Bölüm 1

220 24 26
                                    

Ben Helen Jones. 15 yaşında Kanada'lı bir ailenin tek çocuğuyum. Babam ben 2 yaşında iken trafik kazasında ölmüş. Onunla olan fotoğraflarımıza bakıyorum da gerçekten çok yakışıklıymış. Buğday teni, bal rengine çalan saçları ve ela gözleri..
Annem Anna.. O gerçekten dünyanın en mükemmel annesi. Yanımda olduğunu bilmek bana güç veriyor. Hele ben küçükken anlattığı hikayeleri bir bilseniz..
Hikaye'ye göre Castle adında bu dünyaya ait olmayan bir şato var. Dünyada görüp görebileceğimiz en büyük yermiş. Devasa pencereleri, gökyüzünü andıran tavanı varmış. Bu şato'da olan kişiler aslında birer büyücülermiş...

O gece her zaman gördüğüm rüyayı tekrar gördüm. Fakat bu sefer ki çok farklıydı. Hemde çok..

-" Anneeeeeeeee .... "
- " Ah tatlım ne oldu? Buradayım tatlım korkma geçti."
Resmen kan ter içinde kalmıştım.
-" An.. Anne ben çok korkuyorum bırakma beni."
-" Anlat bana tatlım ne oldu? " Hemen yataktan doğruldum. Etejerimin üzerinde duran sürahi'den bir bardak su alıp yudumladım ve anneme dönüp ;
-"Bu sefer gördüğüm rüya çok daha farklıydı anne. Yeşil bir kolye gördüm. Tam onu alıyordum ki yüzü ve cinsiyeti belli olmayan biri yanıma geldi. Bu gerçekten çok korkunçtu.. Tam beni öldürmek üzereydi ki o sırada uyandım. " ağlamaklı bir ses tonum vardı. Fakat daha garibi annemin yüzündeki o ifadeydi sanki bir şey saklıyor gibi görünüyordu. Anneme ne olduğunu sorduğumda yalandan bir tebessümle birşeyin olmadığını ve anlattıklarımı da bilinçaltımda oluşan saçmalıklar olarak görüyordu. Daha fazla televizyon izlememem gerektiğini ve okuluma odaklanmam gerektiğini anlatıyordu.
Biraz hava almak için dışarı çıktığımda Isabel'i arayıp acilen buluşmamız gerektiğini söyledim. Bir kafede oturup birer kahve içerken birden gözlerimin önüne yine o tılsım gelmişti. Yeşil renk gördüğümde kolye gözlerimin önünde beliriyor gibiydi. Isabel'e anlattım ve bana bir doktora başvurmam gerekeceğini durumumun kötüye gittiğini söyledi. Bana deli gibi bakıyordu , haklı da sayılırdı. Çünkü Leo benim kafayı yemiş bir manyağa dönüştüğümü görseydi üzülür ve beni küçümserdi. Bu arada Leonardo yani benim deyimim ile Leo benim Isabel'den sonra gelen yakın arkadaşlarımdan biri. Eve geldiğimde saat gece yarısını çoktan geçmişti bile hemen bir duş alıp yatağıma yattım ve Leo ile mesajlaşırken uyuyakalmışım.

Yine aynı rüyayı gördüm fakat bu sefer bir farklılık vardı cinsiyeti belirsiz olan şey bir kadındı ve gözleriyle etrafa ateş saçıyordu. Terlediğimi hissetim ama uyanamadım kendimi sanki gerçekten de böyle bir şey yaşıyor gibi hissediyordum sebepsizce kaçıyordum. Annemin o bahsettiği şatoya doğru yüksek ve upuzun merdivenli bir yere çıkıyordum. Aniden düşer gibi oldum ve yataktan fırladım. Saat 03.30 civarıydı duvarların üstüme geldiğini fark ettiğim an bahçeye nefes almaya çıktım. O sırada 3 el silah sesi duydum. Çığlık çığlığa bir kadın.. İstemsizce kendimi sese doğru götüren ayaklarıma hakim olamıyordum..
Yakınlaştım ve barın arka sokağında bulunan konteynırların arasında bir kadın ve çocuğuna silah tutan bir adam gördüm. Birşeyler yapmalıydım. Küçük bir kız çocuğunun elinden neler gelebilirdi ki?
Asi ruhum beni birden ortaya çıkardı ve plansızca çıkıp adamın üzerine yürüdüm birkaç argo kelime ettikten sonra kadın ve çocuğuna kaçması gerektiğini söyledim. Kaçmışlardı.. Peki ben ne yapacaktım?
Her saniye bana bir adım daha yaklaşan adamla aramda 1 metreye yakın mesafe kala acı eşiğinin en fazla olduğu bölgeye tekme atıp çığlık çığlığa koşmaya başladım. Adam yere yığılıp kıvranıyor, acı içinde beni bulacağından bahsediyordu. Eve koştum içeriye girdiğim an odama doğru yol alıp yatağıma atladım. Yorganı gözlerime kadar çekip o yaptığım şeyin ne olduğunu düşünmeye ve o adamın kadınla ne derdi olduğunu anlamaya çalışıyordum. Adam beni ya öldürseydi? Annem, babamdan sonra benim acıma dayanamazdı. Üzmek istemiyordum onu..
Bir anda ne olduğunu anlamamıştım kendimi aptal gibi hissediyordum. Saat sabah 6 civarında uyuduğumu hatırlıyorum.

Geceden arda kalan küçük bir iz vardı üzerimde. Koşarken çarptığım demir parçası pijamamın bir kısmını yırtmış ve derimi yaralamıştı. Bacağım ağrıyordu..

-" Heleeeen.. tatlım artık uyansan diyorum." Annemin sesiyle birden irkildim. Yatağımdan yavaşca ayrılıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim.
- "Uyandım kraliçem. Yüzümü yıkayıp hemen geliyorum." Banyoda işlerimi hallettikten sonra annemin yanına doğru yol aldım. Yanağına bir öpücük kondurdum.
- " Günaydın benim tatlı prensesim."
- " Günaydın benim tatlı kraliçem. " annemle kısa bir aşk yaşadıktan sonra kahvaltı yapmaya karar verdik.
- " Kraliçem bugün dışarıda mı yapsak kahvaltıyı? "
- " Olur prenses. Hadi hazırlan bakalım. Bu sırada bende bir telefon görüşmesi yapacağım." Telefon görüşmesi yapacağım derken yüzünü ekşitti. Anlam veremedim doğrusu. Hazırlanmak için odama doğru koşar adımla ilerledim. Dolabımı açtım. Aslında ne giyeceğimi kafamda tasarlamıştım. Siyah bol bir eşofman altı üzerine de beyaz askılı dar bir atlet..
Saçlarımı dağınık bir topuz yaptım ve tamam işte hazırdım. Annem de hazırlandıktan sonra yola çıktık.
Restaurant tarzı bir kafeye girip oturduk. Bir kaç dakika sonra garson geldi ve menüleri dağıttı. Biz bişeyler seçerken ileride bekliyordu. Yanımıza doğru yanaştı ve ;
-"Buyrun efendim ne alırdınız?"
-"Biz iki kişilik serpme kahvaltı, bir sütlü kahve ve yeşil çay istiyoruz."
-"Tamam efendim."
Gelen garsonlara göz ucuyla bakıyordum. Kurt gibi acıkmıştım ve sonunda siparişlerimiz geliyordu derken sanki çelme takılmışcasına garson yere düştü. Tepsideki her şey üzerime tabi...
-"Ne yapıyorsun sen biraz dikkatli ol!"
-"Ço.. çok çok özür dilerim efendim istemeden oldu"
-"Bide bilerek yapsaydın"
Pişman gibi görünüyordu.. Üzerimdeki yemek artıklarını temizlemek için lavaboya yöneldim. Üzerimi temizlerken arkamdan bir kapı açıldı ve bir bayan çıktı masum görünüyordu. Taa ki...
-"İyi misin tatlım? Birşeyin yok ya"
Sanki halimi görmemiş gibi bir de soruyordu iyiyim diyerek geçiştirdim..
-"Yardım etmemi ister misin?"
-"Hayır. Teşekkür ederim " derken bir şey fark ettim. Rüyalarımda gördüğüm kadının ikizi gibiydi sadece gözleri sıradan ela renkliydi. Ordan kaçmak için zaman kollamıştım. Hemen masamıza yürüyüp anneme kalkmamız gerektiğini söyledim, iyi değildim. Kafedeki herkes bana bakıyor gibiydi. Çıkıp 10-15 adım attıktan sonra üzerimizden bir karga sürüsü uçuverdi. Hava da zaten pek iç açıcı gözükmüyordu. Korkmuştum..

Nihayet eve gelmiştik. Kapıdan içeri girerken yağmur atıştırıyordu. Kahvemi ve kitabımı alıp camın önünde bulunan kanepeme oturup yağmuru seyrediyor, bir yandan da kitap okuyordum. Birden ani bir ışık süzüldü. Başımı biraz kaldırdıktan sonra bulutların arasında daire içinde ağaç gördüm. Ağacın yeşil olması değil de o bulutların arasında yeşil bir ağaç beni iyice telaşlandırmıştı. O sırada cama birden bir karga çarptı, yerimden fırladım..
Uyuya kalmışım ve uyurken üzerime kahve dökülmüş, sıcağın etkisiyle kabus görmüştüm. Yani sanırım..
Annemin yanına indim.
-"Kraliçem neler yapıyorsun bu mis gibi koku da ne?"
-" Ah prensesim uyuyordun ben de sana bir sürpriz yapmaya karar verdim ve en sevdiğin turtadan yaptım"
-"Annecim sen tam bir meleksin seni seviyorum" diyip yanağına bir öpücük kondurdum.
Bana kızacağını bildiğim için rüyamı anlatmadım. Çünkü bugün televizyonda en sevdiğim diziyi izlemeliydim..
* * *
Dizimin başlamasına yarım saat kalmıştı. Mutfağa yönelip atıştırmalık birşeyler aramaya başladım. Annemin yaptığı nefis turtalardan birkaç adet tabağa koydum. Dolaba yöneldim. Bir kaseye biraz cips, patlamış mısır doldurdum. Buzdolabından limonatayı çıkarıp koca bir bardak dolusu doldurtuktan sonra filmimi izlemek için hazırdım.
Dışarıda çok şiddetli yağmur yağıyordu. Fakat ben buna aldırış etmeden filme dalmış, soluksuz izliyordum. O sırada cama ard arda çarpan o şeyler beni yerimden fırlattı..
-" Anneeeeeeeee..."
-" Neler oluyor tatlım? "
-" Anne sesleri duymuyor musun?"
-" Tatlım ben herhangi bir ses duymuyorum. Sen iyi misin? " Annemin suratına bakarak donup kaldım. O sırada duyduğum sesler devam ediyordu.
-" An.. anne sen ciddi misin gerçekten duymuyor musun?"
-" Helen artık gerçekten paranoyak olmaya başladığını düşünüyorum! Hayır tatlım hiçbir ses duymuyorum." Ses tonu yükselmişti. Fakat o sesler hala devam ediyordu. Kadın çığlığı, cama vuran taş sesleri.. Korkuyordum..

* * *

CHARM  " Yeşil Kolye "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin