♤ Bölüm 1 ♤

478 39 23
                                    

Miss Myeolchi yazarınızdan bir TeukChul hikayesi 😍 ne zamandır yayımlamayı düşünüyordum ama bir türlü olmamıştı. İlk bölümü de Hafsa'cığıma ithaf ediyorum 💙 hfsnrdgrlgl hatırlarsan kitap kapağını atmıştım sana :33

Soğuk bir kış akşamında loş lambaların aydınlattığı karanlık sokaklardan birinde yürüyordum. Kendime bu soğuktan sığınmak için bir yer arıyordum. Her akşam bir göçebe gibi farklı bir yerde kaldığımdan artık insanların beni kovmasına alışmıştım. Bir gün bana yemek veriyor ama bir diğer gün ‘’ayy git buradan pire torbası’’ diyorlardı.

Kuyruğum ve bıyıklarım buz tutmak üzereyken bir apartmanın kenarında gördüğüm kartondan kutuya giriverdim. Belki yemek bulamamıştım ama en azından donmaktan bu gece de kurtulmuştum. Bu hayatı yaşamaktan usanmıştım artık… Güneş battıktan sonra kedi, gündüz boyunca ise insan gibi yaşamaya çalışmak bir zulüm halini almıştı. Baba yadigarı bir evim yoktu ve son ev sahibim benim kaçtığımı ve ardımda bir kedi bıraktığımı sanarak kontratı bir gecede yırtmıştı. Ertesi gün dil dökmekten gebersem de benim onun için uygun bir kiracı olmadığımı öne sürmüş ve beni evden atmıştı.

Siyah, kızıl tüylerim sokakta yaşamaktan ve yemek bulmak adına çöpleri karıştırmaktan adeta keçe gibi olmuş, tırnaklarım ise bakımsızlıktan uzadıkça uzamıştı. Beni evine alacak birini bulsam hiç fena olmazdı ama gece bittiğinde o evden kaçmam ve dolayısıyla sahibimi üzmem gerekirdi. Ben bunu yapmak istemediğimden her seferinde insanlardan kaçarak, ücra bir köşede yaşamımı sürdürmeyi seçiyordum. İşte yine böyle ücra bir köşe bulmuştum kendime… Ya da en azından ben öyle sanmıştım.

Ne idiği belirsiz bir adam bulunduğum kutuya doğru yaklaşarak ellerine hohladı ve kendini ısıtmaya çalışırken benle konuşmaya başladı. ‘’Kedicik, sen burada ne yapıyorsun? Üşüdün mü bakayım sen? Aç mısın yoksa?’’

‘’Evet hem de çok açım ve dondum!’’ demek istesem de bunları söyleyemeyerek miyavlamakla yetindim. Bana verecek bir yemeği vardı belki de?

Beni kutumun içinden çekip kucağına aldı ve apartmana doğru yürümeye başladı. Beni evine mi götürecekti? Beni sahiplenmeyi düşünmüyordu umarım?  Sabahın ilk saatleri onu terk etmek istemezdim, bu yüzden var gücümle çırpınarak kollarından kurtulmaya çalıştım. ‘’Shh uslu durursan sana mama ve sıcak bir yatak veririm ufaklık.’’ diyerek beni sakinleştirmeye çalışsa da benim kaçma sebebim tamamı ile iyi niyet doluydu. Bunu açıklaması ise epeyce sürerdi…
Çırpınmalarım bir sonuç vermeyince ben de vazgeçtim. Zaten şu an yorgunluktan ve soğuktan daha fazla, olmayan enerjimi harcayamazdım. Keyfi bilir, yarın bu evden çıkmasını bilirdim ben!

Beni dairesine çıkar çıkmaz yere koydu. ‘’Kendi evinmiş gibi takıl, ben hemen geliyorum.’’ diyerek içerideki odalardan birine gitti ve koca salonda beni yalnız bıraktı. Oldukça büyük ve güzel mobilyaları vardı. Beyaz harici bir renk görmek neredeyse imkansızdı. Bu pis halimle salonunda dilediğimce gezmek ve koltuklara çıkmak sadece sorun olurdu. Ben de olduğum yerde kıpırdamadan oturdum. Adam geri döndüğünde ‘’Evimi beğenmedin mi yoksa?’’ dedi. Elindeki battaniyeyi tekli koltuklardan birine serip bana uyumam için yer hazırladı. Sonrasında da beni kucaklayıp koltuğa koydu. Masumca beni taşımasına izin vermiştim. Açlıktan guruldayan midemi duyar duymaz, aniden bir şey aklına gelmişçesine gidip bana yemek getirdi. Salam ve peynir... Bonfileyi tercih etsem de bir kedi olarak ancak bunları yiyebiliyordum. Yıllardır düzgünce akşam yemeği yediğimi bilmem ben!

