Az Çok Demeyelim Oysuz Geçmeyelim ♥
MELİS
İşten biraz erken çıkıp yaklaşık iki ay önce anahtarını aldığım Umut'un evine gittim. Umut için evi toparlayıp en sevdiği yemekleri yaptım. İşlerim bittiğinde 20 dakikalık bir aradan sonra kapı çaldı. Umut olduğuna emindim.
Kapıyı derhal açtım. Ve evinde onun için olduğumu bilen Umut'un boynuma sarılışına maruz kaldım. Ona karşılık verdim tabi ben de. Pek uzaklaşmak istemezcesine sol eli belimde kapının önünde kalan bavulunu içeri alıp kapıyı kapadı. Ben onun için yaptığım yemekleri sıralamaya başlamışken o çoktan nemli dudaklarına hasret dudaklarımla buluşmuştu. Biraz kafamı geri çekip fazla aceleci olduğunu söylemek için ağzımı açmışken kulağıma yaklaşıp ne istersem o dedi arzulu biçimde. Ve öncesinde yaptığı işe devam etti. Hala beni kapıya yaslamış esir almışken belime sıkıca sarılmış iki kolundan ellerimi kurtarıp baş parmaklarımla beni tutkuyla öpmesine ara vermesini sağlıyacak şekilde dudaklarına götürüp önce yemek dedim.
Ertelemiş olsam da kaçamıyacaktım. Ve o bunu hatırlatırcasına parmaklarımı eliyle tutup son bir kez öptü dudağımdan ve ince hırkasını çıkarıp köşeye attı. Mutfağa yönelince çok acıktım doyur beni sevgilim deyip hazır olan sofraya oturdu. Tabağına sevdiği yemekleri boca ettikten sonra karşısına oturup yemek yiyişini izledim. Yemeğini bitirip giyinmeye gittiği sırada ise ben sofrayı topladım. Büyük bir mutfaktı tek kişinin yaşama alanı için. O yüzden fazla uzun sürdü toparlaması. O ise bu sırada salonda oturuyordu. Yani ben böyle olduğunu varsaymıştım ayak seslerinden. Mutfaktaki işleri bitirip salona geçtim.
Üçlü kanepede uzanmak yerine oturur pozisyonda yayılmıştı kenara. Üzerine giymediği tshirt diğer kanepenin üzerindeydi. Altında ise uyumaya çok müsait eşofman vardı. Salondan içeri girdiğimde ise başını dikleyip yüzüme baktı. Elini uzatıp gelmemi bekledi. Yanına oturup kafamı omzuna yasladığımda elimi kavramıştı sıkıca. Kolu sırtımdan dolaşıyordu ve ben nefes alışındaki huzurda hissediyordum kendimi. Bir kaç dakika sessizlikten sonra özledim seni dedi. Ondan daha çok özlemiştim bilmeliydi. Kafamı kaldırıp bi süre gözlerine baktım. Dayanamamış olsa gerek omuzlarımdan tutup dizine aldı beni. Artık daha fazla hissediyordum nefesini ve sıcak bedenini. Sarıldım sıkıca.
Sonrasını pek hatırlamıyorum. Uyumuşum. Kanepede uzanıyordum hala. Onuysa göremedim ilk başta. Yakın arkadaşı Eren gelmiş. Acil bir durum varmış. Ve ben çok güzel uyuyormuşum. Bıraktığı notta böyle yazıyordu. Bırakıp gittiği için sinirlenmedim değildi. Büyütmek istemedim aslında ama o evde beni tutucak bir şey olmadığından yazdığı nota tamam yazıp çıktım.
Ardından,yetimhaneden ilk kez çıktığımda gittiğim parka doğru yürümeye başladım aynı zamanda gökyüzüne bakıyordum.Ailem acaba yaşıyor muydu?Ben öksüz müydüm,yoksa yetimhaneye mi bırakılmıştım?Her zaman sorduğum ama hiç bir zaman cevap alamadığım sorulardı.
Parka vardığımda üç yaşlarında bir-kaç çocuğun oynadığını gördüm,yüzümde istemsizce beliren gülümseme ile yanlarına gittim. Baş okşama fastlından sonra bir banka oturup tüm hayatımı gözden geçirdim. Çoğu şeyi hak etmediğimi düşündükten sonra aklıma Emre geldi. Emre'yi hak etmediğimi dusunmedigimden değildi. Sadece herşey nasılsa Emre'ye bağlanıyordu.
Neydi derdi Emre'nin? Niye anlatmıyordu bana? Söyleseydi kurtulmaz mıydı? Kesin bi kız vardı? Zaten hayatında 1 senedir kimse yok. Ya da ben bilmiyorum. Olduğunu söylediğinde ise 1 hafta sürdüğünü söyleyip tanıştırmamıştı bile. Yoksa o kız mıydı yüreğini yoran. Deniz miydi canını yakan yoksa başka bir şey miydi var olan? Anlatsaydı keşke?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farketmeden
Novela JuvenilHer nefes alışımda daha fazla sürüklenerek daha ne kadar katlanabilecektim?