"Yiğit!" ah evet doğru duydunuz Yiğit tam karşımda duruyordu.
Tolga kulağıma eğilerek "Evet prenses ikimizin de başı belada" dedi.
O korkmuş gibi durmasada ben yiyeceğim azarı düşünüyordum.
" Asmin " dedi soğuk çıkan sesiyle. Acaba takmasam bişey olmamaış gibi davransam anlamz dimi.
Anlamaz
Anlamaz ya
ya da anlar of nerden buldu bizi? Kolumu tutup bakışlarını bana çevirdi aynı tatsız tutsuz form bisküvisi gibi.
Yiyesin var ama tadı yok suratını buruşturmak gibi.
"Asmin hemen arabaya bin yoksa cezan artar"dediğinde ben arabaya gidiyordum o sırada Tolga'ya "Tolga sende yürü babanın emri var."dedi.
İşte bu gecenin en güzel yanı Tolga da cezalı . Tolga'nın "Ama Yiğit ! Amca " dediğini duydum. "Çocuk gibi davranma Tolga arabaya bin"
Allahım bu kulunun yüzünü böyle hep güldür. diye dua ederken Tolga arka koltuğa yanıma geldi. Göz göze geldiğimizde.
" Aman aman bizim küçük velet süt mü istiyor?" diyip kafasını karıştırdım. "Asmin istersen kavga olayını babana anlatıyım?"
dedi sırıtarak. "O benim babam değil" diye tısladım Tolga'nın suratına.İlla elinde koz olarak kullancak.
Köpek, at kafası, domuz,
5 dk sonra
Piç. içimden saydırırken Yiğit'in hala gelmediğini farkettim.Bora ile konuşuyordu. Ne!
Bora
Babamla
Bora
barın sahibi Bora. Ölüm fermanın yazılmalı. Arabadan tam inecekken Tolga kolumdan tutup " Merak etme bişe diyemez. Hele de seni taci.."
" Kes sesini Tolga" dedim sözünü yarıda keserek. Kapıyı kapatıp kollarımı kentledim, sertçe sırtımı koltuğa yasladım.
Yiğit arabaya binip dikiz aynasından bana baktıp kontağı çalıştırdı. Yol boyunca konuşmamıştık .
Sadece Tolga'yı eve bıraktığımız zaman Görüşürüz ,Görüşürüz dü.
Tabi o sırada Yiğit'in sessizce söylemeye çalıştığı ama benim duyduğum "o biraz zor "cümlesinden başka bişe konuşmadık.
***
Tamam bu haftasonu cezası çok canımı sıktı. Adalet abi yada abla az bizim kapıyada uğra be.
Can sıkıntısından kitaplara göz gezdirdi. Düşünün artık kitap diyorum . Asmin = Eğlence.
Tamam sürükleyici bir kitap varsa hımmm yine de hayır.Yiğit'in bana seslenmesiyle yataktan kalkıp aşağıya indim.
Onu nekadar çok dinlersem cezam azalırmış. Biliyo tabi böyle bişeyin benim için zor olduğunu.
Merdivenlerden indiğimde Kapının önünde Yiğit'in yaşalrında bir adam yanında da ben den küçük bir kız çocuğu vardı.
Adam bana elini uzatırken " Babanın İş arkadaşıyım adım Adem" dedi. Elini sıkarak " Asmin" dedim.
Küçük kız hiç oralı değildi. Elinde ki telefonla birşeyler yazıp duruyordu.
" Bügün Açelya ile ilgilensen olur mu ? Bizim biraz işimiz var " dedi Yiğit. Bana eğer kabul etmessen cezan uzar bakışı atıyordu.
O nasıl oluyor bende bilmiyorum. " Tabiki" dedim nazik olmaya çalışarak. Açelya kafasını kaldırıp gülümseyerek bana baktı. Allahım şükürler olsun gördüm yüzünü.
" Tamam biz çıkıyoruz , Görüşürüz " diyip kapıyı kapattılar. Açelya'ya dönüp. "Kaç yaşındasın " dedim merdivenleri göstererek.
Yukarı çıkarken "16 sen"
"18" dedim. " Bişe istiyor musun? " diye sorunca elini hayır anlamında sallayıp " Telefonumla idare ederim " dedi. Ah şu gençeler (!).
Ben çalışma masama oturup kitaba göz gezdirirken ' güya'. Başımda dikilp " Telefon görüşmesi yapabilir miyim . Yani seni rahatsız etmem "
" Tamam canım " dedikten sonra telefonda birkaç tuşa basıp tekrar yatağıma oturdu.
"Ne olmuş"
" Ah ! evet o kavgayı bende duydum."
"Cidden bu Bora nezaman vazgeçiçek Doruk onu yeterince benzetti " dur bi saniye . Kavga mı? Oo hayır ya bu olamaz dimi. Açelya'nın konuşmasına dikat ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 GÜN
Teen FictionSen o sinirlin halin var ya , Hiç çekilmez oluyorsun o an. Ama şu ağlarken ki bakışların ses tonun, Şey der gibi ; Sana çok sinirliyim ama tek çarem de sensin..