Yemeğimi bitirdikten sonra çömelerek kafamı okşadı. Bir erkek tarafından okşanmak aslında çok da hoş bir durum olmazdı tabii eğer ben insanken olmuş olsaydı. Şu an bir kediydim ve bunun tadını çıkarmam gerekirdi. Ellerini tüylerimde gezdirirken ben de ayaklanıp kafamı olabildiğince ona sürttüm ve mırıldanarak yakınına sokuldum. ‘’Ben de seni çok sevdim…-‘’ sonrasında gözleriyle arka tarafımı yoklayarak ‘’-oğluşum.’’ dedi. Ciddi miydi yahu?

O gece beni yıkadıktan sonra -evet beni yıkamıştı, hoş ya daha yeni tanıştığım bir erkek beni yıkıyordu ama itiraz edecek değildim- beraber televizyon izledik ve gece saat on iki buçuk civarında esneyerek ‘’Ben yatıyorum artık, yarın erkenden işe gideceğim beyefendi.’’ dedi ve beni kucağına alıp yatak odasına götürdü. Birlikte mi uyacaktık yani? Gerçi ben o uykuya daldığında bir şekilde kaçmanın bir yolunu bulurdum ama…

Beni beyaz yatak odasındaki bembeyaz yatağın üstüne zarifçe koydu. Prensesi korumakla yükümlü ve ona zarar gelmemesi için çalışan bir gardiyan gibiydi. Haliyle buradaki ‘’prenses’’ de ben oluyordum.

‘’Bu arada hala tanışmadık beyefendi? Ben Leeteuk. Acaba sana ne isim versem?’’ kendini tanıttıktan sonra bana uygun bir isim düşünmeye başladı. Ona adımın ‘’Heechul’’ olduğunu ve öyle çağırılmak istediğimi anlatmaya çalıştım ama onca çabam sadece miyavlama olarak duyuldu.

‘’H-E-E-C-H-U-L; BENİ ADIM BU, TAMAM MI?’’ ama Leeteuk’ın duyduğu ise ‘’Miyaaav, miyav, miyav!’’ idi.

‘’Bana bir şey mi anlatmaya çalışıyorsun?’’

‘’Miyav!’’ [Evet!]

‘’Tamam ben de seni seviyorum.’’ burnunu burnuma sürterek şirinlik yapmaya çalıştı… Bu kadarı da fazlaydı ama, sonuçta benim de bir ağırlığım olmalıydı! Her ne kadar bir kedi olsam da…

‘’Miy miyav miyi miyimav.’’ [Bak ben seni henüz tanımıyorum.]

‘’Çok şirinsin!’’ tekrardan kafamı okşadı.

‘’Miyav, miy miymiyimav mimiv!’’ [Dolayısıyla, seni sevmiyorum aslında!]

‘’Geveze mi desem acaba? Geveze ismini sevdin mi?’’

‘’MEOOOW!’’ [Ohh yooo!]

‘’Sevmedin mi? Tamam o zaman… Kızılsakal’a ne dersin?’’

‘’Miyi miyav mav?’’ [Benimle dalga mı geçiyorsun?]

‘’Sevdin yani?’’

‘’MEOOOW!’’

‘’Anladım… Ama bak buna itiraz istemem! Sana Petal demeliyim bence, çünkü taç yaprağı gibi muhteşemsin.’’

‘’…’’ -sessizlik… belki birazcık onaylama-

‘’O zaman adın Petal olsun.’’ sevinçle bana sarıldı. Her dediğine itiraz edersem olmazdı, hem zaten sabah olmadan kaçacağım için pek de önemli değildi.

Benim bir an için, peluş oyuncak değil de bir kedi olduğumu hatırlayınca tekrardan beni yatağa bıraktı ve birdenbire üstünü çıkarmaya başladı. Tamam belki erkekti ama bu yine de utanç vericiydi. Arkamı dönüp yattığım sırada Leeteuk ‘’Utandın mı Petal?’’ dedi.

‘’Miymiv miyav?’’ [Senden mi utanacağım be?]

‘’Benden utanmana gerek yok şapşik!’’ dediğinde sanki ne dediğimi anlamış gibi hissederek ürktüm.

Arkamı dönüp Leeteuk’a şöyle bir baktığımda, o şirin ve pofidik karakterin çok da fit ve sağlıklı bir vücudu olduğunu gördüm. Karın kaslarını görünce içimden ‘’Ey mübarek insan evladı! Kedi gözlerim neler görüyor?’’ demediysem namertim. Altını çıkarırken aslında biraz utandım ama sonrasında ‘’Amaaan, sen alt tarafı minnoş bir kedisin? Boş ver, vaktin varken izle.’’ dedim ve gayet sakin bir şekilde izlemeye başladım. Sanırım kediliğimi ele vermiş olacağım ki Leeteuk iç çamaşırını çıkarırken ‘’Bayağı hararetli izliyorsun, korkutma beni Petal.’’ dedi. Miyavlayarak başımı önüme eğdim ama arada bir uzuncana aletine bakış atmıyor değildim. Ne var canım? Kediyim ben! Biraz penis gördüysem ne olmuş, adam yakışıklı yani?
Giyindikten sonra Leeteuk beni de yanına alıp ışıkları söndürdü ve bana sarılarak uyumaya başladı. ‘’Seni seviyorum Petal.’’

The Part Time Cat (TeukChul)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin