#2 HOŞÇA KAL

22 3 0
                                    

Ve mutluluk bir kibrit çöpü.
Artık, ne kadar yanarsa.
Edip Cansever

°°°

Bir şişe. Şişenin içinde bir mektup var. Dalganın etkisiyle yükselip az öteye sürükleniyor. Sahil duvarına hafifçe çarpıyor, sesi kulaklarımda. Mektubun ilk cümlesi kuş seslerinde saklı.

"Ölmeden önce son kelime ne olmalıydı?"

Sahil duvarında oturmaya devam ettim. Ayaklarım denize dokunmak üzereydi. Hafif bi rüzgar denizi süpürdü, saçlarımı uçurdu.

"Benim ki doğduğum gün annemden duyduğum ilk sözdü."

Sararmış bi kağıt ve üzerinde peşi sıra birkaç hayat. Siyah kalemle yazılmış inci gibi bir yazı gözler önünde.

"Hoşça kal."

Düşünmeyi bi kenara bıraktım çalan zil ile birlikte. Duvar kenarındaki sıraların üzerini kapatan montların arasından deri ceketimi aldım ve omzumdaki çantamla beraber sınıftan çıktım. Okul kapısını dışarı itip bahçeye çıktım.

"Hey!" Yürümeye devam ettim. Koşan birkaç ayak sesinden sonra bir el kolumu tuttu. Bedenim hafifçe sola döndüğünde karşımda Tuğkan vardı. Derin bi nefes aldım soğuk havadan ve kolumdaki eline baktım. Okul gömleğimi kırıştıracak sıkılıkta tutuyordu. Bakışlarımı fark etmiş olacak ki elini çekti ve pantolonunun cebine koydu. Ona baktım. Sırıtıyordu. Yürümeye devam ettim.

"Ne vardı?" Yanımda yürüyordu. Adımlarımız ne hızlıydı ne de yavaş. Çiğnenmiş karların sulanmış görüntülerine donuk gözlerle baktım.

"Sen varsın, daha ne olsun?" Ona ciddi olup olmadığını anlamaya çalışan bi yüzle baktım. "Bir de şey var, ceketini giyer misin? Hava sert." Ciddi miydi?

Ciddiydi.

Çantamı tutması için ona uzattım. Çantamı kavradı eli ve bakmaya devam etti. Ceketi beyaz gömleğimin üzerine giydim ve saçlarımı ceketin içinden çıkardım. Çantama uzandım ve alıp omzuma taktım.

"Olduysa hadi işine." Yürümeye tekrar devam ettim. Cidden artık durmak istemiyordum. Benimle birlikte ilerledi.

"Olmadı. Yani ceket güzel oldu, yakıştı ama ya sen?" Yaşına göre olgun çıkan bi sesi vardı. Boyu benden uzundu ama çokta bi fark yoktu.

"Ben, ne?" Yol kenarına vardığımızda uzaktan yaklaşan taksiyi görmemle Tuğkan'a baktım. Konuşacaksa acele etmeliydi. Otobüsü onun yüzünden kaçırmıştım ve taksiyle gitmek zorundaydım. Son param taksiye gidecekti.

"Hoş kızsın. Sertsin, gizemlisin ve beni..." Taksiyi durdurdum ve omzumdaki çantayı elime aldım. "Yeterli bu kadarı Tuğkan." Taksiye bindim ve evi tarif ettim. Taksi ilerledi, Tuğkan geride kaldı. Ben ona üç günlük bi heves olacak değildim. Bunu anlamalıydı.

°°°

"Alya?" Kapı aralandığı annemin sesi evi doldurmuştu. Kapıdaki anahtarı çıkardım ve eve girdim. Ardımdan kapıyı kapattım ve anahtarı ceketimin cebine geri koydum.

"Benim!" Elinde küçük mutfak havlusuyla mutfak kapısında göründüğünde ayakkabılarımı çıkardım.

"Hoş geldin. Aç mısın? Yemek birazdan hazır olur. Üşüdüysen çay koyayım sana. İster misin?" Gözleri dudaklarıma kaydı. Dudaklarımın aralanmasını ve ona cevap vermemi dört gözle bekliyordu. Her zamanki gibi omuz silktim.

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin