Arkasından yüzüne doğru iki el uzandı ve boğuşmaya başladılar. Yüzünü saran ellerden kurtulmak için bir sağa bir sola kendini atsa da fayda etmiyordu. Gecenin sessizliğinde duyulan tek şey yüzünü saran ellerden kurtulmak için harcadığı çabanın sesleriydi.
Arkasındaki ellerin, ona sakinleşmesini söylemesi hiç fayda etmiyordu. Her şey daha da kötüye gidiyordu. Kalbi daha da hızlanıyor, bağırmaya çalışsa bile sesini kimseye duyuramıyordu. Yeni bir çift el kollarını yakaladı ve arkasında bağladı. Başka bir çift el ise sırt çantasını çıkardı. Birçok el çantasındaki ganimetleri alıp karanlıkta kayboluyordu. Kendine gelmeden önce farkettiği son şey tüm vücudunu saran onlarca el oldu.Otobüs durağa yaklaşırken camdan dışarıya bakıyordu. Elindeki 'Siddhartha' kitabını sırt çantasına koydu ve inmek için harekete geçti. Londra'nın puslu havasından nefret edenler ve eve döndüğü için mutlu olanlar olmak üzere iki grup insan indi. En son ise kapalı havaları sevmesine rağmen eve döndüğü için pek mutlu gözükmeyen bir genç indi. Blake'i karşılamaya Abbott ailesinden kız kardeşi Ashlyn ve abisi Paul gelmişti. Kardeşleri yürüme mesafesindeki evlerine dönene kadar Blake ile özlem giderdi. Hatta Ashlyn birkaç ay sonra üniversiteye başlayacak olmanın verdiği heyecanla abisini soru yağmuruna tuttu. Sanki abisini değil onun sahip olduğu bilgileri özlemişti. Üç katlı evlerine yaklaştıkça etrafı yemek kokuları sarıyordu. Ah anneler! Blake eve girdiği zaman bir ayda ancak yiyebilecekleri kadar fazla yemek göreceğinden emindi. Annesi ve babası Blake'i kapıda karşıladılar. Babası ile soğuk bir özlem giderme sahnesi bunu takip etti.
Sahi, neydi aralarını böyle yapan? En fazla ne kadar daha göreceklerdi birbirlerini? Değerli zamanı böyle harcamak babası için koca bir yüktü. Blake için, pek söylenemez.
Herkes sandalyelerine oturdu. Masadaki yemeklerin aşçısı anne Bailey herkesin tabaklarını doldurdu. 'İyi misin?' ve Blake'in çok detay vermediği 'üniversite hayatı' temalı kısa bir sohbetten sonra herkes sessizce yemeklerini yemeye başladı. Aileden birini bu kadar az tanımak ne kadar acı. Blake "Afiyet olsun." dedi ve üçüncü kattaki odasına çıktı. Sonunda yalnız kalabilmişti. Ailesiyle özlem gidermesi gerektiğini biliyordu, "Neden onlara daha fazla şey anlatamıyorum?" diye düşündü. Cevap muhtemelen farklı hayat görüşleri olacaktı. Daha önce denemişti. Üniversiteye gitmek istemediğini dünyayı gezmek istediğini babasına söylediğinde öngöremediği bir tepki almıştı. Masum olmayan lise hayatını itiraf ettiğinde babasının hiç görmediği kadar sinirli haline tanık olmuştu. Blake hırsızlık yapıyordu. Bir meslek olarak veya tüm hayatını onun üzerine kurarak değil, sadece ihtiyaç halinde başvurduğu yöntem hırsızlıktı. İşin tuhafı bundan rahatsızlık duymuyordu veya ortada onu durmasına teşvik eden bir içgüdü yoktu.
Çalarak hızla ulaşabileceğim bir şeye aylarca,yıllarca çalışarak ulaşmak? İnsanlar hırsızlık yapmanın kötü olduğunu söylüyor. Burda felsefe yapmıyorum ama bence...
Blake'in düşünceleri Ashlyn'in kapıyı vurup içeri girmesiyle bölündü. Yatağında ters bir şekilde baş aşağı yatan Blake, bir an dışından düşündüğünü sanıp Ashlyn'e bakakaldı.
Ashlyn muzip bir şekilde Blake'in yanına oturdu.
- Erkek arkadaşım var.
- Ne güzel.
- Seninle tanıştırmak istiyorum.
- Tabi.
- Heyecanlanmadın mı?
- Heyecanlanmam mı gerekiyordu? Ne bu ünlü biri falan mı ?
