Hayalin gerçekleşmesine adım adım ilerlerken bu gençler artık en ufak bir engel bile istemiyorlardı, fazla sabırsızlardı...
Kerem güneşli bir sabaha gözlerini açtı biraz da sıcaktan terlemişti.. Söylene söylene banyoya doğru ilerledi. "Burada böyle yanıyorsak biz İzmir'ne ne yapıcaz bilemem." dedi. Sonra aşağı indi ve Ali ve Can'ı kahvaltıya çağırdı. Beraber şöyle güzel bir kahvaltı yaptılar sonra Ali'yi annesi çağırdı ve koşarak yanlarından ayrıldı. Hemen ardından dedikodu demeyelim de durum değerlendirmesi adı altında bir konuşma yaptılar.
CAN: Yahu bu Ali'ye ne oluyor? Pek isteksiz gözükmüyor mu sence?;
KEREM: Sıkıntılı bi hali var ama ben İzmirle ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
CAN: Peki neyi var yahu? Üzülüyorum onun bu hallerine, sorsak hiçbir şey anlatmıyor bi de...
KEREM: Güzel günler yaşadığını pek söyleyemeyiz aslında. Geçende annemler konuşurken duydum. Ali'nin babasının durumu pek iyi değilmiş. İflas etmiş adam senin anlıycağın. Tamam durumları çok muhteşem değildi ama adam elindeki her şeyi kaybetmiş işte.
CAN: Allah Allah bu çocuk neden bunları gizliyor ki bizden?
KEREM: Dur daha bitmedi. İşte bu iflas yüzünden annesiyle babası çok kavga ediyormuş. Ali de muhtemelen bunlardan etkileniyor. Ne kadar üniversite yaşında olsa da çocuğun yapısı bu adam fazla duygusal..
Konuşma esnasında Kerem'in annesi araya girdi.
KEREM'İN ANNESİ: Ne kaynatıyorsunuz bakalım siz?
KEREM: Anne, Ali hakkında konuşuyoruz.
CAN: Kerem bir şeyler yapmak lazım.
KEREM'İN ANNESİ: Siz sakın çocuğun aile işlerine karışmayın. Bunu Ali kendi halletmek zorunda. Koskoca çocuk o ama yalnız da bırakmayın sakın, yanında olun. Zaten ne kadar duygusal olursa olsun güçlü çocuktur Ali halleder bunu da...
Der demez Ali koştura koştura geri geldi, hüngür hüngür ağlıyordu. Pek hayırlı bir haberle gelmediği her halinden belliydi. Kerem'in annesi olayı anlamış gibi vaktı ve oradan ayrıldı. Can meraktan duramadı ve sordu.
CAN: Ali neyin var ne oldu?
KEREM: Ali kanka bi sakin ol gel şöyle otur,sonra anlat.
ALİ: Annem ve babam boşanma kararı almış. Hayır üstüne üstlük bunu bana açıklamadan oğlum hangimizde kalmak istersin diye soru yağmuruna tuttular beni.
CAN: Sen ne dedin?
ALİ: İkinizin yanında da kalmayacağım dedim. İzmir'e gidiyorum, 4 sene zaten oradayım sonrasında bakarsınız orada yaşarım dedim.
KEREM: Kardeşin ne olacak peki?
ALİ: Daha küçük biliyorsunuz, annemde kalır muhtemelen. Hayır benim üzüldüğüm nokta en ufak olayda ayrılma kararı aldılar resmen. Babamın işleri kötü gidiyorsa düzeltebilir değil mi sonuçta? O sürede de annemin ailesi destek olabilirdi bu duruma. Ben de İzmir'e gitsem bile bir iş bulur çalışırdım, ne olacak yani... Neyse sizi de üzdüm gençler kusura bakmayın.CAN: Ne kusuru kanka aşk olsun. Böyle şeyleri de içinde tutma lütfen, hep anlat. Biz böyle günler için buradayız.
KEREM: Aynen öyle. Haydi odama çıkalımda şu yurt başvurularını yapalım, işimiz çok...
Onlar başvurularını yapadursun ben size bir şeyler anlatayım.
(Tabii ki Ali'nin ailesi hakkında. Ali'nin annesinin ve babasının ayrılış nedeni sadece maddi değil. Ali şimdilik sadece bu kadarını biliyor. Bu baba öyle bir baba ki her türlü kötülük var bu adamda. Kumar, sigara, başıboşluk... Bir alkol yok şükür zaten bence bu yüzden Ali hiçbir şey anlamıyor. Adam sarhoş olmadığı için her şey normal görünüyor. Ama bu anne çok çekti bu adamdan görmediği şiddet kalmadı. Küçük çocukla zaten ilgilenmiyor... Ve en acısı anne hasta. 2. derece kanser hastası maalesef. Ali bunu bilmiyor. Aslında söyleyecekti annesi ama bu İzmir meselesi gündeme gelince vazgeçti. Ayrıca bu aile Ali'den çok önemli bir bilgi saklıyor. Ali bunu bir gün öğrenecek ama ne zaman? Umarım çok geç olmaz.)
Yahu bu çocuklar ne şanslı! Yurtta 3 kişilik odalar da varmış ya... Hemen yaptılar birine başvurularını. İstanbul-İzmir olduğu için muhtemelen çıkardı. Onlar zaten 1 sene kalmayı planlıyorlardı. Alışma süreci gibi düşünebiliriz.
Artık İstanbul'da son haftalarının son günleri... Bu günlerde biraz ayrı takıldılar. Herkesin hazırlıkları kendine sonuçta. Kimi yeniden alışveriş yapıyor kimi var olanları yerleştiriyor. Son kontroller sizin anlayacağınız.
Ali ne yapıyor bu sırada diyecek olursanız, o herkesten daha hevesli. Hevesli olduğu yaptığı hazırlıklardan belli oluyor sadece yoksa suratından nefret fışkırıyor. Ama o hayatını mahvetmemekte kararlı.
İzmir'e gitmeden son kez Ali Can ve Kerem'le konferans görüşmesi yaptı.
ALİ: İyi geceler gençler. Hazır mıyız?
CAN: Benim her şeyim hazır. Bu arada otogara nasıl gidicez? Epey bi yükümüz var.KEREM: Dert ettiğin şeye bak. Hepimizin ailesi uğurlamak ister. Bu yüzden herkes kendi ailesiyle gelir bence otogara, orada da buluşuruz.
ALİ: hahahahahhahahhahaha --- Bu öyle bir kahkakaydı ki, herkes mesajı aldı... Kerem söylediklerine pişman olmuştu ama iş işten geçmişti.
ALİ: Haklısın haklısın. Herkes ailesiyle gelir otogara. Bende yolda gelirken "sözde" kimde kalacağımı açıklarım. Bir de şu zavallı kardeşim var tabii perişan oldu çocuk, onun da gönlü olmuş olur.CAN: Tamam tamam. Anlaştık ozaman, otobüs saat 8'de olduğuna göre 7'de orda olsak yeter, ben kapatıyorum gençler size iyi geceler.
"İyi geceler" temennileri yapıldı ve telefon kapandı. Onlar için bu gece uzun olacak.. Gözler fal taşı gibi açık, duvarla kesişip heyecan yaşayacaklar...
O ZAMAN, YAŞASIN! İZMİR'E YOLCULUK VAR.