11.40
Anneme çıkıyorum diye bağırdım kapıdan. Her şeyimi son kez kontrol ettikten sonra kapıyı sertçe çektim kendime doğru. Merdivenlerden hoplaya zıplaya indim, elimde kitabımla. Yürürken kahve aldım kendime. Sonra durakta beklemeye başladım. Güneş epey gitmişti. İlkbahardan sonbahara geçiyorduk. Ellerimi saçma şekillerde sallayarak durağa yaklaşan otobüse değişik hareketlerle işaret verdim. Otobüscü amca sanırım beni alıp almamakta biraz tereddüt etti ama en sonunda kararını verip tam önümde durdu. Neşeyle zıplayıp akbil bastım. Tıkış tıkış otobüs keyfimi biraz kaçırsada benim yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir çocuk yerini bana verdi ve kaşıyla otur işareti yaptı. Bende nazikçe kafamı sallayıp teşekkür ettim. Çevreyi izledim bir süre. Sonra gökyüzü hakkında bir sürü şey düşündüm. Ben düşünürken zaman tuzla buz olmuştu ki ineceğim yere gelmiş az kalsın geçiyorduk. Otobüsten inip kulaklığımı taktım sonra hızlı adımlarla yürümeye başladım sahile doğru. 24 dakikalık yürüyüşten sonra nihayet vardım sahile. Kapıda beni bekleyen Selin'e 32 diş güldükten sonra koşarak atladım boynuna. Sıkıca sarıldım.
"Nerelerde kaldın güzellik. Yolunu gözlemek yordu beni." dedi Selinim. "Özür dilerim civciv. İnan bana o gaddar otobüsçü amcanın suçu. Sırf ben gecikeyim diye yaptı biliyorum." dedim sarışın civcivime. Selin iyi misin der gibi baktı yüzüme. O da bi yandan haklıydı, otobüsçü amcayla tanışmıyorduk bile neden bana gıcıklık edecekti ki?
Selin'le biraz ayaküstü sohbet ettik. Sonra o gitti, bende kumsala yöneldim. Orta sıralarda bulunan şezlonglardan birine geçtim. Ne güzeldi Deniz. Ne muhteşemdi... ben hayatım boyunca hep denizi sevmiştim. Annem anlatırdı daha 1 yaşındayken beni denize her soktuklarında gülermişim ama denizden çıkınca başlarmışım ağlamaya. O banyo yapmaktan nefret eden küçük çocuklar gibi hiç değilmişim. Annem ne zaman beni o küçük bebek küvetine koysa hemen kahkahalar atmaya başlarmışım. En çok suda mutluymuşum anlatılanlara göre. Denizi bu kadar fazla sevmemi açıklıyordu bu durum. Boylu boyunca uzanmadan önce sırt kısmını dikleştirdim sonra hemen oturup kitabımı açtım.
***
Yaklaşık 2 saat olmuştu ben şezlongta ara vermeksizin kitap okuyalı. Kitabımı kapadım sonra spor ayakkabılarımı çıkardım. Çoraplarımı da ayakkabımın içine koydum. Sahilde yürüyüş yapma vaktiydi. Yürüdüm epey. Bir 2 kilometre uzaklıkta bir cafe plajı vardı. Garip olan şu ki normalde dolup taşan plaj bomboş gözüküyordu. Cafede hiçbir haraketlilik yoktu. Merak ettim tabi. İlerledim ilerlemesine ama kumsal giderek taşlanıyordu. Bazı yerlerde izmaritler vardı. Dönmek istedim ama zaten plaja az kaldığını fark ettim. En sonunda cafeye vardım. Seslendim kimse yoktu. Bu sefer acaba buranın şezlongları nasıldır diye düşünüp oraya doğru yürümeye başladım. Başladım başlamasına ama koskoca plajda sadece bir kişi şezlongtaydı. "PARDON?" dedim seslice ama adam dönüp bakmadı bile. Tekrar seslendim tekrar bakmadı. Dayanamadım yanına doğru yürüdüm. Bi yandan da yalpalıyorum taşlar ayağımı incitmiş. Vardım adamın yanına, omzuna dokundum yüzüme baksın diye. Sadece buranın neden böyle olduğunu sormak istemiştim. allahım hayır, hayır hayır lütfen burda bu şekilde olmaz hayır.."Atena?" Dedi gözleri büyüyen Çağrı. Atena şoktaydı. Hiç beklemiyordu Çağrıyı burada.. Sonra ikisi aynı anda " senin ne işin var burda?" dedi. Birbirlerine baktılar ve Çağrı "ilk sen." dedi. Atena anlattı. "Ben Deniz kenarında kitap okumayı çok severim. Ancak buraya sürekli gelmem çünkü çok fazla insan gürültüsü olur. Kendimi dinleyemem. Şu yan tarafta gördüğün sahil barda arkadaşım çalışıyor ve belli bi saatten sonra tek günlüğüne boş olacağını söyledi. Bende bu fırsatı kaçırmak istemedim. Peki ya sen?" Sorguladı. "Müzik dinlemek için güzel bir yer diye düşünmüştüm ancak bücürlerin burada olduğunu bilseydim inan başka bir yeri tercih ederdim." dedi çağrı küçümseyerek. "Sen beni ilgilendirmiyorsun. Ben buranın neden kapalı olduğunu sormaya geldim tamam mı? Anladın mı?" Diye çıkıştı Atena. "Boş olduğunu kim söyledi?"
"Nasıl yani? Ben seslendim ama kimseden bir cevap alamadım?" Dedi Atena sorarak. "Aynı sizin olay gibi. Ama biraz daha farklı. Burayı bir adam annesi için kapatmış bu gün. Onlar gittiler bende keyfini çıkartmak istedim hepsi bu."Bir süre birbirimize baktık Çağrıyla. Aniden ayağı kalktım ben gidiyorum diye işaret verdim ama ilk 2 adımdan sonra kumla öpüştüm. Ayağımdaki derin sızı öyle yakıyordu ki canımı. Sessiz olmaya çalışarak inledim. Çağrı koşturarak yanıma geldi. Bayıldığımı sanmıştı büyük ihtimal. Yanıma vardı telaşlı bir şekilde. Bana yaklaştığında farkına vardı ayağımın kanadığının. "Sen sakın bana ordan buraya çıplak ayak yürüyerek geldiğini söyleme. Sakın!" Dedi. Birden o kadar gerilmişti ki sanırım kan görmeye falan dayanamıyordu. "Şimdi seni kucaklayacağım ve şezlonga bırakacağım. Tamam mı? Anlıyor musun? Sonra da ayağın için cafeye bir bakacağım. Hadi bakalım." dedi bana yaklaşarak. Kafamla onayladım onu. Beni şezlonga bıraktı ve " Uslu bir kız ol ve hiçbir yere ayrılma tamam mı? Zaten ayrılabileceğini de pek sanmıyorum ama sana yine de uyarı yapayım.",dedi. 4-5 dakikaya yanıma vardı. Elinde şu hani yaralara dökülen kırmızı şey var ya hah işte tentürdiyot, işte ondan ve ayağımı saracak sargı vardı. "Nasıl buldun bunları?" dedim cevap vermesini umarak. Bir yandan ayağımdaki kumları temizledi diğer yandan pamuklara tentürdiyot döktü. "Herkes senin gibi ilkel değil. Bildiğin gibi bu gibi durumlar için bir acil dolabı var ve her daim açık." benden bıktığını o kadar net anlıyordum ki. Ne yapacağımı bilemedim. Ayağımı temizlerken canım o kadar yandı ki ara sıra bağırdım çağırdım ama sonunda ayağımı sardık. Her işlem bittiğinde ayaklanmaya çalıştım sonra aniden beni geri itti. "Ne yapıyorsun be? Ben artık eve gideceğim eşyalarım her şeyim karşı tarafta. Bineceğim otobüste karşı tarafta." Diye çemkirdim. " bu ayakla bir daha gitmene izin verirsem bu sefer yaptığım iş sıfıra çıkmış olur. Canın az öncekinden daha çok acır inan bana. Bak ben eşyalarını alacağım sonra geri döneceğim. Arabam arkada parkta sonra seni eve bırakacağım. Tamam mı? Bunu sırf arkadaşımın kardeşi olduğun için yapıyorum. Seni umursadığımı falan sanma." dedi ve hemen yürümeye başladı. Ben şokteyken daha ne dediğini tam anlamamışken o eşyaları almış dönmüştü. Tekrar ayaklanmaya çalıştım. "Bak bundan nefret etmeye başladım ama seni kucağıma almak zorundayım. Zaten mesafe az. " dedi ve beni kucakladı. O kadar tarifsiz bir kokusu vardı ki betimlemem imkansızdı. Arabaya vardık. Büyük siyah bir jipti bu. Şaşırmıştım bu kesinlikle Çağrıya ait değildi. Kesin bir arkadaşının falandı diye düşündüm. Ön kapıyı açtı beni tam oturtturacaktı ki birden bağırdım. "Arkada oturmak istiyorum" bu ani haraketim onu şaşırtmış olacak ki bir dakika bekleyip beni arka koltuğa yerleştirdi. Kendisi de bindikten sonra arabayı sürmeye başladı. "Sadece bir şey merak ettim. Neden sahilde kitap okumak? Denizi göremezken neden sahili tercih ediyorsun?" dedi. "Deniz.." dedim uzun bir soluk alarak... "Sen bilmezsin tabi ama Deniz kokusu diye bir şey var. Deniz'in sesi diye bir şey var ve bu ikisi o kadar muntazam şeyler ki... Bunlar olunca denizi görmeye bile ihtiyaç duymuyorum. Bunlar gerçek olunca bana yetiyor." dedim yavaş yavaş. Cevabıma karşılık hiçbir şey söylemedi ve yola sessiz bir şekilde devam ettik. Evime geldiğimde terliklerimi indirdi yere. "Aslında üzerine basmaman gerekiyordu. Bu hem canını yakar hemde yaranın tekrar kanamasına sebep olabilir, istersen eve de çıkartabilirim. Kabul biraz ağırsın ama hallerim."
***
Eve kendi terliklerimle çıktım ve Çağrı'nın ne kadar haklı olduğunu düşünüp kendime onu dinlemediğim için küfür etmeye başladım. Gerçekten canım çok yanmıştı. Eve çıktığımda hemen odama gittim ve bir çorap geçirdim. Annem eğer anlarsa bu benim sonum demekti. Hem çok tasalanacak,büyütecek hem de bir daha gitmeme izin bile vermeyecekti. Annemle biraz sohbet ettikten sonra odama çıktım. Çoraplarımı çıkardım. Pijamalarımı giydim. Bu gün olanlar o kadar tuhaftı ki.. Benimle bu kadar ilgilenmesi beni şaşırtmıştı ama sürekli laf sokmasını da ihmal etmemesi her şeyin normal olduğunu gösteriyordu. Kendimi yatağa bıraktım. Derin bir uyku gerekliydi bana.***
Sabah telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim.
GÖNDEREN: CİVCİVİM
ÇAĞRI'NIN SENİ KUCAKLADIĞINI GÖRDÜM. BENDE SANA BENDE KALAN KOLYENİ VERMEK İÇİN DÖNMÜŞTÜM. NELER OLDUĞUNU ANLATACAK MISIN? YOKSA MERAKTAN ÖLMEMİ FALAN MI BEKLEYECEKSİN?SELLAAAAMM YILDIZLARIIIM . Hepinizi çok ama çok seviyorum. Lütfen yorum ve votelerinizi esirgemeyin... kendinize iyi bakın minik yıldızlarım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağabeyimin Arkadaşı
Chick-Lit"Ben hiç olmayacak birine kaptırdım kendimi Selin. Hiç aklıma gelmezdi ona böyle bakacağım.. Ben ona aşık oldum" Selin'den bir süre ses gelmedi. O da biliyordu bu işin çıkmaza doğru gittiğini ama yinede bana dayanamıyordu güzeller güzeli sarışınım...