Büyük Hata

58 4 2
                                    

"Herkes farklı, herkes renkli, herkes soluk,
Güçlü güçsüz herkes ağlar için için, oluk oluk...
Dalmışsın uzaklara,gözlerin donuk
Bekliyor, ağlamanı içindeki çocuk.."

Ali ile birlikte eve döndüğümüzde, yolda hiç konuşmamıştık. Tuğçe ve Nazlı'yı da bırakmıştık. Çünkü benim kıyafetlerim Tuğçe'deydi.

Eve döndüğümüzde, bir an önce yukarı çıkmayı hedefliyordum.
Ama annem yakalamıştı. "Selin, üstünü değiştirdikten sonra bahçeye gel. "

Başka bir şey demeden odama çıktım ve üstümü değiştirdim. Günlük kıyafetlerimi giyip merdivenlerden indim. Ve bahçeye çıktım.

Büyük ihtimalle onunla şu bahsettiği konuşmayı yapacaktık.

Bahçeye geldiğimde gördüğüm kişi karşısında şok oldum. Abim, Murat gelmişti. Hiç tahmin etmemiştim.

Koltuklarda otururken, yanlarına hiç gitmek istemedim. Ama bu konuşma illa ki olacaktı. Bir an önce olsun bitsin diyerek gittim. Ve oturdum.

"Selin,"
"Neden geldin buraya?" Diyerek ben başladım.
"Senden özür dilemek için geldim."
Ellerimle alkış yaptım.

Ne zaman, o gün bana attığı tokatın konusu olsa ya da hatırlasam gözlerim dolardı. Ama şimdi ağlamayacaktım.

"Özür dilerim. Öyle yapmamam gerekirdi."

Kafa salladım. "Bittiyse gidiyorum." Dedim. Ve sonra o bir şey demeyince koşar adımlarda içeri doğru yürürken, bir anda geri döndüm ve içimden geçen şeyi bağıra bağıra onun yüzüne söyledim;

"Senden nefret ediyorum!"

Yeniden içeri girmek için hızlı hızlı yürüdüm. Merdivenlerden ağlaya ağlaya çıkarken karşıma bir anda Ali çıktı. Konuyu bildiği için ne olduğunu sormadı galiba.

"Konuşmak ister misin?"

Beni sürekli ağlayarak görmesini istemediğim için "Şimdi değil belki sonra. " Dedim.

Aslında konuşmaya ihtiyacım vardı. Ama...

Kendimi ruhen o kadar yorulmuş hissettim ki, hemen kendimi yatağa atıp, uyudum. Zaten dün gece yeteri kadar uyumamıştım.

*Şarkıyı burda açın.

Aytaç'tan
Okuldan geldiğimden beri kendimi odama kapatmış, en güzel geçen günlerimizin fotoğraflarına bakıp o günleri tekrar hatırlıyordum. Hem ağlayıp hem gülümsüyordum.

Nasıl bir aptal olduğumu düşünüp düşünüp kendime küfürler savunuyordum.

Beni hiç bir zaman affetmeyeceklerdi. Zaten yaptığım şeyi onlardan biri yapsa bende affetmezdim. Bu yüzden onlara da kızamam. Ya da Selin'e bana aşık olamadığı için kızamam.

Pişmandım. Köpekler gibi hemde. Keşke diyorum. Keşke, hiç böyle bir şeyi aklıma getirmeseydim. Hadi yaptım böyle bir şeyi. Bari, devamını yapabilseydim. Gidebilseydim.

Keşke Selin'i kalbimden söküp atabilseydim. Keşke...

Ona çok aşığım. Ama o bana değil. Biliyorum, dünyada aşkına karşılık alamayan ilk ya da tek insan değilim ama işte dile kolay olduğu kadar kalbe kolay değil.

İçeriye annem girmişti. Hemen yattığım yerden toplanıp oturdum. Yüzümü silmeye çalıştım.

"Seni affetmediler mi?" Dedi kapıdan.
Olumsuz anlamda başımı salladım.
Annem, gelip yatağıma oturdu. Hemen yanıma. Ve bende hiç durmadan ona sarıldım. Çünkü buna ihtiyacım vardı. Aslında Selin'in sarılmasına ihtiyacım vardı. Ama o yoktu. Belkide bir daha hiç sarılmayacaktı bana.

Uzayda Huzurlu PiskopatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin