Kral Wilson okuduğu mektup ile şaşırmıştı. Ayağa kalktı ve odasından çıkmak üzere kapıya doğru yürüdü. Bundan sonra olacaklar onun farklı bir boyuta girmesine sebep olabilirdi. EMANET... uzun zamandar beri kimse ona bu kadar güvenmemişti ya da güvenmek istememişti.Ya bu kadın bu kadar derin ve özeldi ya da fazlası ile oyundu. Ya diğer kadınlar gibiydi yada diğer kadınlardan farklıydı. Oyunsa, sonu öfkesiydi. Ama eğer gerçekse...
Kral Wilson kapıyı açtı. "Eğer gerçekse... ne olacaktı? " Bütün gri koridor boyunca bunu düşündü. Ya bu kadın herşeyi ile gerçek ise...
******
Akşam olmak üzereydi.Hiç bir güneş bu kadar kızgın ve ferahlatıcı olamazdı. Danelya gün batımını izlemek için terasa çıktı. Derin bir nefes aldı. Ellerini soğuk betonun üzerine koydu. "Kızgın gibi bir halin var. Ya da zamana kırgın gibi." Yüzüne küçük bir gülümse yayıldı. "Dediklerine göre saçlarım senden bana bir hediyeymiş."
Danelya çocukken her gün yaptığı gibi gün batımı ile konuşmaya başlamıştı. Zamana küsmesin diye dertlerini anlatmaktan kendini alamaz ve de ufuktun yok oluncaya kadar konuşurdu. Bugün de öyle bir gündü. Sadece biraz acısını azaltmak istiyordu.
"Yarın, acım büyüyor. Kaç yıl oldu? On bir mi? Sanırım onbir yıl... Unutmak istemiyorum. Canım yansada unutmak istemiyorum. Onları unutmak istemiyorum."
Gözleri isyan edercesine kapandi. Küçük göz yaşı damlaları yanağına doğru süzülürken annesinin dedikleri aklına geldi. "Sen ne derdin hep anne... ' GÖZ DİLSİZDİR LAKİN GÖZ YAŞI ONUN HER ZAMAN DİLİDİR. ÇÜNKÜ O ISLAK ,TUZLU DAMLALAR İÇİNDE Kİ MUTLULUK, ÖFKE, ACI, AŞK VE DAHA BİR ÇOK DUYGUNUN DİLE GELMEYEN KELİMELERİDİR.' Kelimeler suskun sevgili annem; acı var, kırgınlık var, en önemlisi bir tarafım da hep eksiklik var..."
Güneş yavaşca yok olurken göz yaşlarını sildi ve derin bir nefes aldı. Bu kadardı işte. Güneş zamana küser ve yok olurken Danelya'nın acısı da yok olurdu. Akşam yemeği için odasından çıktı. Merdivenleri sakince indi. Daha kimse yemeğe gelmemişti. Leydiler masayı hazırlıyordu. Masa da ki yerine oturdu. Leydilere Kralı ve Kraliçeyi bekleyeceğini söyledi. Bir kaç dakika için de ilk önce Kral Wilson geldi. Danelya ayağa kalkarak selam verdi. Birlikte yemeğe oturdular. İlk önce çorba daha sonra ise ana yemeğe geçiş yaptılar. Kraliçenin gelmemesi Danelya'yı meraklandırmıştı. "Kralım, kraliçe hazretleri neredeler?"
Kral Wilson masada ki sessizliğin bozulmasına sevinmişti. "Tatile ihtiyacı olduğunu belirtti. Ben de fazla uzak olmaması koşuluğla izin verdim." Danelya şaşırmıştı. "Tatil için nereyi seçtiler?"
"Bilemiyorum... ben sadece onaylarım ve güvenliğini sağlaması için asker veririm gerisini kendileri ayarlar..." Danelya başını salladı. Şuan yeri olmasa da çok önemli bir konu daha vardı. "Kralım..."
"Sizi dinliyorum..."
"Beni bağışlayın ve acelemi mazur görün lakin ülkem Fransa için yardımı biran önce göndermeniz gerekmez mi?"
Kral Wilson, emrivaki dolu cümleyi sakince dinledi. "Ben ne zaman istersem o zaman yola asker çıkacaktır Prenses..."
"O zaman hangi gün olduğunu bilmenin hakkım olduğunu düşünüyorum."
Kral Wilson narin olan kadının söz konusu ülkesi olunca içine kaçan korumacı ruha dikkat etti. Yüzüne gülümseme yayıldı." Sitemleriniz bile sakin ve usluplu... merak etmeyin bu akşama yola çıkmış olucaklar... Başların da ben olacağım. Hiç bir askerimi bensiz savaşa gönderemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇLÜ VE NARİN
RomanceŞİMDİ ONDAN HERKES KORKUYORDU... GEÇMİŞİ ONUN DERİNDİ HEMDE FAZLA DERİNDİ... TEK BİR İHANET BUGÜNÜNÜ KARATMIŞTI. KADINLARI GÖZÜNDE İĞRENÇ İNSANLAR HALİNE GETİRMİŞTİ. RUHUNUN DERİNLERİ ÇOCUKTU AMA YERYÜZÜ İLE ÇEKİRDEK NE KADAR UZAKSA O KADAR UZAKTI...