0.2

48 8 1
                                    

Nefesimi sesli bir biçimde dışarı vermemin ardından Dimela'ya baktım. Sinirlenmiştim. Hemde çok.
"Dimela gider misin? Şu anda mantıklı düşünemiyorum ve bu halde vereceğim bir cevabın ilerde beni pişman etmesini,seni de üzmesini istemiyorum."
Dimela bana anlayışla baktıktan sonra ayağa kalktı ve çıktı odamdan. Gidişini izledim bende.
Kafamı karşımda ki aynaya çevirdiğimde ne hissetmem gerektiğini tartıyordum.

Uykumu yine deli gibi kapıma savrulan yumruklar döndü.
Dün neler oldu ya?
Kalkıp kapıya yöneldiğimde ne ara giyindiğimi hatırlamadığım pijamalarıma baktım.
Kapının arkasın da ki her kimse, prensesi böyle görse nolurdu ki?
Ne var ya böyleyim ben.
Kapıyı açtığımda karşımda Qesas vardı. Tamam ya önemli biri değilmiş.
Hiçbirşey demeden kapıyı yüzüne kapattığım anda yumruklar tekrar başladı. Hani filmlerde olur ya kavga ederler,erkek ne kadar dil döksede kız dinlemez umursamaz falan.
Hep o kızlara gıcık olmuşumdur. Her karşıma öyle bir sahne çıktığınde derim dinle belki açıklayabilir.
O yüzden açtım kapıyı. Hiçbirşey demeden Qesas içeriye girdi.
Nasıl bir prense aşık oldum ben? Olmamalıyım aslında yeter. Sadece kendimi aciz duruma düşürüyorum da farkında değilim.
Yatağıma oturup sesli bir şekilde derin bir nefes aldı. Damn bu çocuk çok tatlı. Ha?
Salak sarışınım tamam yapcak bişey yok.
Asıl salak olan o film klişeleri aslında.
"Délf ben ne yapacağımı bilmiyorum."
"Banane ya? Bunu söylemen gereken son kişi benim. Yaptığın şeyden sonra."
Dediğimde yüzünü bana dönüp ne yapacağını bilmez bir şekilde alt dudağını dişledi. Muhtemelen bunu yaptığının farkında bile değildi.
"Gerçekten çok salağım. Şu an sarayda dedikodumuz delice yapılıyor. Çevremizde bizi gören duyan herkes,herkese yaymış galiba. Sende salaksın ama. Neden beni pat diye öpüyosun ya?"
Seni kaybetmek istemedim ve bir öpücüğün yaptığın şeyi unutturacağını sandım.
"Refleks. Ve düşünmeden hareket etmenin cezası."
Dediğim şey ile küçük bir kahkaha atıp yataktan kalktı ve dümdüz bana yürüdü. Nefes alışını duyabileceğim bir yakınlığa gelince durdu.
"Ciddi misin ? Refleks mi? Hayatında kaç kere öpüştün Délf?"
Giderek beni duvara yaslıyordu. Sinirlendiği belliydi.
"Aptal sarışın mısın sen?"
Tırnaklarım ellerimde ki yerlerini aldılar hayırlı olsun herkese.
"Düşünmeden hareket etmenin cezası dediğinde haklısın. 'Hep böyle yaparsın.' "
Sırtımı duvara çarptığımda yandığımı farkettim. Ellerim karıncalanıyordu. Havale geçirir miydim ben sinirden ya?
▪Aptal,sarışın,mısın,sen?▪
Ellerimi Qesas'ın omuzlarına koyup ittirdiğimde vücudumde ki kanın da çok sıcak olduğunu hissettim. Vücudumda ki kanın akışını ve sıcaklığını hissediyordum.
▪Hep,böyle,yaparsın.▪
Elimi sinirle Qesas'a uzatıp avuç içimin *cidden* çok sıcak oluşunu umursamadan
kollarını tuttum.
"Tekrar söylemek ister misin Qesas?"
Dudaklarımdan nasıl döküldüğünü bilmediğim bu cümleyle Qesas'a baktığımda,
"*Kolumu,yakıyorsun!*" diye bağırdı.
Ellerimi kollarından çektiğimde kollarında el şeklinde birer yanık olduğunu farkettim.
Ben mi yaptım bunu?
"Sen...sen..uzaylı mısın?"
Hayır, *saf watakiyim*.
Düşüncelerimi dudaklarımdan dökünce Qesas'ın sesini işittim tekrardan. Ardından da kapının açıldığını belirten gıcırtı ve kapandığını belirten çarpma sesi.
"Senden korkuyorum."
Demişti bana.

Cejale Lirera
Kızımın odasının kapısına ellerimi vurduğumda,çıkan sesin yetersiz olduğunu düşünerek seslendim.
"Délf!"
Karşısında dikildiğim kapı açıldığında karşımda pijamalarıyla dikilen kızımı gördüm.
Hemen içeri girdim.
Arkamdan kapıyı kapatırken ne söyleyeceğimi seçiyordum.
"Kızım sen ne yaptın?"
"Qesas'ı öptüm baba."
"Onu biliyorum Délf. Qesas'ın kollarında ki yanık izleri? Ellerin?"
"Bilmem." Diyip omuz silkti.
Yanına daha da yaklaşırken istemsizce bağırdım.
"Ne demek bilmem! Çocuğun kollarını yakıyorsun,sonrada bilmem diyorsun!"
"Onu bunu geç baba. Neden ellerimden ateş çıkıyor? Neden kanımın akış hızını hissediyorum? Neden kanım siyah akıyor!?"
Kızımın söylediği şeyle irkildim. Ne dedi o? Yoksa damgalanacak mı?
Yüzüne ciddi bir tavırla bakarak sordum.
"Kızım sen kaç yaşındaydın?"
"20 yaşındayım baba."
Ha? Klesas bana 18 yaşında damgalanması gerektiğini söylemişti.
Oğlumdan ve halkımdan deli gibi sakladığım sır beklediğimden 2 yıl sonra ortaya çıkmaya başlıyordu. Kötü birşey miydi? Yoo.
O halde ne yapacaktım? Délf 20 yaşında ama 4 gün sonrada doğum günü. Halkla beraber kutlanacak,ya doğum gününde damgalanırsa?
Damgalanmak derken bu melezlerde olan birşeymiş. Yani tam açıklamam gerekirse.
Bundan 21 yıl önce boyut kapılarını araştırırken insanların boyut kapısı ve devlerin boyut kapısı dışında bir boyut kapısı daha öğrenmiştim:elflerin boyut kapısı.
Bize bu kapının öğretilmemesi ve oraya gitmememin istenişi beni oraya daha çok çekti. Birgün, izin de almadan-ki bu önemliydi- kitabımda yazan elf boyut kapısına gitmiştim,yani sarayın 11-13 kilometre ötesinde ki terkedilmiş gemiye.
Gemi korkunçtu, ama merakım korkumdan ağır basıyordu.
Boyut kapısını geminin güvertesinde ışık saçıyordu. Hatırlıyorum da o an 'vay be' demiştim. Bu kadar yol gelmeme rağmen gerçek olduğunu düşünmüyordum çünkü.
Boyut kapısından içeri girdiğimde yaklaşık 20 saniye boyunca başım dönmüştü ama gelmiştim zaten 20 saniyenin sonunda.
Kitaptan öğrendiğim şeyleri yaparak ve boyut kapısının yerini beynime kazıyarak 2 gün kalmıştım orda mutlu mesut. Herkesin kulakları sivriydi,bense wataki lekemi ve kulaklarımı gizliyordum.
Gitmeyi düşünüyordum,ta ki Elf Prenses
Klesas'ı görene kadar.
Gözlerini korkusuzca gözlerimden çekmiyordu. O an karakterini tanımadığım için ona değil de,bedenine aşık olmuştum işte. Tanıya tanıya aşkım kuvvetlendi. Muhteşem bir aşkın içerisindeydik.
Klesas,ateş güçlerine sahipti. Abisi gibi. Annesi ise su. Babası duman.
Kraliyet ailesinin güçleri beni çok etkilemişti. Ve bu güçlerin Klesas'ta da olduğunu duymak.
Aylar geçti,dönmem gerekiyordu. Aylar derken de 2 ay işte.
Gitmeden önce beni boyut kapısına kadar getiren Klesas'a sımsıkı sarılırken bana üç kelime fısıldadı.
▪Cejale,ben hamileyim.▪
Bedenim boyut kapısının çekimine uğrarken duyduğum cümleyle başıma bir ağrı girmişti.
Neden şimdi söyledi bunu?
20 saniye sonra yine geminin güvertesindeydim. O bebeği almam gerekiyordu.

Hiçbirşey düşünmeden geri boyut kapısına girdiğimde başım zonklamaya başlamıştı.
Elf boyutuna geri döndüğümde karşımda yere çökmüş bir şekilde ağlayan Klesas vardı.
Hemen kolundan çekiştirerek saraya yol aldığımda aklımda sadece ak büyücü ve yapabileceği büyü vardı,doğum büyüsü.
Bebeği hızla büyütüp doğumu başlatacak büyü.
Ertesi gün herşey bittiğinde kucağımda Délf ile boyut kapısının önündeydim.
Klesas'a dönüp son cümlemi söyledim.
"Merak etme,herşey ortaya çıkmaya başladığında,yanına geleceğiz. "

Yaptığım bu uzun nostaljiden sonra herşeyi Délf'e anlatmaya karar verdim. Zerdé biliyordu. Zerdé ile ilk başta babamın ve babasının zoruyla evlendiğimiz için birşey dememişti,kızmamıştı da. Sonradan birbirimize aşık olduk.
Klesas'ı hiç unutamasamda.
Kafamı Délf'e dönüp, anlatmaya başladım.

Nasıldı? Düşüncelerinizi belirtin lütfen.

Tahtın İstenmeyen VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin