"Lu Han, bu sene kaç yaşına giriyorsun?"
Güldüm ve karşımdaki siyahi kıza baktım. Kaça giriyordum, bir önemi var mıydı bunun? "28 yaşına gireceğim."
Karşımdaki kız bana şokla baktı. "Küçük görünüyorsun. Daha çok 26 falan."
Tekrar güldüm ancak bu acı bir gülümsemeydi. Canımı yakacak derecede bir gülümseme. Çünkü eğer Sehun yaşasaydı, 26 yaşında olacaktı. Bugün Sehun'un doğum günüydü.
Eğer Sehun yaşasaydı, 26 yaşında olacaktı.
Üzüntüyle yutkunurken, üzerimdeki kıyafetlere baktım. Lacivert bir takım elbise ve beyaz gömlek. Sehun görseydi kesinlikle benimle alay ederdi, sonrasında gömleğimi yırtardı.
Dudaklarım titremeye başlarken ortasında bulunduğumuz toplantıya küfür ettim. Genel olarak, ortak olacağımız şirketle bir tanışma yemeğiydi ancak yine de toplantı sayılırdı.
Başımı eğdim ve manikürlü tırnaklarımla oynamaya başladım. Bir genel müdür olarak konuşmamam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama Sehun'u özlemiştim. Bir an önce evimize gitmek istiyordum.
Konuşmaları isteksizce dinlerken ciğerlerim yanıyordu, yutkunamıyordum, yemek yiyemiyordum. Kulaklarım uğulduyordu. Duyamıyordum. Hissizleşmiştim. Tam 8 yıl önce onu kaybettiğim günden beri hissizdim. 20 yaşında, gencecik bedeni bir arabanın altında kaldığından beri hayattan kopmuştum. Belki, diyordum. Belki bir kız olsaydım, hamile kalırdım. Belki kucağımda ondan kalan son bir hatıram olurdu.
Bir Çinli olarak Kore şirketini temsil eden ben, karşımda duran siyahi insanları düşünmeden gözlerimin dolmasına izin verdim. Siyahi diyordum çünkü tam olarak uyruklarını bilmiyordum, ırkçı değildim.
Yalnızdım.
Sehun beni 8 yıl boyunca severken onu yalnız bıraktığım gibi, 8 yıl boyunca onu severken yalnızdım.
Cennette de ülkeler var mıdır? Cennette de ırklar var mıdır? Cennete gidince, ya Sehun'u bulamazsam?
Saat 9'a varmadan, bir randevum olduğunu söyleyerek masadan kalktım ve arabamıza doğru yürüdüm. Bu arada Sehun'a aitti ancak o ikimizin olduğunu söylüyordu. Bizim ilişkimizde 'ben ve sen' yoktu, 'biz' vardı.
Ancak bu sefer arabayı eve sürmedim. İlaçlarla dolu ve hastane kokusunu andıran bir kokuyla dolu bir eczaneye girdim. Beni tanıyan kısa küt saçlı kahküllü kadın gülümsedi, ona karşılık vermedim. Başımla selam verdim ve 3 aylık reçetemi kadına uzattım.
Kadın dolaptan bana 3 ay boyunca yetecek olan 3 kutu antidepresanımı verdi. Ücreti ödedim ve hiç bir şey söylemeden poşetimi alarak arabaya yürüdüm.
Bu gece hava ılıktı, daha yeni havalar ısınıyordu ancak hava güzeldi. Sehun'da ılık akşamları çok severdi.
Yüzümdeki acı gülümsemeyle evimize girdim. Banyoya girdim ve sadece baksırım kalacak derecede soyundum.
Aynada kendimi izlerken ne kadar yaşlandığımı fark etmiştim. Çok fazla çökmüştüm. Uzun süredir aynalara bakmıyordum, sakallarımı kesmek için geçerdim çoğu zaman ayna karşısına... Görünen o ki uzun zamandır sakallarımı kesmemiştim.
Dolaptan saç boyası ve açıcıyı aldım ve önce saçlarımı açmaya ve daha sonra sarıya boyamaya başladım. Saçlarımı yakıp yakmamam umrumda değildi.
Saç boyasının süresinin dolmasını beklerken klozete oturdum ve ağlamaya başladım. Sehun bana en çok sarı saçın yakıştığını söylerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
girly² // hunhan
Short Story[Tamamlandı] Luhan kendini kız gibi hissediyordu ve bunda hiçbir problem yoktu. hunhan angst kısa hikaye