Bir aptal gibi burada durmuş, kitap okuyordum. Aptalca olan kitap okumam değil, bunu arabanın içinde yapmamdı. İnanın neden böyle bir şey yaptığıma dair hiçbir fikrim yok. Jongin'in benden kaçmasına izin verirken kaçan yine ben olmuştum sanırım.
Jongin'i bir anlık düşünmem bile beni gülümsetti, ve kitabı kapatıp arabadan çıktım. Temiz havayı ciğerlerime iletip soluklandım. Oksijene olan yabancılığımdan dolayı yaşadığım aksaklığı yürümeye başlayarak telafi etmeye çalıştım. Henüz yeni fark ediyordum ama arabayı bıraktığım yer eskiden Jongin'le sık sık geldiğimiz parka yakın bir yerdi. Aklıma doluşan anılara küçük bir gülümseme bahşedip, ellerimi pantolonumun ceplerine tıkıştırdım. Sebepsizce kendimi iyi hissediyordum şimdi. Biraz daha yürüdükten sonra çalılıkların arkasındaki salıncakları görmemle koşmaya başladım. Uzun süredir aradığım heyecana kavuşmuş gibiydim. En azından birkaç saniye öncesine kadar öyle düşünüyordum. Jongin oradaydı. Jongin benimle beraber bu parktaydı. Soluk, pembe renkli salıncağa oturmuş, kırmızı olanını boş bırakmıştı. Ayaklarını ileri geri sallayıp kendini sallandırmaya çalışıyordu ama bunu başardığı söylenemezdi.
Biraz daha yaklaştım ve iyice arkasına geçtim. Kendini durdurdu, kafasını aşağıya eğdi ve çığlık attı. Onunla beraber bende neye uğradığımı şaşırarak ağız dolusu bağırdım. Kocaman açmış olduğu gözlerini arkasına, bana çevirdi ve o an ağladığını gördüm. Kalbim tekledi. Ağlarken bile nasıl böyle güzel olabilir? Tanrım, sen aklımı korumam izin ver.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
honey // sekai
FanfictionBir elimi çeneme dayamış önümde kıpırdayıp duran dudaklarına bakıyordum. Ne konuştuğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yalan. Aslında her hecesine kadar onu dinliyordum. "İnanabiliyor musun Sehun, benim vakit kaybı olduğumu, onu hak etmediğimi söyledi...