1

22 2 0
                                    

Elleriyle gören biri olarak genç kızın onun hakkında söyleyebileceği tek şey çok soğuk olduğuydu.

Her sabah olduğu gibi yataktan kalkıp salondan gelen sese yöneldi. Sağ işaret parmağını renginin açık pembe olduğunu bildiği duvarda sürüyerek ilerlemeye başladı. Ayağına çarpan terliği önemsemedi bile çünkü dün orada bıraktığını hatırlıyordu ama onun almış olması gerektiğini düşündü bir an için. O daima genç kızın arkasını toparlardı. Odaya girip seslendi:
-Nerdesin?
Nefes alıp sessizce gelecek cevabı beklemeye başladı. Bekledi bekledi bekledi ama televizyondan gelen sesten başka ses yoktu. Bu geçen zaman odada olmadığını düşünecek kadar yeterli gelmiş olacak ki genç kıza sorusunu daha yüksek bir sesle tekrarladı:
-Nerdesin?
O her zaman önce kalkan olurdu. Hatta kahvaltıyı hazırlayıp genç kızı çoğu zaman o uyandırırdı. Ama bugün genç kız yatağının yanındaki komidinin üzerinde duran çalar saatin sesiyle uyanmıştı. Dönüp aynı yoldan kendi odasının yanındaki odaya geçti. Sağ elini nazikçe kapıya kaldırıp açık olup olmadığını kontrol ederken vücudu telaşa kapılmış nefes alış verişini müthiş bir hızla artırıyordu. Gitmiş olamaz değil mi diye düşündü genç kız korkarak. Kapının kolunu yakalayıp içeri daldı korkunun verdiği heyecanla:
-Uyandın mı?
Hala televizyondan gelen mırıltıdan başka ses yoktu. Yatağın ucuna oturup eliyle boş yatağı gezinmeye başladı. Çok geçmeden boş olduğunu fark etti. Üstelik düzeltilmişti belki de bozulmamıştı bile. O her zaman haber verirdi evden çıkmadan. Genç kız kendine bakabiliyordu artık ama yinede sanki ilk zamanlardaki küçük kızı gibi davranırdı ona. Salona geri döndü telaşla genç kız. Önce ellerini büyük koltukta gezdirdi sonra bir küçüğünde. En son televizyonun karşısındaki koltuğa varınca kumaş pantolonunu hisseti onun.
-Beni korkuttun! Hadi artık kalkmalısın. Yoksa burda mı uyudun. Hadi kalk da ilaçlarını al.

Sonra eli onun yüzüne ulaştı. Soğuktu. Tek diyeceği buydu kızın.
Bundan yıllar önce ilk tanıştığı zamanda ondan renkleri anlatmasını istemişti. Bu oyunu genç kız üretmişti. Hem insanları daha iyi tanımak hem de göremediği renkleri hissetmek için.

"Kışın hiç paltosuz dışarı çıktın mı?"
Diye sormuştu o sonra sözüne devam etti:
"Mavi bana böyle hissetiriyor küçüğüm."

Şimdi onu görüyor olsaydı belki de maviyi bir daha hiç sevemeyecekti bu zavallı kız. Tenin artık mavi mi diye düşündü. Hep böyle mi kalacaksın artık. Hızla arkasını dönüp yemek masasındaki telefona ilerledi. Bacağını ortadaki cam sehpanın köşesine çarpmasını önemsemedi bile. Aslında canı tatlı bir kızdı ama o böyle soğukken kendisini düşünecek halde değildi. Telefonun acil aramalarından ikinci sıradaki abisini aradı:
-Abi lütfen yardım et.
-Ahla sakin olur musun ne oldu?
- Deniz abla koltukta ve uyanmıyor çok soğuk abi.
-Dur dur korkma sen ben gelicem tamam mı?

Telefon kapandıktan sonra geçen zaman bu genç kıza çok uzun gelmişti. Küçüklüğünde korktuğu zamanlarda yaptığı gibi kaloriferin köşesine geçip yere oturdu. Elleriyle dizlerini sarıp başını dizlerine kapattı. Genç kız dünyada ne kadar az yer kaplayabilecekse işte o kadarlık bir alanda beklemeye başladı.

Saatler geçmiş gibi gelirken, halbuki o anda saati biliyor olsaydı 15dakika bile geçmediğini anlardı, kapı çaldı. Çalan kapıya doğru hızla ilerlemeye başladı genç kız baş parmağının duvardaki iziyle beraber. Kapıyı açtı:
-Merhaba, bizi bir erkek aradı, kadın bir hastanız varmış. Girebilir miyiz?
Genç kız bir kaç adım geriye çekilip salonun olduğu tarafı işaret etti. Hızla içeriye iki kadın ve bir adam girdi. Üçü de birbirinden yorgun olan bu insanların evdeki işi uzun sürmeyecekti. İçlerinden en genç olanı Ahla'ya yaklaşıp sordu:
-Ben Yağmur sağlık görevlisiyim. Üzgünüm ama anneniz için yapabileceğimiz bir şey yok. Başka yakınınız var mı bayan. Size eşlik edecek biri.
Yüzünü yerdeki sedyeye sabitlemeye çalıştıkları kadından ayırmadığı için daha Ahlanın görmediğini fark etmemişti bu genç kadın. Sadece ilk gördüğü anda fazlasıyla küçük ve ürkek gelmişti Ahla ona. Yardıma ihtiyacının olabileceğini düşünmüştü. Hatası bununla da sınırlı değildi genç sağlık görevlisinin. Koltuktaki cansız bedeni Ahlanın annesi sanmıştı. Ne büyük hataydı aslında ama Ahla bunu düzeltmekle uğraşamayacak kadar dalgındı.
-Abim gelecek.

Sağlık görevlilerinden biri kafasını kaldırıp genç kıza bakmayı akıl edince fark edebildi kızın boş gözlerini. Başta şokta olduğunu düşündü hemen ayağa kalkıp:
-Sen iyi misin?
-O öldü mü?
-Evet çok üzgünüm.
Geçen bu kısa konuşma boyunca genç kız bir kere bile gözlerini duvarda sabitlediği noktadan çekmemişti.

Oturması için yardım ederken bu son konuşmayı yaptığı sağlık görevlisi kadın en sonunda kızın görmediğini fark etti:
-Sen görmüyor musun, dedi şaşkınlıkla.
Aslında bu kadar kaba bir kadın değildi bu yaşlıca kadın ama bir anda azından çıkan kelimeler için yapacağı bir şey kalmamıştı cümlesine özür dilerim diyerek devam etti.
Genç kız sessizce başını sallamakla yetindi.

Çok geçmeden genç kızın abisi de gelince cansız beden hastahanenin soğuk odasına doğru yol almaya başladı geri de Ahla yı ve abisi Bora'yı bırakarak.

Bu Deniz hanım, Ahlanın annesi olabilecek bir yaştaydı ama aralarındaki ilişki anne kızdan çok abla kardeşe benziyordu. Deniz hanım asla evlenmemişti. Evlenmeyi bile düşünmemişti en azından Ahla hayatına girdikten sonra. Ahla'yı yurdun bahçesinde gördüğü ilk anda çok sevmişti. O küçük genç kıza kim baksa severdi zaten. En önemli sebebi de hep gülümseyen dudaklarıydı. Çok geçmeden birlikte yaşamaya başladılar. Deniz hanım Ahlanın abisini de yanına almak istedi. Aslında Deniz hanımdan ziyade Ahla abisini çok özlemişti. Ama kadere bakın ki çoktan başka bir aile Borayı evlat edinmişti. Zeki çocuktu bu Bora Deniz hanım onunla uğraşacağına Ahlayla daha çok zaman geçirsin istiyordu. İlk zamanlarda da üstelememişti kız kardeşinin yanında kalmayı sonrada gelen ilk aileyle bu şansını da yitirmişti. İstediği de oldu aslında. Kendisi yeni ailesinin verdiği harçlıklarla çok iyi okullarda okudu. İstediği zaman kardeşiyle görüştü. Ahla da Deniz hanımın ve onun tuttuğu yardımcının emekleriyle yetişti. Fazlasıyla güzel ve fazlasıyla eğitimli bir kız oldu. Hatta yalnız yaşayabilecek kadar güçlüydü de. Ama Bora'nın Deniz hanımın ölümümden sonra onu yalnız bırakmaya niyeti yoktu.

Ahlanın yeni hayatı nasıl olacak bakalım?
Lütfen yorum bırakmayı ve beğenmeyi unutmayın.
Kendinize dikkat edin 2. Bölümde görüşürüz.

Bana Renkleri AnlatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin