Bölüm 4

1.7K 144 137
                                    

Yolda karşılaştığı Marco denen çocuğa yardım ettiğinden beri iki gün geçmişti. Levi bu süre içinde evdeki küçük sorunları halletmeye karar vermişti. Bahçeye çeki düzen vermek veya evin güvenli durmayan bölgelerindeki sorunları halletmek gibi.

Kafasının bir köşesindeki ses ona ne kadar Eren’i hatırlatıp dursa da, Levi geçen gün oradan keyifsiz ayrıldığı için tekrar gitmek istemiyordu. Belki biraz inatçı ve huysuz davranıyordu ama kendini böyle olmaktan alıkoyamıyordu. Hayatı huysuzluk yaparak geçmişti sonuçta.

Hanji de iki gündür Levi’nin huysuzluğunu çekmek zorunda kalmıştı ve kaçış yolu olarak nişanlısıyla buluşacağını söyleyip çekip gitmişti. Eğer gitmeseydi ona camları sildirtecek olan Levi sinirinden kendi kendine söylenerek cam silmeye başladı.

Birisinin kapıya vurduğunu duyduğunda salondaki pencereleri siliyordu. Elindeki bezi yerdeki cam silin yanına bırakıp kapıya bakmaya gitti. Tam koltuğu biraz geçmişti ki kafasındaki örtüyü çıkarıp çıkarmama konusunda kararsız kaldı. Kapı ısrarla bir daha çaldığında “Geliyorum!” diyerek kafasındakini çıkarıp koltuğun üstüne fırlatmıştı.

Hızlı adımlarla koridorda ilerleyip kapıyı açtığında hiç beklemediği biriyle karşılaştı. Eren karşısında dikilmiş ona bön bön bakıyordu. Levi kalkık bir tek kaşla karşılık verince Eren kendine geldi.

“Şey...ben adresinizi Hanji’den aldım. Konuşmak istediğim bir konu varda.” Eren’in gerginlikten yerinde duramadığını fark edince birazcık yumuşayan Levi kenara çekilip ona yol verdi. “Gir hadi.”

Eren rahatlayarak içeri girdi ve Levi ona ayakkabılarını çıkarmasını söyleyip terlik uzattı. Beraber salona geçtiler ve Levi pencerenin yanında bıraktığı malzemeleri şimdilik bırakmaya karar verip karşılıklı duran koltuklara yöneldi. Birine oturduğunda Eren’in karşısına oturmasını bekliyordu ancak genç direk yanına oturmayı seçmişti.

“Temizlik mi yapıyordun?” Eren küçük sırt çantasını çıkarıp koltuğun ucuna dayadı. Levi malzemelere bir göz atıp “Evet.” Dedi. Eren küçük bir sessizlikten sonra Levi’nin konuşmaya pek istekli olmadığını fark etti ve lafa girmeye karar verdi.

“Bak, geçen gün olanlar için üzgünüm. Mikasa’nın bu davranışlarını ben de desteklemiyorum. Ama o biraz...bana biraz fazla takıntılıdır. Ama merak etme bir daha böyle bir şey yapmayacağına söz verdi.” Eren ikna etmek için biraz gülümsemeye çalıştı.

Levi nedense söylediğine inanmakta güçlük çekiyordu. Mikasa denen kızın dilinin kemiği yoktu ve onu pedo olmakla suçlamıştı. Eren’in çocuk olmadığını düşünürsek geçersiz bir suçlamaydı. Hem Levi 30 yaşında olabilirdi ama gençlerle arkadaş olmak istemesinde ne sorun vardı ki? Eren’le konuşup konuşmamasına o kız mı karar verecekti? Böyle düşününce neden o kızın laflarına bu kadar alınıp kendini iki gündür eve kapattığına anlam veremedi. Gerçekten yaşlandıkça huysuzlaşıyordu.

“Sözünü tutacağına nasıl emin olabiliyorsun? Çünkü bana bir laf daha ederse onu elimden kimse alamaz. Kardeşin-mardeşin dinlemem haberin olsun.” Levi ciddi tavrını koruyup Eren’le barış yolunda ilerlemeye karar verdi. Zaten hiç küsmemelerine rağmen.

“Onu tehdit ettim! Kendimle...” Eren itirafıyla biraz utanmış gibiydi. Levi cevabını duyunca dayanamadı ve kıkırdamasını öksürerek gizlemeye çalıştı.

Eren hemen alınıp yüzünü astı. “Gülmesene Levi! Mikasa’da ancak bu işe yarıyor ne yapayım!” Eren Levi güldükçe daha da kızarıyordu.

Levi durmayınca Eren’de ona katıldı. Bir süre güldükten sonra sonunda durabildiler. Levi Eren’in saçını biraz karıştırıp ayağa kalktı. “Bunu duyduktan sonra sana kızgın olamam sanırım. Ve temizlik için tam zamanında geldin.” Levi sırıtarak Eren’in düşen suratına baktı.

Göz Alıcı (Riren/Ereri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin