Diğer gün kafeye yine uğrayan Levi bu sefer yalnızdı.
Kapıdan girince kasiyere gitmek yerine direk boş bir masaya yöneldi. Bir süre sonra Armin ona siparişini sormaya geldi. Levi, Eren’i göremeyince biraz canı sıkılsa da belli etmeden siparişini verdi.
O sırada telefonu çaldı. Arayan eski iş arkadaşı Petra’ydı. Uzatmadan açtı. “Efendim?”
“Levi! Hanji’yle tatile gittiğinizi niye en son ben duyuyorum?” Petra’nın sesi kızgın geliyordu ancak Levi’nin kaşı bile oynamadı. Levi’nin çoğu şeye kaşı bile oynamazdı gerçi. Tanımadığı yabancılar tarafından öpülmediği sürece tabi.
“Ben iyiyim, sen nasılsın?” Levi arkadaşının aceleyle lafa dalmasına alayla karşılık verdi. Ancak Petra onu dinlemiyordu bile. “Onu bunu boş ver. Bana niye söylemedin? Ben de gelirdim!”
“Hayır, gelemezdin. Yıllık iznini de harcadın zaten. Ayrıca peşimde kuyruğa ihtiyacım olsaydı gider bir köpek yavrusu alırdım.” Levi biraz sert çıktığını biliyordu ama Petra’nın sürekli etrafında olmaya çalışmasından bıkmıştı. Kendisinden farklı beklentileri olduğunu biliyordu. Ve ne yaptıysa bu beklentileri yok edemiyordu.
“Çok kötüsün Levi! Ben sadece seni düşünüyordum. En azından gitmeden önce haber verseydin. Kapının önünde yarım saat boşu boşuna beklememiş olurdum.” Levi sızlanmasına aldırmadan soğuk ve ilgisiz bir tonla konuşmaya devam etti.“Gelmeden önce aramazsan böyle olur. Ayrıca bir daha beklemene gerek kalmadı çünkü oradan kalıcı olarak taşındım.” Petra’nın şaşkınlıktan çıkardığı sesleri ve itiraz dolu cümlelerini görmezden gelip kapatmaya hazırlandı. “Bak ne diyeceğim. Sen biraz sakinleş öyle konuşalım. Ya da konuşmayalım. Burada çok meşgulüm, yeni taşındım sonuçta. Seninle konuşmaya vaktim yok. Üzgünüm. Kendine iyi bak.” Bir şey bile demesine fırsat vermeden yüzüne kapattı ve telefonunu sessize alıp masanın üstüne bıraktı.
Başını kaldırıp kafeye göz gezdirdiğinde Eren’i tam mutfak kapısından salona girerken gördü. Beline bağladı önlüğü düzeltip tezgahtan servis tepsisini aldı ve boşları toplamak için masalara yöneldi. Levi’yi fark etmemiş gibiydi. Bir süre öylece Eren’i izlemeye devam etti.
“Hey, ihtiyar.” Tam dalıp gitmişken Eren’le arasına geçip görüntüyü engelleyen kız dikkatini dağıttı. Kısa, siyah saçları ve aynı renk gözleriyle korkutucu bir şekilde bakan kız Levi’de istediği etkiyi yaratmakta başarısız olmuştu. Çünkü Levi rahatını hiç bozmadan aynı şekilde korkutucu bakışlardan atmaya başladımıştı. “Ne var?” İhtiyar lafına değinmemişti bile. Sonuçta genç olmadığını biliyordu.
“Bakışlarını Eren’in üzerinden çekmezsen göz toplarını eline veririm.” Levi duyduğu tehditle şaşırdı çünkü bu kızın kendinde neden bu hakkı gördüğünü merak etti. Sonra kızı daha da kızdırmak istercesine sırıttı. Ki işe yarıyordu.
“Bana elini bile sürersen seni en acı şekilde bayıltıp polisin eline veririm. Nefsi müdafaadan bana bir şey olmaz ama taciz ve saldırıdan dolayı senin sonun iyi olmaz. O zaman Eren senin hakkında ne düşünür merak ediyorum.” Sırıtmaya devam ederken kızın yüzünde yer alan şaşkın bakışlar bundan endişelendiğini belli ediyordu. Yine de geri çekilecek gibi de değildi. Ve daha kötü bakmaya devam etti.
“Eren’e karşı herhangi bir şey denersen bir dahaki sefere hiçbir şey beni durduramaz, cüce herif.” Levi tam sinirle yerinden kalkmıştı ki Eren yanında belirdi. “Mikasa! Nasıl Levi ile öyle konuşursun? Onu tehdit etmeyi bırak.”
Levi de Mikasa denen kız da bir an şaşkınlıkla Eren’in kararlı yüz ifadesine bakakaldı. “Levi mi? Bu pedoyu tanıyor musun yani?” Mikasa ağzı açık Eren’i sorgularken Levi daha fazla dayanamadı ve Eren’i geçip kızın üstüne yürüdü. “Yettin artık.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göz Alıcı (Riren/Ereri)
FanfictionGÖZ ALICI (Tamamlandı) Levi arkadaşının nişanlısıyla tanışmak için geldiği küçük sahil kasabasında beklemediği bir olay yaşar. Bir kasiyer birden üzerine atlamıştır ve Levi tatil boyunca bu kasiyeri görmek zorunda kalır. Ve aklından çıkmadığını fa...