Herkes hazırdı. Kral Wilson askerler ile odasından çıktı. Görev yerlerine doğru koşmaya başladılar. Saraydan çıktıklarında bahçede ki atlara bindiler. Kral Wilson elinden geldiği kadar hızlı bir şekil de surlara doğru atını sürmeye devam ediyordu. Yüzüne çarpan soğuk rüzgar, çenesinin uyuşmasına sebep oluyordu. Halkın çığlıkları ve de topun o gür sesi kulaklarının tıkanmasına sebep oluyordu. Gözlerine gelen kül parçalarını ona göre fazlası ile doğaldı. Adeta canının yanma olasılığı yokmuş gibi doğmuştu. Üzerinden geçen top ile arkasına baktı. İnsanların üzerine doğru gidiyordu. Kral Wilson gür sesi ile "Durun..." diye bağırdı. Kimsenin duymasına fırsat kalmadan top yere düşmüştü. Deprem etkisi yaratan top ile Kral Wilson attan düştü. Halkın çığlıkları ve göz yaşları bir tık daha artmıştı.
Surlara gitmesi gerekiyordu. Ama adeta çakılmıştı. Yattığı soğuk betondan zorla kalktı. Etrafında ki koşuşan insanlara baktı. Duyduğu cılız ağlama sesi ile arkasını döndü. Küçük bir kız annesinin cansız bedenine sarılıyordu. Sadece bu olay ile bitmiyordu. Onlarca insan korku ile koşuşturuyordu. Ona doğru gelen Alex'in sesi ile kendine geldi. "Kralım..."
"Ben ne yapıyorum?" Kendine binlerce kez kızdı. Bir kadının onu bu kadar altüst etmesine deli oluyordu. Geçmişinin izini masum onca insandan çıkarmak doğru olamazdı. Bir şeyler yapması gerekiyordu. Etrafında ki karmaşaya baktı. "Alex..."
"Efendim kralım..."
"Eve döndüğümüz de bana hatırlat da; anlaşmayı iptal edeyim." Alex duyduğu şey ile ne diyeceğini bilemedi. Bir şey demesine fırsat kalmadan Kralı çoktan atına binip oradan uzaklaştı.
Kral Wilson kafasına koymuştu. Buradan geri döner dönmez anlaşmayı ortadan kaldıracaktı. Artık hiçbir kadını dünyasına sokamazdı. Bu olmazdı. Bu çok büyük bir hataydı. Asla kabul etmemeliydi.
Surlara geldiğin de gördüğü karmaşa ile atından indi. Surlarının merdivenlerinden çıktı. Denize baktığın da işler hiç iyi gitmiyordu. Gemileri batıyordu. "Kralım..." Başını askere doğru çevirdi. "Durumlar hiç iyi değil. Savaşı kaybediyoruz." Kral Wilson sessizce yutkundu. "Ne yapacağız kralım?"
Denizin sakinliğine baktı. İşlerin iyi gitmemesinin tek suçu kendisiydi. Pratik olması gerekiyordu. Kral Wilson'un önüne düşen ok ile askerler gökyüzüne baktı. Başka yoktu. Kral Wilson okun uçuna sarılı kağıdı aldı. Okudukları ile gülümsedi. "Kralım ne diyorlar?"
"Savaştan geri çekileceklerini ama bir şartları olduklarını söylüyorlar." Askerler endişe için de birbirlerine baktılar. "Kralım ne yapacaksınız?"
"Bana bir gemi hazırlayın."
*******
Kral Wilson, yanında ki iki asker ile gemilerine bindi. Korsandan farkları olmayan askerler ile olayı şimdi çözmüştü. İşin için de hile vardı. Krallarının bulunduğu odaya girdiğin de yayılmış bir şekilde oturduğunu gördü. Bu insanı deli etmeye yetecek güçteydi. Karşısında ki adamın işaret ettiği yere oturdu. Ayaklarını önünde ki küçük masaya koydu. Adamın sert bakışları üzerine "Bir sorun mu var?" dedi. Adam ne kadar cesur olduğuna inanmak istese de karşısın da ki adamın sabıkalı katillerden farkı olmadığını biliyordu. Kafasını hayır dercesine salladı. "Görüşmeyeli fazlası ile oldu sanırım..."
"Dur bir düşüneyim... Aaa evet en son sarayını başına yıkmıştım."
"Bir daha olmayacağının garantisini verebilirim." Kral Wilson alayla güldü. "Umarım öyle olur." Adam iliklerine kadar sinir küpü olmuştu. "Her neyse, biz şuan ki durumdan bassedelim. Kaybetmek üzere olduğunuz savaştan..." Kral Wilson, adamın sözleri ile kahkaha attı. "Kaybetmek de olduğum savaştan...- parmaklarını şıklattı- gayet iyi espri yeteneğin varmış." Adam iyice şaşırdı. Kral Wilson gülüşünü kesti. Yüzü bir an da ciddi bir hal aldı. Elini masaya sertçe vurdu. Odada ki herkes yerinde sıçradı. "Sinek vardı. Vızıltısı sinirimi bozdu da!" Adam belli etmese de sertçe yutkundu. Korkmuştu. Kral Wilson ayağa kalktı. Ellerini arka da bağladı. Odanın için de bir sağa bir sola gidiyordu. "Ülkeler arası savaşta korsanların ne işi olduğunu çok merak ettim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇLÜ VE NARİN
RomanceŞİMDİ ONDAN HERKES KORKUYORDU... GEÇMİŞİ ONUN DERİNDİ HEMDE FAZLA DERİNDİ... TEK BİR İHANET BUGÜNÜNÜ KARATMIŞTI. KADINLARI GÖZÜNDE İĞRENÇ İNSANLAR HALİNE GETİRMİŞTİ. RUHUNUN DERİNLERİ ÇOCUKTU AMA YERYÜZÜ İLE ÇEKİRDEK NE KADAR UZAKSA O KADAR UZAKTI...