Bilinmezlik

43 1 0
                                    

"Bilinmez bir hayatın içinde bulunduğunuz an anlarsınız, hayatın bilinmeyen yanlarını..."

Annemde okuldan çıkmış eve gelmişti. Onu gördüm.
Bana neden biraz geç kaldığımı soracağını bildiğim için onu hiç dinlemeden odama çıktım. Kapıyı da arkadan kilitledim.
Çünkü gerçekten annemle uğraşacak halim yoktu.
Öfkelenmekten yorulmuş hissediyorum. Bu yorgunlukla üstümü değiştirir değiştirmez hemen kendimi yatağa attım.
Annem odaya geldi ve kapıyı açmaya çalıştı.
"Selin aç şu kapıyı. Aç konuşalım."
Bu durumdan nefret ediyorum. Hep aynı şey oluyor.
"Şimdi konuşmak istemiyorum." Deyip bir an önce gitmesini bekledim.
"Tamam, belki bugün değil. Ama yarın.. Er ya da geç Selin. Konuşucağız. Bu böyle kalmayacak. Kendini hazırla bence bu konuşmaya."
Cevap vermeden kulaklığımı taktım.

Ben telefona dalmışken zamanın geçtiğini gördüm. Acaba Ali gelmiş midir? Bizimkilerde kesin dönmüştür.
Onu merak etmek istemiyorum. Onu düşünmek, önemsemekte istemiyorum. Ama o benim ilk gerçek aşkım. Keşke onunla böyle tanışmasaydık. Yani benim annem onun babası birlikte olmasaydı.. Biz kardeş sayılmasaydık. Ya da onu keşke hiç tanımasaydım. Bana acı vermekten başka bir şey yapmıyor. Bana sadece acı veriyor. Sadece acı.. Arada sırada çok mutlu ediyor tabi, ama uzun sürmüyor.. içindeki o çocuğu hemen yok ediyor... Kendine saklıyor. Kimsenin görmesini istemiyor...
Bahçeye hava alma bahanesiyle indim. Sırf onun gelip gelmediğine bakmak istedim. Bahçede kimse yoktu.
Kapıda duran görevliye sordum; "Pardon, Ali geldi mi?"
"Hayır efendim, daha gelmedi."
İyide neredeydi bu zamana kadar?
Tekrar odama çıkarken onun nerede olabileceğini düşünüyordum.
Aman nereye gider ki? Kendi gibi gıcık olan arkadaşlarıyla takılıyordur.
Odama girip kitap okumaya çalıştım.
Yaklaşık 5 dakika sonra kapım çalındı.
"Anne konuşmak istemiyorum demiştim." Dedim.
Ama gelen kişi annem değildi.
"Ben Savaş, gelebilir miyim?" Savaş, ha bu Ali'nin kuzeni Savaş. İyide neden geldi ki?
"Gel tabi." Dedim daha kibar olmaya çalışarak.
Bende ayağa kalktım.
"Kusura bakma ya. Ben Savaş, Ali'nin kuzeni."
"Bende Selin." Deyip elimi uzattım.
Uzattığım elimi sıkıp "Memnun oldum." Dedi.
"Bende." Dedim.
Neden geldiğini Soran gözlerle ona bakarken bir anda söyledi. "Biz bugün Ali'yle birlikte olacaktıkta ben Ali'ye ulaşmadım." Korkularım gittikçe artıyordu. "Sen nerde olduğunu biliyor musun diyecektim?"
"Yoo, en son okul çıkışında kafede oturuyorduk. Ben döndüm. Sonra onu görmedim. "
"Siz birlikte gelmediniz mi?" Bu soruyu beklemiyordum açıkçası.
"Hayır." Dedim kısa ne net biçimde.
"Peki sağol yine de."
"Rica ederim." Dedim. Tam kapıdan çıkacağı sırada onu durdurdum.
"Savaş, nerde olduğunu öğrenirsen banada haber verir misin?" Diye rica ettim.
"Tamam, numaranı ver bana." Diyerek telefonunu uzattı bana. Bende benim telefon numaramı girdim.
Odadan çıktıktan sonra kendimi kitabıma vermeye çalışarak, onu düşünmeyi bırakmak istiyordum.
Aradan en fazla yarım saat geçtikten sonra akşam yemeğine indim.
Yemekte kimseyle tek kelime etmeden bir kaç bir şey atışırdım. Hemen sonra tekrar odama çıktım.
Şu an birileriyle konuşmaya o kadar çok ihtiyacım var dı ki...
Tuğçe'yide Nazlı'yı da aradım ama ikiside açmadı.
Telefonuma mesaj geldi.
Gelen: yabancı bir numara
Ben Savaş. Ali'yi bulamadım.
Endişelerin gittikçe artıyordu.
Belkide su an en çok ihtiyacım olan şey konuşmak değil Ali'dir.
Ağlamaya başladım yine.
Sonra bir anda kapı tıklanıp içeri Ömer girdi. Şaşırdım.
"Senin ne işin var burda?"
"Hoşbulduk ya."
"Kusura bakma ya ben şaşırdım. Hoşgeldin." Dedim gülümsemeye çalışarak.
"Hoşbulduk." Ayakta kaldığını görünce "Otursana." Dedim.
Yatağımın yanında bulunan koltuğa oturdu.
"Sen nerden buldun burayı?" Merakımdan sordum.
Kısaca "Application." Dedi.
"Dertleşmeye ihtiyacım var. Aytaç'ın evine gittim. Ona da bir şeyler olmuş. Ne desem hıı diyor. Odasından çıkmıyor." Tabi ya. Benim yüzümden. Bugün yaşadıklarımız...
"Kızlarıda aradım açmadılar. Bende senin yanına geleyim dedim."
"İyi yapmışsın."
Ömer'in derdi neydi acaba? Herkesin bir derdi vardır. Belki farklı belki aynı.
"Senin derdin ne?" Diye sordum.
Gülümseyerek cevap verdi; "Aşığım. Daha büyük dert mi var?"
Bende sessizce cevap verdim; "Haklısın, daha büyük dert mi var?"
Burda odak noktamız o iken konu birden bana döndü: "Sen ona aşıksın değil mi?" Herkes bana cevabını veremeyeceğim sorular sormaya bayılıyordu. "Belki de.." diyerek geçiştirmeye çalıştım.
"Sen kime aşıksın?" Konuyu ona çevirdim.
"Bak ilk defa birine söyleyeceğim. Aramızda." Önce beni uyardı.
Kafa sallamakla yetindim.
"Merve"
"Bizim sınıftaki?"
"Hı hı."
Yine şaşırdım. Çünkü Ömer kimse ile ciddi düşünmezdi ki..
"Şok şok şok! Ömer Erozan, Merve'ye aşık!" Deyince bozuldu.
"Ne? Çok mu komik?"
"Komik olduğunu düşündüğüm için söylemedim. Sen kimseyle ciddi düşünmezsin ki.."
Çapkınca sırıttı. "Tamam işe. Gerçek aşkımı buldum." Bu sefer bende güldüm.
Vee sırada Selin ve muhteşem önerileri...
"Duygularından eminsen git açıl."
Gözlerime 'teklifimi kabul etmez' der gibi bakıyordu. Haklıydı. Çünkü Merve, herkes gibi önüne gelen erkekle çıkacak biri değildi. Hele ki Ömer gibi kızlarla ciddi düşünmeyen biriyle asla çıkmazdı.
"Ona gerçek duygularından bahsedersen, bence kabul eder."
Çaresiz bakıyordu. Zaten aşkta bu değil miydi? Çaresizlik...
"Bilmiyorum. Ona çok aşığım." Konuşurken gözleri doldu. Ömer ilk defa biri için ağlıyordu.
"Merve çok şanslı!"
Gözlerini benimkilerden ayırmadan konuştu: "Ali de çok şanslı! Sadece bunun farkında değil. Ama eminim, çok geçmeden bunun farkına varır."
Hiç sanmıyorum! Cevap vermedim. Çünkü ağlıyordum. Gözyaşlarımı saklamak için hemen ellerimle sildim.
Biraz sustuktan sonra ilk konuşan ben oldum.
"Olmayacak bir hayale kaptırdık kendimizi belkide..."
"Keşke hiç aşık olmasaydık.. Ben aşık olacağım kişiyi seçseydim o kişi Merve olmazdı. Acı çekmemek için herhangi birini seçerdim."
'Bende Aytaç'ı seçerdim' diyecekken o benden önce söyledi. "Vee sende Aytaç'ı seçerdin."
Kafamı salladım.
"İnsan neden aşık olur ki? Sadece acı çekiyoruz."
Konuşmaya ben devam ettim. "Anlamıyorum. Neden aşık olup birini kendimizden daha çok düşünürüz? Onu hep özleriz? Bize acı veriyor!"
Biraz düşündükten sonra aklına bir şey gelmiş gibi yerinde kımıldadı.
"Bugün Noldu? Sen neden o kadar kızdın Ali'ye?"
O bana sevdiği kızı-bana güvenip- söylemişti. Bende ona söyleyebilirim. Zaten konuşmaya çok ihtiyacım var.
Ama ne zaman konusu açılsa gözlerim dolduğu için saklamadım bu sefer. Ağlasam da kapatmaya çalışmadım.
"Bugün, sizinle konuştuktan sonra sırf o kendini kötü hissetmesin diye ona çıkışta bir yerlere gideceğimizi söyleyecektim." Kısa bir duraksamadan sonra devam ettim.
"Bahçede, her zamanki yerinde Emre ile oturuyordu. İster istemez konuşmalarını duydum. Emre önce dediki 'Sana bir şey soracağım.'"
Sonra sordu o soruyu. Ne dedi tahmin bile edemezsin." Gözlerimden yaşlar süzülürken konuşmaya devam ettim.
" 'Sen Selin'e karşı bir şeyler hissediyor musun?' dedi.
Ali ise ne diye cevap verdi biliyor musun? 'yok be oğlum. Babamın yeni karısının kızı. Bende onun bana aşık olmasından korkuyorum.' resmen bunu dedi. Kelimesi kelimesine."
"Şerefsiz." Gibi bir şeyler mırıldandı Ömer.
"Bak tamam. Benden hoşlanmıyor olabilir. Sorun bu değil!" Düpedüz yalan söylüyordum. Sorun tamda buydu.
"Bu kadar kırıcı olması. Ya da beni sadece 'babasının yeni karısının kızı' olarak görmesi. Ben onun bana değer verdiğini hissetmiştim. Onun için önemli olduğumu düşünüyordum. Ayrıca, beni nasıl biri olarak görüyorsa ya da kendinde nasıl bir özgüven varsa neymiş? Ondan hoşlanmamdan korkuyormuş. Ondan nefret ediyorum artık!" Sonunda patlayıp kurtulmuştum sanırım. Neyse ki yanımda patladığım kişi arkadaşım Ömer'di.
Benim çok ağladığımı görünce dayanamadı ve bana sarıldı.
Bende ona. Şu an ihtiyacım olan bir şeydi bu. Sarılmak... Hiç bırakmayacağına inandığım birine sarılmak...
"Beni hiç bırakma!" Boğazım o kadar ağrımıştı ki sesim fısıltı gibi çıktı.
"İstesende bırakmam!" Beni rahatlatmıştı biraz da olsa...
Ayrıldıktan sonra saçlarımı okşayıp "Bence o da seni seviyor. Ki sevmese bile kendi kaybeder!" Keşke sadece o kaybetse... Bende kaybediyorum. Benimde canım yanıyor!
Cevap vermedim. Çünkü verecek bir cevabım yok.
"Hadi şimdi biraz dinlen. Zaten çok zor bir gündü. Her açıdan." Deyip oturduğu koltuktan kalktı.
Bende yatağımın örtüsünü açıp içine girdim.
Daha önce birlikte kaldığımız için biliyordu benim ışığı yatağa girdikten sonra kapattığımı. O yüzden önce üstümü örttü "İyi geceler." Deyip ışığı kapatıp çıktı.
O kadar uykum vardı ki-Ali'yi bile beklemeden- ağlaya ağlaya uykuya daldım.

Uzayda Huzurlu PiskopatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin