0.2

43 4 1
                                    

"Baba evde misin?" diyerek eve girdim, anahtarı portmantoya asıp oturma odasına geçtim.

"Hoşgeldin kızım." deyip gülümseyerek yan tarafını işaret etti.

"Hoşbuldum." deyip, yan tarafına çöktüm.

Babama benzemiyordum, hem huy, hemde fiziksel olarak. Anneme benziyordum daha çok. Bunu nereden bildiğimi sorarsanız, annemle geçirdiğim 10 yıl ve etrafımdakilerin söyledikleri buna yeterli bir sebepti.

Mesela babam, benle anneme göre siyah saçlı, ela gözlüydü ve daha sert yapılıydı. Benle annem ise, kahverengi saçlı, kahverengi gözlüydük ve olaylara daha duygusal yaklaşan taraftık.

"Nasıl gidiyor hayat?" deyince "Aynı, senin?" diye mırıldandım.

Babamla aramız her ne kadar iyi olsada, işinin getirdiği ciddiyetten dolayı sanırım hep bir sınır vardı aramızda.

Babam'ın bir şirketi vardı. Aynı zamanda evimizin de aşçısıydı.

"Aynı." dedi o da.

"Neyse baba, ben ders çalışacağım." deyip yanından ayrıldım.

Odama çıkıp saçlarımı gelişigüzel topladım. Kitaplığıma yönelip Matematik kitabını aldım, tam çalışma masasına yönelirken telefonumun zil sesi durmama neden oldu.

Matematik kitabını masaya fırlatıp çantama yöneldim.

Ekrandaki 'Öykü' yazısına bakıp gözlerimi devirdim.

"Efendim?" diye söylenerek açtım telefonu, "Koş! Whatsapp grubuna gıybet var." deyince gülerek "Geliyorum." dedim ve kapattım telefonu.

Ders biraz daha bekleyebilirdi.

Wifi'i açıp kendimi yatağıma attım.

Gruba girip, ben gelmeden konuşulanlara baktım, henüz ilgimi çeken bir şey görememiştim.

4 kişilik bir gruptu, Öykü dışında diğer 2'si lise arkadaşımdı, Öykü ise çocukluk arkadaşımdı.

Biraz grupta takıldıktan sonra sosyal medya hesaplarıma göz atıp, telefonu uçuş moduna aldım ve komidinin üzerine bıraktım.

"Kızım hadi yemeğe." diyen babama "Tamam geliyorum." diye seslendim.

°°°

Cafeyi sabahları ben açıyordum, bu yüzden herkesten erken gidiyordum.

Alarmımı kapatıp yavaşça ayaklandım. Banyoya girip kısa bir duş aldım. Saçlarımı tarayıp düzleştirdim, makyaj yapmayı sevmediğimden doğal haliyle bırakıp banyodan çıktım.

Dolabımdan siyah yüksek bel bir kot ve lacivert yün bir kazak ve iç çamaşırı alıp giyindim. Ekim ayındaydık, havalar yeni yeni soğumaya başlamıştı.

Çantamı alıp, aşağı indim. Portmantodan siyah şişme montumu ve anahtarımı alıp evden çıktım.

Ev ile cafe yakın olduğundan her gün yürürdüm. Kulaklığımı takıp çıkan şarkıya mırıldanarak eşlik etmeye başladım.

Cafeye geldiğimde girişin yanındaki beden dikkatimi çekmişti.

"Hey! Siz ne yapıyorsunuz orada?" diye seslendim orada dikilen adama. Yaklaştıkça yüzünü daha rahat seçebiliyordum.

Yine o adamdı.

"Yine mi sen?" diye tersledim adamı, bana donuk bakışlarını yollarken "Her gelen müşteriyi böyle mi karşılıyorsun?" diye meydan okudu.

SerçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin