Dadaşın sesi kireç boyalı duvarlara çarpıp Cenk Komutanı kalbinin en derininden vuruyordu. Bir sigara daha yaktı sigaradan olmasa da ölüm yakın nede olsa diye düşündü. Gözüne dolan yaşı eli ile silip derin bir nefes alıp kaltı yerinden kulaklarında sevdiği şarkı sustu koğuş onunla kalktı ayağa, elini arkasında bağlayıp hepsine baktı tekrar. Omuzlarını dikleştirdi kimseyle göz göze gelmemeye özen göstererek konuşmaya başladı.
"Aslan parçaları Ayhan'ın listesinde isimleri olanlar hazırlansın geri kalan da hazırlıklı olsun bu gece uzun ve zor olacak. Ananıza, babanıza bekleyeninize sesinizi duyurun helalliğinizi alın Askerin vedası belli olmaz. Eğer ölümün şereflisi yazıldıysa alnımıza ne mutlu bize ben giden ekibin başında olacağım. Destek sabaha kadar gelir ne olursa olsun o bayrak inmeyecek yere kalanlara emanetimdir. Hepiniz Allaha emanet olun..."
Bu zorlu konuşmanın ardından sağlam adımlarla uzaklaştı kalbinde deli bir fırtına başladı başı hep dikti şehit oğluydu ne de olsa babasına verdiği sözleri tutmanın verdiği gurura büründü korkmuyordu ölümden ama yine de düşünmeden edemedi Ela'sını. Odasına geldiğinde onu bekleyen Ayhan'da birlikte girdi içeriye uzun zamandır bu dağ başındaydı onunla ne zorluklar atlatmış ne sırlar paylaşmışlardı bilirdi Ayhan'da komutanının yaralarını susar dinlerdi sabahlara kadar söylediği şarkılarda. Komutan cebinde sakladığı mektubu çıkardı sessizce Ayhan'a uzattı.
"Mektup, işte anneme verirsin..."
Komutan pek sevmezdi konuşmayı suskun, yorgun gözlerinde sakladığı acıları vardı ama erken yaşta büyümenin en derin izlerini taşırdı yüzüne erken yaşta yerleşen çizgilerde. Ayhan mektubu aldı istemeye istemeye Bir şey diyemedi daha öncede çok sıkıntılı operasyonlar olmuştu burda ama bu sefer farklıydı sustu. Elindeki mektubun tek olduğunu farkedince istemsizce sordu;
"Komutanım ya Ela..."
Kemikli yüzüne inen gölge belli oluyordu gecenin loş ışığında bile ela gözlerine dolan hüznü kimse görmesin diye direniyordu ama nafile kendinden kaçsa da yakalnıyordu böyle en umulmadık anda..
"Ayhan, ona veda edemem o benim bile değil ki"
Ayhan biliyordu en başından beri hikayelerini Cenk'i böylesine sevdiği için Ela'ya saygı duyuyor ve onu hep iten komutanına da anlam veremiyordu. Bu sırada sessizliği bozan Cenk'in çalan telefonu oldu. Ekranda yazan isim telefonun değişen melodisi Ayhan'ın içini rahatlattı ve odadan sessizce çıktı. Biliyordu sanki Ela vedasız uğurlamazdı Cenk'ini...
Telefonu açmakla açmamak arasında kararsız kalan Cenk kendine yenildi sesini duymak ona iyi gelecekti. Ela'ya insafsızca yaklaştığı ses tonunu takındı soğuk bir tını vererek sesine konuşmaya başladı oysa o kadar ihtiyacı vardı ki ona sarılıp ağlamaya artık ona sustukları ağır geliyordu ama benimle mezara girecek bu sevda diye yemin etmişti bir kere.
"Ela" dedi
Telefonun diğer ucundan gelen ses ile kalbi daha hızlı atmaya başladı bedenine sığmayıp taşacaktı artık.
"Cenk, özür dilerim rahatsız ettim seni ama uyuyamadım"
Ruhunu okşayan bu tını ve onu deli gibi seven bu kadının varlığına hem üzülüyor hem de gururlanıyordu. Aynı soğuk ses tonunu korumaya çalışarak konuşmaya devam etti.
" Yine ne oldu kara kız karanlıklarda mı kaldın"
Ela bir kaç kez bu anlamsız susuşları bozmaya niyetlense de Cenk'in hayatında misafir dahi olarak kalmaya razı olmuştu. Onun anlamsız oyununa ayak uydurarak kalbi birlikte atan iki yabancı olarak konuşmaya devam etti.
"Sen iyi misin? Haberlerde sürekli senin oradan bahsediliyor dayanamadım aradım"
Biliyordu aslında Cenk ne olursa olsun ona ne yaparsa yapsın Ela onu bulurdu sarardı yaralarını arardı bıkmadan usanmadan onun adımlarını takip eder onu bulurdu. Biliyordu aslında çoğu erkeğe de nasip olmazdı böyle sadık bir kalp ama olmazdı işte Ela'sına kıyamazdı o yüzden iterdi onu kendinden en uzaklara annesinin acılarını ona yakıştıramazdı.
"Ölmedim hala üzgünüm" dedi titremeye başlayan sesine engel olmaya çalışarak ve devam etti;
"Sana beni arama demedim mi?"
Ela artık umursamıyordu onun bu tavrını umursamaz bir cevap verdi oysa Cenk gittiğinden beri günleri sayar olmuştu sürekli onu sevmediğini söyleyen bir adama duyduğu sadakat nedeniyle kendini aptal gibi hissetse bile onunla büyümüştü işte ne zaman kaçsa ondan tüm yollar yine ona çıkıyordu. Dolan gözlerinden akan yaşlar kilometrelerce uzakta olan Cenk'in kalbini sızlatıyordu.
"Ne yapayım alışkanlık yapmış günlük azarımı yemeden uyuyamıyorum. İyi misin onu söyle ?" dedi. "Senin caın acısa ben burda hissederim" demişti bir kere Ela, Cenk'e doğruymuş diye geçirdi içinden ve artık daha fazla dayanamayarak gözünde direnen yaşları azad etti.
"Ela, bana bir söz vermeni istiyorum.."
Bu cümle Ela'nın kalbine kocaman bir bıçak gibi saplandı sesindeki hüzne esir oldu ve artık hıçkırıklarını duysa bile umrunda değildi sustukları acıtıyordu kalbini... Sustu ve dinlemeye devam etti. Artık Cenk'in de genzine boğumlanan hüzün kendini ele veriyordu ama istemiyordu Ela'nın hayatını yas tutarak geçirmesini yaşamadan yaşlanmasını istemiyordu. Evlenmeliydi o, ona benzeyen çocukları olmalıydı belki Cenk kadar sevemezdi onu kimse ama onu çok seven bir adam olmalıydı hayatında o bu yası bir ömre yaymamalıydı tüm hayatı boyunca bu nedenle itmişti onu hayatından.
"Bana eğer Bir şey olursa mezarıma gelme olur mu?"
Göz yaşları konuşmasına engel olsa da Ela'nın kalbinde çıkan yangına esir olarak feryad eder bir biçimde sadece "Hayır..." diyebildi. Cenk komutan sıfatını bir kenara bıraktı, bir bacağı aksak sandalyeye yığılıp telsize gelen yeni anonslarla vaktin de kısaldığını anlayarak bir nefeste sustuklarına ihanet etmeden aklından geçenleri söyledi.
"Gelirsen hakkım helal değil sana, beni orda rahat bırak bari gözüm ardımda kalmasın senin çocukların olmalı gözleri sana benzemeli, saçları kıvrım kıvrım bir kızın olmalı mesela seveceğin bir adam yemekler yapmalısın ona... Benim yasımı tutmamalısın seni sevmeyen bir adama bir ömür harcamamalısın gözümü arkada koyma söz ver bana..."
Telefonun karşısındaki ses artık konuşamayacak bir hale gelmişti ve yanan yüreği titreyen elleri genzinde nefes almasını engelleyen acılarıyla tekrar sadece "Hayır" diye feryat edebildi.
"Bana söz ver turuncu pantolonlu aptal kız söz verde gözüm arkada kalmasın..." Gözlerindeki yaşlar tüm sustuklarını söylüyordu zaten Ela'ya ama olamazdı zaten.
"Söz ver" diye bağırdı son bir kez, telefonun diğer ucunda cılız bir ses istemeden
"Söz" diyebildi ve arkasından ekledi "Söz deli adam, Allaha Emanet Ol"
Artık Bir şey diyecek hali kalmayan adam bir müddet hıçkırıkları ile boğuştu Ela'nın yasemin kokusu doldu içeriye saçlarının kıvrımı geldi aklına her bir teli ayrı ayrı geçti boynuna. Telsize gelen anonsla kalktı yerinden.
"Bir şehidimiz var çift taraflı ateşin ortasında kaldık"
Eline telsizi aldı Cenk komutan yaralı, ağlayan, sevdalı adamı sandalye de bıraktı.
"Kimseye ardınızda koymayın, kordinatlarınızı bildirin geliyoruz."
............................................
Cenk ve Ela'nın hikayesini merak ederseniz lütfen beğeni ve yorumlarınızı benimle paylaşın ve mutlaka hikayeyi okurken videonun sesini açın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM DEĞİLSİN
RomanceGazetelerde okuruz, haberlerde duyarız adını bilmeyiz ŞEHİT derler hepsine ya hikayeleri, geride bıraktıkları. Bu hikayem gerçek bir hikayeden esinlenerek yazılmıştır. Bir aşk düşünün ki dokunmaya bile kıyamadan sevmiş adam kızı. Bir adam düşünün ki...