Kazalarla dolu bir gün

138 5 512
                                    

Evet gençler ayların ürünü olan 5000 kelimelik mutluluğunuz geldi!

[Eva]

 "Ah lanet {½$$½$#£#$½½$#! Sakin ol Eva sakin! O yerden bitme İngiliz çakmasına yenilecek değilsin!"

    Elimdeki bezle raflarda olmayan tozları alırken her hareketimi şahin gözüyle izleyen Ciel nefes almama bile izin vermiyordu! 

  "Senin başka yerde işin yok mu? Neden hep burdasın," dedim bağırmamaya çalışarak. 

"Yeni aldığım elemanı denetliyorum." 

"Geçici parti time çalışan öğrenciyim be!!" Ya sabır! Bezi elimde dolandırıp temiz katıyla temizliğe devam ettim. Her şey bir hafta sonra bitecek ve projeyi vererek dersten de geçeceğiz. 

  Kulağıma dolanan sesle kapıya döndüm. Hızla elimdekileri bırakarak müşterilerin yanına gittim. İki genç -bahse varım sevgililer- ve yanlarında sap kalmış üçüncü arkadaşları ile birlikte içeri girdiler. Sevgili olanlar El ele porselen bebeklerin olduğu raflara geçtiler. Heyecanlı konuşmalarına bakarsak pek de yardıma ihtiyaçları yoktu ben de sap kalan çocuğa yöneldim. Sportif kıyafetlerinin içinde hoş fiziği ile ben burdayım diyordu. Ciel maviler içindeyken karşımdaki kızıl alevlere sarınmıştı. Gözlerinde Ciel'deki dingin emir dolu hava vardı. Eli ensesine giderek kızıl saçlarına karıştırdı. 

"Uhm... Hoşgeldiniz. Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"diye sordum.

 "Sadece bakıyorum, teşekkürler." Oyma tahtadan yapılmış oyuncağı çevirerek mırıldandı. 

"Bunda ne buluyorlar anlamıyorum." Ona şaşkınca baktığım o bir saniyeden sonra içimde konfetiler patladı. Evet! Evvett!! Bende bunu diyorum!! Adını bilmediğim çocuk doğruyu söylüyordu ve bunu inkar eden herkesi parçalardım. Ona dik dik baktığımı fark ettim. Çiftin yanına gitmek üzere yönümü değiştirdim. 

"Ah şey.. ımm. Adınız?" 

"Eva." 

"Memnun oldum. Bende Akashi."  Yavaşça gülümseyip selam verdim. Oyuncakları benim gördüğüm gibi gören ikinci kişiydi. 

"Bir çocuk için bakıyoruz, 6 yaşında, öneriniz var mı?"

 "Kız mı?" 

"Evet." Kollarımı birleştirip hmmladım. Gözüm ilk porselen bebeklere kaydı. Soğuk güzelliklerinin yanında korkunç bakışları vardı bir çocuk için nöö olmaz. 

"Çocukluğumu referans alacak olursam minyatür bir ev çok hoşuma giderdi. Yada şuradaki peluş ayıcıklar oldukça güzel ve sevimli." Parmak uçlarımda yükselerek ayıcığı kendime çektim. Boynunda kırmızı kurdeleyle dükkanda sayılı sevimli oyuncaklardan biriydi. Boyu belime kadar geliyordu kucağıma alıp hoşça gülümsedim. 

"Bakın oldukça güzel."

 "Evet, hemde çok..." Gözlerimiz buluştuğunda başka yöne baktım. Başka bir göze esir olurken artık şansın benden yana olmadığını kabul etmiştim. Sert bakışları altında ezilerek Akashi'ye yöneldim.

 "Peki.. ee isterseniz inceleyin hoşunuza gidecek başka bir şey olursa yardımcı olurum." Aceleyle birazda kaçarak çiftle ilgilenmeye başladım kısa sürede iki porselen bebek alarak ayrıldılar. Kasada fişleri ayırıp parayı yerine koydum. Boynu bükük ayıcık rafdaki eski yerini almıştı. Hiç oyuncak düşkünü biri olmamıştım ama o ayıcık ilgimi çekiyordu, parası 5 aylık bursuma denk gelmese almayı düşünürdüm. Ne var ki uğraşmam gereken sorun sadece kırmızı papyonlu ayıcık değildi. Akashi'nin uzattığı paraların arasında ikiye katlanmış notu açtım. Endişeyle dudaklarımı kemirdim. Karşımda iki seçenek vardı. 1. Senpai'ye söylemeden notu yok etmek. 2. Senpai'ye söylemeden Akashi'yle buluşarak ikimizi hortumla dövmesine izin vermek. Senpai'nin son seferinde kızıp Neah ve Natsuyu bahçe hortumuyla nasıl kovaladığını mahallede kimse unutmamıştı. Çocuklara ata vurur gibi vurmuştu, patates dilimi gibi ince ince kıymıştı. Soğuk terler akıtarak notu çöpe attım. Can kaybı olacağına sevgili kaybı olsun... Sevgili mi... Anne babamdan çok Senpai'nin tepkisinden korkuyorum gerçi ilgimi çeken birisi de şimdiye kadar olmadı. Üzgünüm Akashi, Senpai'm izin vermiyor... Ciel oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Moralim zaten bozuktu hızlıca gitmesini ümit ederek döndüm.

Lovely Comedy: Bro B) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin