Karanlık Ruh ~1

17 3 0
                                    

Medya : yasemin

··············>>> 1. Bölüm <<<············

Yüzüme vuran güneş ışığı ile diğer tarafıma döndüm yattım.

Ama bu sefer lanet alarmın sesi ile kafamı yastığımla yatağımın arasına sıkıştırdım.

Oflayarak kalktığım o sabahlardan biriydi. Bu hayata alışmamın cidden bu kadar zor olacağını bilmiyordum.

Dün gece biraz içmiştim. Aslında her gece içiyordum. Normal bir şekilde uykuya dalmayalı çok oluyordu.

En son ne zaman mutlu bir sabaha uyandığımı bile hatırlamıyorum.

Hafif baş ağrısıyla, banyo demeye bin şahit olan ultra berbat banyomda yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım.

Daha 18 yaşında hayatının tüm sorumluluklarını üstlenmek zorunda olmak beni çok yormuşa benziyordu.

Aynadaki yansımama baktım. Önceden en pahalı kremleri kullanarak, özendiğim cildim çok soluk görünüyordu. Ve eskiye göre bayağı zayıflamıştım.

Ağır adımlarla mutfağa gittim. Mutfak dediğim küçük bir masa, bir buzdolabı, tezgah ve ocaktan oluşuyordu.

Dolabın kapağını zorlayarak açtım. Bu eski dolap kim bilir kaç yıllıktı. İçindeki birkaç meyveye ve peynire baktım. Sanırım kısa zamanda alışverişe gitmem gerek.

Bir elma alıp oturma odama yürüdüm.

Ailem o iğrenç kazada ölmeden önce kenara attığı paralar, sonunda suyunu çekmişti.
Cüzdanımın gözüne baktığımda 20 tl kaldığını gördüm. Sanırım bu beni birkaç gün idare ederdi.

Ama acilen yakın zamanda iş bulmam gerekti. Bir yerden toparlanmalı ve ayağa kalkmalıydım.

Odama giderek üstüme düzgün bir şeyler giyindim.
Her gün yaptığım gibi bugün de ailemin mezarına gidecektim.

O kadar çok gidiyordum ki artık, bekçiyle bile belirli bir sohbetim vardı.

Belime kadar uzanan dalgalı saçlarımı tarayıp, siyah deri çantamı sırtıma taktım ve evden çıktım.

Her zamanki gibi bu küçük mahallede çocuklar top oynuyordu. Onları görünce halimi kısa süreliğine unutuyordum. Mutlu oluyordum. Küçük bedenler ama kalpleri kocaman olan bu minik insanlar hep beni desteklemişlerdi.

Konunun ne olduğunu bilmeseler bile beni her zaman güldürmeye çabalamışlardı.

Sanırım hayat bir tek bu konuda yüzüme gülmüştü.

"Yaşeminciyim ! "  diyen küçük beye döndüm. Tişörtümü aşağıdan cekiştiriyordu. Onun boyuna eğildim.

"Efendim oğuzcuğum" dedim.

"Yine daydın. 2 saatir şana sesyeniyorum" deyip parmağı ile 3'ü gösterince hafif bir tebessüm ettim.

Onun parmağını düzelttim. "Bu gösterdiğin 3" diye uyardım onu.

Boş zamanlarımda bu mahallede birkaç çocuğa ders veriyordum.

Çok fakir bir mahalle olmasına rağmen içindekiler çok samimiydi.

"Biliyoyum 3 oyduyunu, akıyyım.  Şadece seni güydüymek iştedim. Sana güymek çok yakışıyo." dedi.

En son ne zaman güldüğümü bile hatırlamıyorum. Yaşadıklarımdan sonra hayat artık artık bana daha değişik gelmeye başlamıştı.

Zaman kavramını yitirmiştim. Ama mevsime bakarsak olayın üzerinden 6 ay geçmiş ben hala toparlanamamıştım.
Küçük bir tebessümle, ona sarılıp, başına bir öpücük kondurdum.

"Yine onyayın yanına mı gidiyoyşun? " diye sordu.

"Evet. Onların yanına gidiyorum." dedim sessizce.

"Hani beni de götüyecektin. Babanla tanışıp daha seni istiyeceyim. Bu güjel kızı kaçıyamam diyeceyim. " dedi.

Buruk bir şekilde ona daha çok sarıldım. Bu minik bey beni seviyordu, değer veriyordu. Gözümden kaçan minik bir damla ile kendime geldim.

Söz vermiştim. Daha ağlamayacaktım.
Ağlarsam, o zaman o şerefsizler mutlu olacaktı. 

Ben her ne olursa olsun. Ayakta duracaktım.
Biraz zorlanacaktım ama yapacaktım.

Hızlıca elimin tersiyle düşen damlayı sildim ve tekrar minik Oğuz'a döndüm.

"Şimdi ben gidiyim fazla bekletmek olmaz onları" dedim.

"Evet, benden de şelam söyle. En kışa jamanda çikolayamı çiçeğimi ayıp geyeceyim. " dedi.

"Oğuz çok acele etmiyor musun? Kaçırtığım yok. Senin daha iş bulman gerek. Evlenince nerede yaşayacağız?"dedim.

Bir elini düşünüyormuş gibi çenesinin altına yerleştirdi.
"Haklıyısın. Büyüyüp işimi buyuyum ki sana bişşüyü çikoyata ayıyım. "

Eğilerek yanağına tekrar öpücük kondurdum ve saçını hafif karıştırıp yanından ayrıldım.

Hızlı adımlarla otobüs durağına gittim.

Hava biraz bozuj gibiydi. Aslında bu hava en sevdiğim havaydı. Sanki yağacakmış gibi kasvetli ama sadece hafif bir rüzgar olan havadan bahsediyorum.

Durakta yaklaşık 5 dk bekledikten sonra mezarlığa giden minibüse bindim.

İçinde yine boş denebilecek kadar az kişi vardı.

Bir kadın elinde Kur'an-ı Kerim ile en önde oturuyordu.

Diğer koltuklarda bir genç adam vardı. Ama insanların beni incelemesinden nefret ettiğim kadar incelemekten de nefret ederdim.

Hızlıca adamın yanından geçerken minübüs hareket etti ve dengem kaybolum aniden genç adamın kucağına düştüm...

Burada kesmek istemezdim. Ama devamı diğer bölümde.

Sizce nasıl gidiyorum?

Yasemin'in hikayesi sizce ne?

Neler yaşamış olabilir?

Sizleri seviyorum. Lütfen yorum ve vote bırakın.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kayıp Ruh -jdb-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin