İnsanlar iki gruba ayrılırlar. Birinci grup dünde yaşadıklarını öyle hemencecik silip unutamayan, unutmak bir yana kalsın yaşanılan her acıyı bugününe, yarınına ve hatta bütün bir ömrüne ekleyerek yaşayanlarla dolu. İkinci grup ise ilk grubun aksine, geçtiğini söyleyip bitti, oldu, geçti ve gitti diyerek umursamadan yaşayanlarla sınırlı. Ama ilk grubun insanları geçmişini bir türlü yanından ayırmaz bir gölge misali yanında tutar. Bu gölge yanından bir an için kaybolsa büyük bir korkuya kapılırlar. Bilirler çünkü her an bir yerlerden geçmişe dair ufakta olsa tanıdık bir acının çıkacağı korkusu ağır basar onlar için. İşte böyle insanlar geçmişi geçmek bilmeyen insanlardır. Geçmişinden aldığı küçük ama acı dolu parçacıkları, yaşayacakları bugün ve yarınlardan alacakları yaralara yama yaparak yaşarlar. Bende geçmişi yakasına yapışmış geçmek nedir bilmeyen o insanlardan birisiyim. Hatırlamak istediğim beni mutlu mu edecek yoksa bulunduğum şu halimden daha mı kötü edeceğini bilmediğim ama hatırlamak yakasına yapışmak istediğim bir hayat var beni bekleyen ve bir o kadar da unutmak için dualarımda dilime yer edinen büyük acılarım. Hangisini seçersem seçeyim birisi mutlaka yakama yapışıp boğazımı tutacak ve bana "Ben buradayım tam karşında attığın her adımda bir gölge kadar, damarında dolaşan sıcacık kan kadar, bir nefes kadar seninleyim" diyecek... biliyorum.
"Allah kahretsin. Ah! Kimsin kızım sen?"
Al işte bir türlü cevaplayamadığım cevaplamaktan korktuğum, kendime bile veremediğim cevapları kayıp olan bir sorum da bu. Evet, ben kimim? İsmimden başka bana ait olan ne var? Kaç bilgi var bana ait elimde? Adımdan başka bilmediğim bir geçmişe sahip olan bu beden kimin sahiden? Koskocaman bir hiç. Evet, ben Lavinia adından başka hiçbir şeyi olmayan büyük bir hiçliğe sahip olan bildikleri ve bilmedikleri arasında sıkışıp kalan kız.
"Sana soruyorum kızım kimsin ki sen elbisemi böyle mahvedip yüzüme bakabiliyorsun!"
"Ben... özür dilerim gerçekten dikkat edemedim."
"Seni mahvederim anladın mı şu elbisenin haline bak ya. Kızım kendini satsan ödeyemezsin bu kıyafetlerin parasını."
"Ö..ö..özür dilerim gerçekten benim hatamdı dikkat edemedim."
Ben bu hayatta hep özür dileyen, affedilmek için yalvaran taraf oldum. Bu durum haklı olsam bile yıllarca hiç değişmedi. İşte bugünde en iyi bildiğim şeyi yaparak susarak bekledim karşı taraftan gelecek yüzüme değil de ömrüme indirilecek olan o tokadı. Bekledim, bekledim ama bir türlü gelmedi o darbe. Ufacık bir tereddüdün ardından gözlerimi araladığımda neden o tokadın bir türlü yüzüme inmediğini anladım. Şu hayatta tüm kaybettiklerimin yerine bulduğum arkadaştan, kardeşten öte canımdan can olan beni hep koruyan bana hep küçük bir kız kardeş olan boyunun uzunluğuna rağmen gözümde ufacık bir kız çocuğu gibi görünen koruyucum. Her şeye rağmen karşımda bulunan kadının kollarına yapışmış beni savunuyordu. Sahiden ne zaman geldi de bu olaylara müdahale için kendini ortaya attı bu kız onu bile fark edemeyecek kadar odaklanmıştım karşı tarafın darbesine.
" Farkındaysanız kahvenin dökülmesine siz sebep oldunuz. Bilerek çelme taktınız şimdi bu yaptığınız şey çok saçma. Eğer özür dilemesi gereken birisi varsa bu kişi sizsiniz ve şimdi de özrünüzü dilemenizi istiyorum. Buyurun."
Kız kardeşim can yarım tipik Esin duruşuyla karşısındaki zenginliğiyle her şeye sahip olabildiğini düşünen bu kadından kaldırdığı tek kaşı ile özür dilemesini bekliyor. Kendisi de biliyor aslında böyle insanların bizi asla ciddiye almayacaklarını. Sesinden bile özür dilememeye kararlı olduğu anlaşılan kadın,
"Sana ne oluyor acaba avukatı mısın?" demesiyle bütün hıncı tepesinde birikmiş olacak ki Esin,
" Ah evet nereden bildiniz! İsterse ilerleyen zamanlarda size açacağımız davada ücretsiz olarak avukatlığını üstlenebilirim. Ve ayrıca rezil etmeye çalıştığınız bu kız benim kız kardeşimdir. Yeterince tatmin edebilmişimdir umarım sizi. Ha bu arada, ne ben nede Lavinia sizin kıyafetlerinizin parasını ödeyebilir. Çünkü biz sizin gibi ne atadan zenginiz nede birilerinin altına giriyoruz bunlara sahip olmak için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA
RomanceKum saati hikâyesiydi onlarınkisi, Kum saati kadardı ömürleri. Kum saati yaşadıkları dünyaydı, İçindeki kumlarsa hayatlarına giren insanlardı. Akışı sağlayan geçit sınandıkları yerdi, Kum saati kadardı ömürleri. Kum saati büyüklüğündeydi onlara biç...