- Hayır, kardeşinin erkek arkadaşı.
- Ne zaman tanışıyoruz?
Ashlyn yine muzip bir şekilde odadan çıktı.Blake, üniversite için ayrıldığı zaman üniversite kaydını dondurup parasıyla dünya turu içeren uzun bir tatil yapmayı planlıyordu. Ancak eksik şeyi tahmin etmek zor olmasa gerek: Para. Aklında bu düşüncelerle uyuyakaldı.
Blake uyandığında evde kimse kalmamıştı. Kahvaltısını yaptı ve geceyi planlamak için kendini dışarı attı. Blake bu gece soygun yapmayı kafasına koymuştu. Bu bir çeşit bağımlılık mıydı acaba? Gününü dolaşarak ve diğer blokları kontrol ederek geçirdi. Kamerası olan evler, o an için kimsenin yaşamadığı daireler, bahçesinde köpek olmayanlar... Hepsini not aldı ve o gece için yedekleriyle birlikte hedeflerini belirledikten sonra malzeme alışverişine çıktı. Tornavida, pense, çanta, maske.
Her şey hazır.
Gece üçte sokaklar ıssızlaşmıştı. Duyulan tek ses Blake'in ayak sesleriydi. Blake iki yaşlı çiftin yaşadığı bir daireye girecekti. Son derece sessiz bir şekilde tornavidasının yardımıyla kilidin ön teneke korumasını söktü ve pense ile kilidi kırdı. Kilidi eliyle çevirdi. Sessiz ve karanlık ev Blake'e bakıyordu. Eve girdikten sonra iki dakikaya yakın bir süre öylece dikildi. Hızla atan kalbi hareket etmesine izin vermiyordu. İlk kez bu şekilde bir başkasının evine giriyordu. Neden daha basit şeyler çalmadığını düşünüyordu ancak paraya ihtiyacı vardı. Salon, mutfak ve tuvaletleri inceledikten sonra en son olarak yatak odasına girdi. İki yaşlı çift uyuyordu. Tüm çekmece ve dolapları son derece sessiz bir şekilde inceledi. Düşük bir miktar paranın yanı sıra değerli olduğunu düşündüğü birçok takı ile birlikte evi terk etmek için kapıya doğru yöneldi. Sokağa çıktığında sokağın sakinliği Blake'in sakinleşmesine yardımcı oldu.
Huzur.
İki el Blake'in arkasından suratına uzandı ve boğuşmaya başladılar. Blake yüzünü saran ellerden kurtulmak için bir sağa bir sola kendini atsa da fayda etmiyordu. Gece sokakta sadece Blake'in çabalama sesleri duyuluyordu. Blake az önce yaptığı soygundan sonra çok zor sakinleşmişti ki şimdi kalbi tekrar hızla atmaya, vücudu terlemeye başlamıştı. Yüzünü saran ellerden bir türlü kurtulamıyordu. "Sakin ol," dedi arkasından bir ses. Blake hala kurtulmaya çabalıyordu. Arkasındaki adam tekrar tekrar sakin olmasını söyledi ve sonunda Blake çabalamayı kesti. Adam Blake'in yüzünde duran ellerini çekmedi hatta yeni bir çift el Blake'in ellerini yakaladı ve arkasında birleştirip tutmaya başladı. Başka bir çift el ise Blake'in sırt çantasını çıkardı. Ganimetleriyle dolu sırt çantası sırtından çıktıktan sonra hem yüzü hem kolları serbest kaldı. Kendini çaresizce yabancı ellere bırakan Blake serbest kalınca bir an için sendeledi. Sonra vakit kaybetmeden arkasından gelen ayak seslerine doğru baktı. Yüzleri gözükmeyen dört kişi koşarak oradan uzaklaşıyordu. Blake az önce soyulmuştu. Blake bir süre onları izledi, daha sonra hızlı bir hareketle kar maskesini çıkardı. Yüzü terler içinde kalmıştı ancak tuhaf olan şey, Blake gülümsüyordu. Sanki az önce soyulduğunun farkında değilmiş gibi gülümsüyordu.
Bu yeni bir fırsat olabilir, belki benimde böyle bir grubum olabilir. Kimdi bu insanlar? Belki düşündüğüm gibi birileri değillerdir. Ne fark eder? Öğrenmem gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaki Hayat
AdventureBüyük potansiyel sahibi bir öğrenci olmasına rağmen okumak istemeyen ve hırsızlığa merak saran Blake'in hayal ettiğinden çok daha farklı yerlere uzanan hikayesi.