0.3

39 3 1
                                    

Gecenin ilerleyen saatleri oldukça sakin geçiyordu, tabi ki bana göre. Öykü ve Derin dans etmeye devam ederken, Ezgi ve ben meyve suyumuzu içmeye devam ediyorduk.

Yere düşüp rezil olduğum kısmını aklımdan silmeye çalışıyordum. Bir de Ural, görmüştü. Yerde ki o halimle 'yakaladım' demem de ayrı bir şeydi.

Ezgi beni dürtüp ileriyi gösterince, bakışlarımı oraya yönelttim. Uğur'u gördüm.

Ne işi vardı onun burada?

Uğur, benim eski sevgilimdi. İlişkimiz pek iyi bitmemişti. Gerçi hangi ilişki iyi bitmişti ki?

Lise 3'te çıkmaya çıkmaya başlamıştık, her şey iyi güzeldi, ta ki lise 4'ün sonlarında beni aldatana kadar. İstediğim üniversiteyi kazanamamamın nedenlerinden biri de buydu işte.

Uğurla gözgöze gelince bakışlarımı başka bir yere yönelttim fakat bakışlarım Ural da duraksadı. Kaşlarını çatmış, bakışları ben ve Uğur arasında mekik dokuyordu. Bir şeyleri anlamaya çalışır gibi bir hali vardı.

Ezgiye dönüp "Geliyor mu?" diye fısıldadım, Ezgi kafasını sallayınca içimden bir küfür mırıldandım.

"İlke?" diye bir ses duyunca, hiç bakmak istemesemde bakışlarımı Uğur'a yöneltip "Efendim?" dedim.

"Nasılsın?" deyince dalgaya alıp "Çok çok iyiyim." dedim ve sorduğu soruyu geri ona yöneltmedim.

"İlke, bak ben çok piş-" deyince sakinliğim yerini sinire bıraktı ve "'İlke, bak ben çok pişmanım. Seni seviyorum.' Bu mu yani? Yediğin boktan sonramı aklın başına geldi? Siktir git artık hayatımdan!" diye bağırdım. Yüksek sesten dolayı etrafımızda ki bir kaç kişi dışında kimsenin dikkatini çekmemiştik.

Tam oradan ayrılacakken Uğur'un bileğimi tutup sinirle "İlke." diye tıslaması durmama sebep olmuştu. Ağzımı açmış bir şey söyleyecekken biri benden önce davranıp "Bırak kızın elini." dedi.

Uraldı.

Sesi ne kadar sakin olsada bir şey daha olursa kükreyecek gibiydi.

Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp bileğimi Uğurdan kurtardım.

Uğur kaşlarını çatıp "Sen kimsin?" dediğinde Ural kapıdaki adamlara işaret verdi ve adamlar Uğur'u alıp mekandan çıkardı.

Şaşkınlığım tekrar gün yüzüne çıkarken, Derin ve Öykü'nün ne zaman yanımıza geldiğini anlamamıştım.

Gözlerim Ural'a kayarken, bana son bir bakış atıp mekanın çıkışına yöneldi.

Kızların "İyi misin?" sorularını es geçip, Ural'ın peşinden koştum.

Mekandan çıkınca etrafa baktım, otoparka yönelmişti. "Hey!" dediğimde durmuştu fakat yine arkasını dönmemişti. Yanına yetişip, utangaç bir tavırla "Teşekkür ederim." dedim.

Bana dönüp "Teşekkür etmene gerek yok. Mekanımda öyle itlere zaten yer yok." dediğinde kaşlarımı çatıp "Mekanım?" dedim ve sorarcasına baktım. Bana bir adım yaklaşıp "Geldiğin mekanların sahiplerini tanımıyormusun?" dediğinde gözleri gözlerimin en derinine işliyordu sanki. "Tanımıyor- Tanıyormuşum." deyip onu süzdüm.

Bir adım daha yaklaşıp önüme gelen saçımı kulağımın arkasına attı ve "Beni tanıdığınımı sanıyorsun Serçe?" dedi.

Utangaçlığım gün yüzüne çıkarken "Şey..." deyip sustum. Üzerimdeki etkisi farklıydı.

Kendime gelip bir adım geriledim ve "Ben gideyim." deyip geldiğim yöne ilerlemeye başladım.

***

SerçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin