0.5

30 0 0
                                    

Multi: İlke Akay (Tori Barnes- İg: torioliviab)

'Doğru tahmin Serçe, hiç tekin biri değilim.' cümlesi beynimde yankılanırken onu geride bırakmıştım.

Hiç bir şeye anlam veremiyordum artık.

Kol dirseğimin tutulmasıyla refleks olarak arkama döndüm.

"Ne istiyorsun?" deyip baygın bir bakış attım. Gözlerini uyarır gibi kısıp "Düzgün konuş." diye tısladı. Tam ağzımı açmıştım ki "Çalıştığın cafeye gidiyorum bende, seni de bırakayım." deyip itiraz istemeyen bir şekilde baktığında kolumu elinden çekip "Yakın zaten, ben giderim. Mazallah kaçırırsın falan." dedim, meydan okurcasına.

Sabahın bu saatinde beni kaçıracakmış gibi köşeye çekmesi sinirlerimi bozmuştu, zaten korkuyordum.

"Yürü." deyip tekrar kolumu tutunca, "Bırak." diye tıslayıp kolumu çekmeye çalıştım fakat nafileydi.

Sürüklemeye başlayınca tüm gücümle kolumu çekmeye çalıştım fakat hala nafileydi. "Ne güç varmış sende de." diye mırıldandım, duymayacağını sanarak fakat duymuştu. "Boşuna spor yapmıyoruz." deyince gözlerimi devirdim ve onu baştan aşağı süzdüm. Vücudu aşırı derecede kaslı değildi fakat giydiği lacivert tişörtten yinede belli oluyordu. Lacivert tişörtün altına siyah bir kot, ayakkabı olarakta siyah bir spor ayakkabı giymişti. Saçları herzamanki gibi dağınıktı.

Kolum acımaya başlayınca "Kolumu bırak, iyi be geliyorum." diye tısladım.

Kaçacaktım.

Yüzüme bakıp kolumu bıraktı, tam bıraktığı anda son bir bakış atıp geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladım.

En son arkamdan "Cafede görüşeceğiz, Serçe." diye bağırdığını duymuştum.

***

Cafeye geldiğimde nefes nefese kalmıştım, gözlerimi kapatıp hızlı hızlı nefes alıp verirken cafenin kapısına yaslandım.

"Şuan nefes nefese kalmış olmak yerine benimle gelebilirdin." diye sert bir ses duyunca gözlerimi açtım. Afalladığımdan dolayı boş boş bakmaya devam ettim, bir şey demeyeceğimi anladığında "Anahtarı ver." dedi. Ne anahtarından bahsettiğini anlamadığımdan istemsizce "Ha?" diye bir tepki koydum ortaya, sırıtacak gibi oldu fakat hemen kendini toparlayıp "Cafe anahtarı." diye mırıldandı.

Kapıyı açamadığımdan dolayı anahtarı istemişti bu bende gülümseme isteği uyandırsa da kendimi tutup, çantamdan anahtarı çıkarıp ona uzattım.

Kapıyı ikinci defa rahatlıkla açınca, anahtarı geri bana uzattı. İkimizde içeri girdik. Ben masaları düzenlerken o ise bir masaya geçip oturmuştu. "Sade kahve?" deyip sorarcasına ona baktığımda gözgöze geldik. Kafasını onaylar gibi sallayınca gözlerimi kaçırıp mutfağa ilerledim. Mutfağa geçmeden önce askıdan önlüğümü alıp başımdan geçirdim.

Kahveyi yaparken cafenin açılıp kapanan kapı sesi gelince bakışlarımı oraya yönelttim, müşteri gelmişti.

Kahveyi fincana koyup Ural'a götürdüm, daha sonra diğer müşteriye yöneldim.

"Buyrun ne alırsınız?" deyip karşımdaki adama baktım, adam bana anlam veremediğim bir bakış atıp, sırıtarak "Çay." deyince cebimden kağıt çıkarıp işaretledim ve masaya koydum.

Arkamı dönüp mutfağa ilerliyordum ki Ural'ın sesini duyunca durdum ve geri arkama döndüm.

"Önüne bak." deyip az önce sipariş aldığım adama bakıyordu. Anlam veremediğim bakışlarım ikisi arasında mekik dokurken konuşmak istiyordum fakat konuşamıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 26, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SerçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin