Oldukça sıcak bir hava karşıladı bugün Ali, Kerem ve Can'ı. Hepsi çoktan kalkmıştı bile, muhtemelen gece uyuyamamışlardır da...
Üçünün de İzmir'e gidecek eşyaları dış kapının önünde duruyordu. Ali son olarak çantasına bir şey ekledi. Böyle saman kağıdından, kapağı deri bir defterdi. Ne yapacaktı acaba bu defterle? Sonra aşağı indi kahvaltı yapmak için. Otobüsleri akşama doğru olduğu için üçü de çok rahat davranıyordu.
Bu sabah Kerem'in evinde bir misafir vardı. Tahmin edin; babaannesi Ayşe Hanım. Torununu uğurlamak için geldi sanırım. Normalde kendisi 10 km uzaklıkta bir evde oturuyor. Neyse klasik büyük tavsiyeleri başladı tabii.
AYŞE HANIM: Oğlum ne yaptın ne ettin, öyle böyle gidiyorsun bak İzmir'e. Yolun açık olsun. Çok dikkat etmeni istiyorum evladım senden. Yaşadığımız zaman kötülüklerle dolu maalesef, bu kötülüklere bulaşmamakta senin elinde... Ayrıca yüzümüzü de kara çıkarma. Oku ve adam ol, biz başka bir şey istemeyiz.
KEREM: Merak etme babaannem. Benim bir hedefim var, bunu gerçekleştireceğim zaten. Mekan farklı olacak sadece, sık sık arayıp güzel haberler vereceğim sana.
Siz Kerem'in böyle güzel konuştuğuna bakmayın, çok sıkılmıştı bu muhabbetten. Birden benim bizimkilerle buluşmam gerek şimdi diyerek ayrıldı evden. Ali'nin yanına gitti. Onu aşağı çağırdı ve beraber Can'ın yanına gittiler.Otogardan önce buluşmadan yapamadılar sizin anlayacağınız.
KEREM: Evet gençler bugün büyük gün neler hissediyorsunuz?
ALİ: Valla ben şu an sadece gitmek istiyorum, uzaklaşıp gitmek...
CAN: Zaten şimdi de burada gözükmüyorsun Ali, dalıp gidiyorsun sürekli...
ALİ: Biliyorsunuz işte evdeki olaylara canım sıkkın biraz. Aman boşverin beni, gidiyoruz işte. Sen de benle ilgileneceğine anlatsana biraz. Heyecan var mı?
CAN: Olmaz mı? Şu üçlü neler yapacak kim bilir İzmir'de... Bizi bekle İzmir!
KEREM: Hadi hadi dağılalım, geçelim evlere. Ordan da otogara zaten sonra yine siz.Kerem'in bu söylediğine kahkalarla güldüler ve evlerine dağıldı herkes. Evet, aileden ayrılma vakti ilk olarak Can'a bakalım.
Can annesine sımsıkı sarıldıktan sonra her tatilde geleceğim annecim merak etme dedi, babasıyla vedalaşmadı çünkü otogara o bırakacaktı. Eşyalar arabaya yerleştikten sonra arabaçalıştı ve annesinin yarım kova suyuyla birden sırılsıklam oluverdi.. Su gibi git su gibi gel dileği şiddetli bir şekilde dilendi sanırım...
Ali de kardeşine bolca sarıldı ve annesine şunları söyledi: Ne karar verirsiniz bilmem; ayrılırsınız veya ayrılmazsınız sadece şu çocuğu üzmeyin bundan sonraki görevin sadece bu çocuğa bakmak olsun. Sen de hakkını helal et anne, ben hiçbir zaman üvey demedim sana Allah razı olsun büyüttün beni ama keşke gerçek annem o trafik kazasında ölmemiş olsaydı diye iç geçirdi ve anneyle de vedalaştıktan sonra arabaya bindi. Ali'yi de babası bırakacaktı.
Geldik son olarak Kerem'e. Kerem'in evin önünde bir minibüs vardı. Anlaşılan o ki Kerem ailesiyle otogarda buluşacak. Aynen de öyle oldu hepsi doluştu arabaya.
Bir süre sonra herkes otogara geldi ve Kerem'de ailesiyle vedalaştı gönderdi evlerine. Otobüs kalkana kadar beklemelerine gerek yok diye düşündü. Ali ve Can'da babalarını gönderdi. Artık yine yalnızlardı. Can önce şu eşyaları yerleştirelim sonra bir çay içelim dedi. Eşyaların yerleşme esnasında Ali o koyduğu defteri çıkardı ve yanına aldı.
CAN: Ne yapacaksın o defterle?
KEREM: Sahi, ne alaka şimdi defter!?
ALİ: Bi durursanız anlatıcam. Benim için hatta bizim için yeni bir hayat başlıyor. Şimdilik 4 sene görünse de az bir süre değil. Ben bu süre zarfında günlük tutmaya karar verdim. Otobüs yolculuğundan itibaren başlıyorum işte bir yandan da defter dert ortağım olacak, içimden ne gelirse yazıcam işte anasını satıyım!
CAN: Tamam oğlum sakin. Bizi de unutmazsın artık.
KEREM: Roman yazıyor sanki çocuk, günlük yazıyor. İçinde sen olsan ne olur?
ALİ: Gençler farkındaysanız her şeyi beraber yaşayacağız. Sizsiz olur mu hiç? Hem roman gibi düşünürsek de baş kahramanları biziz.
Konuşma bitti, zilin sesi duyuldu. Kaptan başladı bağırmaya: İzmir yolcusu kalmasın diye. Onlar da bindi otobüse. E tabii 3 kişi oldukları için biri ayrı yerde oturacaktı. O da Ali oldu. Ben otururum tek, zaten uyurum şimdi dedi. Ve otobüs hareket etmeye başladı. Hepsi gözünü arkaya çevirdi ve yavaş yavaş İstanbul'u geride bıraktılar. Ali'nin şansına yanı boştu, daha rahat etti ve uyumadan önce başladı yazmaya...
SEVGİLİ GÜNLÜK,
Bugün yeni hayatımızın ilk adımını attık. Kerem ve Can'la birlikte otobüsteyiz ve İzmir'e doğru gidiyoruz. Üçümüzünde kaygıları var tabii ama başladık artık. Sonrasında bizi neler bekliyor görücez. Bir şeyi merak etmiyor değilim ama....................................
Üzgünüm devamı yok çünkü Ali uyuyakaldı. Acaba neyi merak ediyordu? Neyse illaki öğreniriz. Ali de Kerem de Can da mışıl mışıl uyuyor. Uyandıklarında onları tertemiz bir sayfa bekliyor olacak.