2.BÖLÜM

6 1 2
                                    

Evde çıkan kısa kavganın ardından kendimi yatağa zor attım. Bazen bu koşturma, bağırış beni fazlasıyla yoruyordu. Bütün bu düşünceleri yarın işe gideceğim düşüncesi yıkmıştı. Dolaba yönelip

-"Ne giyeceğim şimdi ben" düşüncesi almıştı. Olduğum yere çöküp zihnim gibi karman çorman olaba dolabıma baktım. Bir kız kardeşle paylaşılan dolap ne kadar toplu olabilirdiki? Telefonun mesaj sesini duymamla nadir kullandığım telefonumu aramaya koyuldum. Çantamda el yordamıyla bulamayınca çantamı ters döndürüp sallamaya başladım. Buradayım dercesine yere düşen telefonumu yakaladım. Saçlarımı savurup artistik hareketle yatağa oturdum. Mesaj atan kuzenim Esma'ydı.

-"Kahve suyu koydum gel"
Gülümseyip

-"Gelmiyorum" yazdım

-"Kaç dakikaya burdasın" diye yazmasından geleceğimi anladığını biliyordum. Zaten her hareketimden bilirdi beni. Benden uzun ve oldukça zayıftı. Tam bir manken fiziğine sahip olması onda özgüven patlaması yaratıyordu. Onun bu hali ise ailesini  tedirgin  ederdi. Ben daha sessiz sakinken, yani dışardan gören insanların yorumlamasıyla öyleymişim, o biraz daha deliydi. Bu ailenin ağır başlı akıllı kızı ben, o ise uçarı tavırları olan asi çılgın kızıydı. Bazen hayata bakışımız bile farklı olabiliyordu. Onunla tek ortak noktamız kan bağımız  değildi. Espiri anlayışımız hatta birbirimizi bizden iyi anlayışımız bizi biz yapan noktaydı. . Her zaman yakındık kuzenimle. Benden bir yaş küçüktü. Küçük bir kız kardeş gibi...

-"2 dakika ordayım"  yazdım kısaca.

Bir arka sokakta oturmasının faydasıydı bu. Üstüme geçirdiğim eşortman ve basit bir tişörtle evden çıktım. Esma'lara varmam 5 dakikamı almıştı. Kapıyı açar açmaz

-"İşe başlıyormuşsun" dedi
Gözlerimi devirip aslında sormak istediği soruyu anlamıştım

-"Hıı " deyip kestirip atmaya çalışsamda asıl soru çok geçmeden gelmişti.

-"Yakışıklı çocuklar var mı?"

-"Evet Esma biskolata reklamındaki çocuklardan var hemide üstsüz dolaşıyorlar" dedim. Esma'nın gözleri çoktan  büyümüştü. Akıllı kız olduğundan dalga geçtiğimi anlamıştı.

-"Ben  senin için soruyorum kızım yani uzun zamandır..." gözlerimi devirerek

-"Tamam Esma açma o konuları" dedim.

-"Unutmayacak mısın onu? Yeni  biri iyi gelebilir?"

-"Diyosunki çivi çivi söker. Bu duvarı delik deşik etmeye niyetim yok. O olmadı diğeri bu olmadı diğeri elbise mi deniyoruz. Hayatıma giren her insan benden bir şey  çalacak. Zamanı, aşkımı, inancımı,güvenimi...
Peki sonra benden geriye ne kalacak? Hiçbir şey. "

Esma çoktan kupalara kahveyi doldurmuştu. Parmaklarımın arasına sardığım kupanın sıcaklığına kendimi bırakırken yüreğimin sesine kulak verdim

-"Aslında biliyor musun? Hissediyorum. Yakın zamanda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Biri çıkacak ve sonum olacak. Herkes beni bizi konuşacak. Bilerek ateşe yüreyeceğimi biliyorum. "

Sesimin yorgunluğu yaşımdan değildi. Yaşım daha 23 benim. Ancak sayıların vermediği yorgunluğu, insanlar vermişti.

-"Saçmala ya olmaz bir şey"

Kimsenin beni anlamasını beklemiyordum. Ne zaman beklesem hiç gelmedi o gemi bu limana. Liman mı yanlıştı yoksa umutlarım gibi gemi mi yanmıştı bilmiyorum. Ama gelmedi ve ben hala onun acısını yaşıyorum.

-"Neyse boşver sen naptın"

-"Amaan evdeydim bende" kahvesini yudumlarken. " Sizinkiler yine kavga etmiş"

-"Sorma. Yordular beni "

-"Ne kadar oldu?"

-"Ne ne kadar oldu?"

-"Baban diyorum" dedi gözlerini kupadaki kahveye dikerek.

Ne zaman biri "baba" dese tüylerim diken diken olur, mevsimim kışa dönerdi. Gözlerimi kuzenimden çekemedim uzun süre. Hiç beklemediğim anda gelmişti bu soru. Ağaçların döktüğü yaprak gibi dökülmeyi bekliyormuş sanki gözyaşım. Acımasızca elimin tersiyle sildikten sonra kendime sessizce fısıldadım "sen güçlüsün yapma bunu"

-"11 yıl " dedim. Ne kadar gözyaşlarımı silsemde boğuk sesim ele vermişti ağlamaklı halimi. Daha fazla kendimi duygularımı açık edemezdim. Oturduğum yerden kalkıp

-"Artık ben çalışan bir bayanım ve yarın iş var kuzucum." Esma bu kaçak halimi anlamıştı. Bakışlarımı üzerimden çekip başını salladı.

-"Hiç  kalkma kapıyıda yolu da biliyorum tatlım. Öpüyorum" deyip hızka odadan çıktım. Kalbimin ritmik atışıyla uyumlu bir şekilde gözyaşlarım düştü. Biri sanki kulaklarımı ateşe vermişti. Titreyen elim kapının kolunu kavrayınca derin bir nefes alıp kendimi dairenin dışına attım. Bir kaç merdiven sonra kafesinden kurtulmuş bir kuş kadar özgürdüm. Ancak uçacak kanatlarım kırılmıştı. Hem insan mutluluktan uçmaz mıydı? Bu neyin uçma arzusu? Ciğerlerime dolan hava beni biraz olsun toparlamıştı. Kötü olanda bu  değil mi? Kendi kendine toplanmaya çalışmak. Merhemde, yarada, kabukta sen olmak... insan dayanmıyor buna. Biri olsun, omuz olsun istiyor. Saçmalama kızım saçmalama en son başkasına ihtiyaç duyduğunda ne oldu hatırla. Bir hastane odasında kendi gözyaşını kendin sildin yine. Gökyüzüm diye severdin, o gökyüzünde uçmak istedin de ne oldu? Gökyüzü diye sarıldığın senin kafesin değil miydi? Gözleri denizler gibi maviydi. Sen onu sessiz bir deniz sanarken o en hırçın dalgalarında boğdu seni. Ve şimdi kime bir yudum su oldu? Ona... en iyi arkadaşına



YEŞİL GÖZLÜ DEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin