Jongin biraz daha durdu, ve ikimizden de yüz bulamayınca çıkıp gitti. Bozuldum elbet, sinirlendim de. Ama sanırsam buna hakkım yok.
Her şeye rağmen Yixing kollarını açmış beni bekliyordu. Yanına yanaşıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Eli hemen gömleğimin ucuna gitti.
"Üzgünüm, sonra."
Yavaşça kalktım ve yakalarımı düzeltip ceketimi koluma astım. Tam kapının önüne gelmişken kafamı hafif yana yatırıp yeniden ona baktım.
"Özür dilerim."
Mutlaka söyleyecek bir şeyi vardır, lakin o henüz söyleyeceği kelimeleri bir araya getirmeden evden çıkıverdim. Ah, işte bu tam Oh Sehun'a yakışır bir hareketti. Yık, ve kaybol.
**
Ne yapacağımı bilemeyerek arabayı boş boş sürmeye devam ettim. Nini'nin yanına gitmek şimdilik tam bir hata olurdu. Kafamın içinde ona biraz zaman vermem gerektiğini düşünerek, arabayı bir köşeye çektim.
Sanırım benim de yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Pardon bu yanlış oldu; sanırım yalnız kalmak zorundaydım.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
honey // sekai
FanfictionBir elimi çeneme dayamış önümde kıpırdayıp duran dudaklarına bakıyordum. Ne konuştuğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yalan. Aslında her hecesine kadar onu dinliyordum. "İnanabiliyor musun Sehun, benim vakit kaybı olduğumu, onu hak etmediğimi söyledi...