemen, bir Bahar'a bir önüne baktı, derin bir nefes aldı
-Askeriyeden ihraç edildik, bütün tim. Karşında artık bir asker yok..
Bahar şok olmuştu duydukları karşısında
-Na.. Nasıl.. Nasıl olur böyle bişey?
-Çolak'ı yakalamak için yabancı askeri üsse girmiştik, kurallar, yasaklar, yasalar.. İhlal ettiğimiz gerekçesiyle.. Asker değiliz anlayacağın.
-Yavuz ben çok şaşırdım, ne diyeceğimi bilmiyorum. Ne zaman oldu bütün bunlar, sen ne zaman geldin İstanbul'a?
-Gittiğin akşam varya işte hemen sabahında.. Ben biliyordum böyle olacağını.. Herkes çok kötü durumda ama yapacak bişey yok emir büyük yerden.. Herkes memlekete döndü, ben de dün İstanbul'a geldim, annemi ziyarete. Geri dönecem yarın, orda bir ev tutacam ama ne yapacağımı bende bilmiyorum.. İşte buraya kadar gelmişken de sana uğrayayım dedim...
Demek geliş nedeni sadece buydu zaten fazlasını düşünerek hata etmişti. Daha bir kaç gün önce sevemeyeceğini söyleyen adam şimdi elinden tutacak değildi.. 'Neler düşünüyorum böyle Yavuz artık bir asker değil o da benim gibi hayatını adadığı mesleğinden olmuşken, canının nasıl yandığını tahmin edebiliyorken buraya geliş nedenini sorgulamakta neyin nesi.' Aklından bunlar geçerken dilinden sadece 'iyi yaptın' lafı çıktı ve tam o sırada kapı çaldı.
-Sanırım bugün benim kabul günüm, baksana ışığı gören geliyor.
Dedi ortamda ki can sıkıcı havayı dağıtmak istercesine ve kapıya doğru gitti, açtığında karşısında Mete'yi gördü.
-Mete?
Bahar o kadar şeyin arasında Mete'nin geleceğini unutmuştu. Arkadaşına bunu farkettirmemek için topladı kendini:
-Hoşgeldin
-Bahar!
Konuşmaları duyan Yavuz ayaklanıp yanlarına gitti. Bir köşeden izliyordu onları.
-Gel sarılayım sana nasıl özlemişim. Karabayır dan hiç geri dönmeyeceksin sanmıştım. Şu filmleri izleyemeyeceğin için üzülüyordum.
Mete gülerek söylüyordu bunları Bahar'a. Bahar da eski bir arkadaşını görmenin mutluluğunu yaşıyordu. Mete nin elinden filmleri alıp, içeri doğru geçmesini işaret ederken Mete Yavuz'u farketti.
-Misafirin mi vardı Bahar?
-Evet oda beni ziyarete gelmiş. Karabayır dan arkadaşım Yavuz, Yavuz buda üniversiteden arkadaşım Mete.
Tanıştılar, el sıkıştılar ve salona doğru ilerlediler.
-Bahar o bavullar ne öyle yerleşemedin mi daha yoksa?
-Yok, yarın Londra ya gidiyorum.
-Aa. Nasıl gidiyorum, neden?
-Telefonda söylemek istemedim... Benim diplomam elimden alındı, karşında artık bir doktor yok.
-Nasıl olur böyle bişey, ne oldu da böyle bişey oldu.
-Oldu işte bişeyler boşver şimdi anlatıp canımızı sıkmayalım.
-Nasıl istersen, peki Londra dan geri dönmeyecek misin?
-Bilmiyorum
-Neyse dönmezsen de ben gelirim yanına
Yavuz'un gözleri fal taşı gibi açıldı, gerilmişti ama dikkat çekmemeye çalışarak sadece onları dinliyordu. 'Gelirsin tabi' dedi Bahar gelemeyeceğini bile bile.
-Ee sen neler yapıyorsun?
-Napayım aynı iş, güç..
-Elif ile ne zaman evleniyorsunuz.
Yavuz bunu duyunca yüzü aydınlandı. Demek Mete nin başı bağlıydı, istemsizce yüzünü bir gülümseme sardığının farkında değildi.
-Ya sorma Bahar, ayrıldık biz Elif ile.
-Aa. Neden ya çok seviyordunuz birbirinizi
-Oldu işte bişeyler. Ama can sıkıcı mevzuları konuşmayacağız bu gece, madem yarın gidiyorsun şöyle bir film falan izleyelim neşemiz yerine gelsin.
Yavuz ne duymuştu, bu adam şimdi boşta mıydı yani. Yüzünü saran gülümseme yerini film bahanesiyle Bahar'a yaklaşmak niyetinde olmasının gerginliği aldı.
-Film diyorsun. Olabilir aslında biraz havamız değişsin. Yavuz sen kalacak mısın?
Aslında kalmasına gerek yoktu. Buraya gelmesiyle cevaplarını almıştı. Ama kalmak istedi.
-Olur kalırım, yapacak bir işim yok nasılsa.
-Peki.
Dedi Bahar ama Yavuz ne yapmaya çalışıyorsun der gibiydi. Tamam hadi burda olduğu için onu da ziyaret etmek istemiş olsun, peki neden şimdi gitmiyordu. Bizimle film izlemeyi kabul etmekte ne demek. Gitseydi ya işte en azından filme dalar, buraya geldiği şu kısa süreyi unuturdu belki. Neyse zaten yarın gitmeyecek miydi? Yavuzdan zaten uzaklaşmayacak mıydı? Üstelik bu sefer mesafe böyle aklına esince gelip göremeyeceği kadar uzun bir mesafeydi. Bahar aklından bunlar geçerken elinde filmler ile döndü ve iki erkeğin arasına oturarak:
-Evet hangi film?
Üçüde masanın üzerinde dizili filmlere bakıyordu. Mete ve Bahar'ın eli aynı film üzerinde birleşti.
Yavuz yok artık der gibi açtı gözlerini. Elleri birbirine mi temas etmişti? Bahar ve o adamın eli.. O adam sırf Bahar'ın eline dokunmak için mi o filme uzandı? Bu adam Bahar'a mı yürüyordu? Birkaç saniyelik şey Yavuz'a dakika gibi gelmişti adeta. İçini saran sıkıntı ile ellerini dizlerine vurarak ses çıkarttı ve dikkat çekmek amacıyla ayaklandı. Oysa olanlar sadece onun kurgusuydu. Bahar ve Mete nin eli tesadüfen birbirine değdi ve bu bir kaç saniye bile sürmedi, Mete pardon diyerek elini çekivermişti. Mete yakışıklıydı evet ama ne Bahar ona, nede o Bahar'a Yavuz'un düşündüğü şeyleri hissetmeyecek kadar iyi arkadaşlardı. Yavuz ayaklanınca ikiside dönüp ona baktı. Derken Mete'nin telefonu çaldı ve acil çıkan işi sayesinde Bahar ile vedalaşarak ordan ayrıldı. Yavuz ise bu sefer elini sıkarken istemsizce daha fazla sıktığını farketmedi. Mete de hemen elini çekip ordan ayrıldı. Yavuz ve Bahar şimdi yeniden yalnız kalmışlardı..

Bir Doktor ve Bir AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin