Öfkesini içinde barındırmak. Belli etmemek... Zor şey bunları yapmak. Mayalı bir hamur gibi öfkesi içinde kabarıyor, kabarıyor, bir yerlerden patlayacak hale gelecek bir gün. Ama dur bakalım ne zaman olacak bu? Bilmiyor, kendisi de bilmiyor.
Karısı Leyla ve en büyüğü altı yaşında olan üç kızı ile çöp yığınlarından geri dönüşüm için atık karıştırıyor, topluyor ve kaportası paslanmış, çürümüş Renault Station arabasının ön koltuğunda ve üstüne yaptırdığı port bagaja kadar telis çuvalları, poşetler, demir çubuklar, cam şişeler, mukavva kutular ile dolu arabasına karısı ve çocuklarını da tıkıştırmış vaziyette her zamanki dolaştığı ve çöp konteynırlarını karıştırıp içlerinde işine yarayan atık sayılan geri dönüşüme verebileceği malzemeleri topladığı sitenin yokuş yolundan yukarı çıkıyor.
Bu semtleri tercih ediyor olma sebebi buralarının ekonomik bakımdan diğer bölgelere göre daha ileri düzeyde olmaları. Zengin mahallesi buralar. Haliyle buralarda bulacağı çöpler de daha kaliteli şeyler oluyordu.Bazen çöplerin içinde veya hemen yanıbaşında "birileri tarafından alınsın" diye düşünülerek bırakılmış o kadar iyi durumda eşyalara denk gelmişlerdi ki. Bunları büyük sevinç duyarak alıp evine getirmişti.
Şu; üzerinde hem oturup hem küçük kızlarına yatak olan vişne renkli üçlü koltuk, şu pencere yanına konmuş küçük mutfak masası, şu sandalyeler, içinde yemek artıkları ile mutfak tezgahında yıkanmayı bekleyen şu tencere, şu demlik ve hatta şu elektrik süpürgesi.... Liste uzayıp giderdi. Harun bazen acaba karısını ve çocukları da çöplükten mi buldum diye kendisine sorduğu zamanlar da olmuştu!
Hurdacı Muharrem'e çöplerden, market önlerinden, boş arsalardan toplayıp götürdüğü atıkları sattıktan sonra şehrin kenar mahallesinde yaşadığı gecekondusunun önüne arabasını park edip durdu. Hurdacı Muharrem'e vermeyip kendi evlerine getirdikleri poşetlerdeki çocuk giysilerini ve erkek giysilerini Leyla vişne rengi koltuğun üzerinde açıp koltuk kenarlarına giysilerini sermeye başladı.
Harun banyodan, elinde yüzünü kurulamakta olduğu kirli bir havlu ile gelip, kanapenin üzerine serilmiş giysilerin karşısında durarak, giyecekler hakkında fikir edinmeye çalışıyordu. Doğrusu bu ya giysilerin hepsi çok iyi durumda idi. Bazen bu şekilde bulup getirdikleri giysilere söylenirdi Harun. Adeta bütün öfkesini çıkartırdı bunlardan. Ama bu gün istese de yapamazdı, söylenemezdi. Hepsi çok iyiydi. Bu sevineceği bir şey mi yoksa buna da kızabilir miydi? Kafası karışmıştı.Sessiz kaldı. Leyla'nın renkli kazakları ve pantolonları kızların üzerine ölçerken kendisine söylediklerini duymadı bile.
Sabah her zamankinden daha erken uyanıp kalktı. Kıvırcık saçlı, sümükleri kuruyup burnunun kenarlarında sarımsı topaklar oluşturmuş olan Işıl'a baktı. Üzerindeki kirli yorganını ayakları ile tekmeleye tekmeleye ayakucuna kadar indirmişti. Emziği kıvırcık saçları ile kirli kıvrımlar oluşan boynu arasında durmakta idi. Eğilip yorganı Işıl'ın boğazı hizasına kadar çekti. Diğer iki kızı da çocuk masumluğu ile birbirlerine bacakları dolaşmış, kolları ile diğerine sarılmış vaziyette yatıyorlardı.
Her zaman bütün aile çöp toplamaya şehre, zengin mahallelere giderlerdi. Soğuk havalarda, sıcak havalarda. Bu hiç değişmezdi. Adeta tek bir hayat yaşıyorlardı. Bu gün öyle olmayacak, kendisi gidecekti.
Arabanın direksiyonuna geçti. Homurtularla çalışan egzosundan garip sesler çıkartan arabası ile her zamanki uğrak çöp konteynırlarını dolaştı. Belediyenin çöpleri toplamasından daha önce kendisinin toplaması Harun'un menfaati icabı idi. Karısı ve kızları da olmadığından onların oturmadıkları alana da çöpleri yerleştirdi. Bu gün çok daha fazla geri dönüşüm atığı doldurdu arabasına. Muharremden her zamankinden daha fazla para ile çıkmış evin yolunu tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Asiye! Değer mi bunca eziyete!
Historia CortaEşi tarafından para karşılığı başka erkeklerle beraber olmaya zorlanan bir kadının hayat mücadelesi ve bulunduğu şartlardan kurtuluşu anlatılır.