|7|

106 13 4
                                    

"İlginç birine benziyor ha?" diye sordu Leslie, ağabeyinin omzunun üzerinden ekrandaki belgeleri incelerken. "Sadece bu tımarhaneye düşme hatasında bulunmuş başka bir deli." diyerek cevapladı Jamie.

"Hadi ama, bu kadar karamsar olmak zorunda mısın? Hem kızın yanında bir bilgisayar çantası vardı. Bilgisayarları sevdiğini sanıyordum." dedi Leslie aynı zamanda silahını parçalara ayırırken. "Hem artık on dokuz yaşına geldin. Senin yaşında başka birisi olsa çoktan beşinci kız arkadaşını aldatıyor olurdu."

Kız kardeşinin saçma sapan konuşmalarına daha fazla katlanamayacağına karar veren Jamie, kafasını bilgisayarın üzerinden kaldırdı ve yanıtladı, "Benim yaşımda olan birisinin kara borsayı yöneten bir şirketle uzaktan yakından alakasının olmaması gerek aslında. Ayrıca senin yaşında küçük bir kız çocuğunun da ülkenin en iyi keskin nişancılarından birinin olmaması gerek. Ama bak ikimiz de buradayız öyle değil mi? Durumdan memnun değilsen şikayetlerini patrona sunabilirsin Leslie." dedi Jamie ve tekrar önündeki ekranlara döndü. "Şimdi izin verirsen bitirmem gereken işler var."

Leslie silahının bütün parçalarını toparlayıp kendi odasına gitmeye hazırlandı. "Sadece, tekrar gülümsemeni istiyorum o kadar. Kazadan önce benden bile neşeliydin." dedi son bir umutla.

"O gece bir kaza değil cinayetti Leslie." dedi Jamie kafasını klavyeden kaldırmadan. "Gülümsemeye gelince, şuanda ikimizi de hayatta tutacak olan şey gülümsemek değil, patronu memnun etmek. Yarım saat sonra silahınla burada ol ikinci hedefin evinden çıktı."

Leslie'nin gidişiyle ortalığa çöken sessizlik Jamie'ye göre ihtiyacı olan tek şeydi. Sessizlik ve bilgisayarların çalışırken çıkardığı hafif uğultu, klavyenin ritmik sesi... Bilgisayarlar bir kez daha insanlardan çok daha iyi anlıyordu Jamie'yi. Düz, soğuk mantık ve duygu içermeyen işlemler. Tam da Jamie'nin hayatının olması gerektiği gibi.

Ama her ne kadar kendisini kandırırsa kandırsın, duygulardan hiçbir insan tamamen arındırılamazdı. Sonuçta insanlar bütünüyle duygulardan oluşan yaratıklardı. Bir insandan bütün duygularını alırsanız geriye sadece mantık ve beyin kalırdı. Tıpkı bir bilgisayar gibi.

Kapının hızla açılmasıyla sinirlenip içeriye her kim girdiyse ona bağırmaya hazırlanan Jamie gözlerini ekrandan kaldırdı ve sesin geldiği yöne baktı. Tanıdık birisi yerine Leanne ile karşılaşınca kendini sakinleştirdi, henüz hiçbir şey görmemiş birini şirketteki ilk gününden korkutmanın bir anlamı yoktu.

"Demek şirkete kabul edildin ha?" diye sordu gözlerini tekrar sağdaki ekrana çevirdiğinde. Leanne tam olarak bir soru olmayan sorusunu yanıtladığında ona gerçekten acıdı. Hangi mantıkla böyle bir yere kendi isteğiyle gelmişti ki? Gerçi bunu sorgulayacak konumda değildi, aynı hatayı kendisini ve kız kardeşini sokakta ölmekten kurtarmak için yedi sene önce kendisi de yapmıştı.

"Tımarhaneye hoş geldin. Lütfen kendini evinde gibi hisset." diyerek karşılık verdi Jamie bilgisayarların karşısındaki koltuğu göstererek. "Seni işe aldıklarına şaşırmadım doğrusu, Kat'e yaptıkların gerçekten fena."

Jamie'nin kendisine döndürdüğü ekrana bakakaldı Leanne. Sokakta kameraların olduğunu hiçbir zaman fark etmemişti. Dahası bu çocuk o kayıtlara ulaşmayı nasıl başarmıştı?

Ekranı tekrar kendisine çeviren Jamie, kızın suratındaki birkaç saniyelik şaşkınlık ifadesinin keyfini çıkardı. Her ne kadar kıza acısa da yeteneklerinden habersiz çok fazla yeni insan gelmiyordu şirkete. "Şimdi, söyle bakalım yakın dövüşte mi daha iyisin silah kullanmakta mı?"

"Pek fazla bir deneyimim olmadı ama yakın dövüş diyebiliriz sanırım." diye cevapladı Leanne, fotoğraf makinesini açarak. Şarjı azalmıştı, kısa sürede bir priz bulabilse gerçekten çok işine yarayabilirdi.

Jamie'nin ona sorduğu soruları ardı ardına yanıtlarken bilgisayarını açtı. Defterindeki hikâyeyi bilgisayarına geçirmek istiyordu. Bu sırada Jamie ilk defa dikkatini çeken bir şey söyledi.

"Sana bir takma isim bulmamız lazım." Ne dediğini tam olarak anlamamış olan Leanne, Jamie'ye kafa karışıklığı dolu bir ifadeyle bakınca Jamie açıklama yapmak zorundaymış gibi hissetti.

"Telsizler veya görevler için yani. Buradaki herkesin, hatta benim bile, bir takma adımız var. Lütfen en az yarım saatte bir isim söyle bana" dedikten sonra bir kez daha sessizliğe gömüldü.

Bu sırada Leanne takma isim karmaşasını bir kenara bırakmış, defterle bilgisayarı eşitlemekle meşguldü. Zaten kafasında defalarca yazdığı sahneleri neredeyse deftere bakmadan hızla yazıyordu. Defterdeki kısmın bitmesine bir ya da iki paragraf kalmıştı ki işi Jamie'nin sesiyle bölündü.

"Evet, aklına bir isim geldi mi?" Kendisinin de en az Leanne kadar bu işten memnun olmadığı açıkça görünüyordu. Basitçe düşünmüş gibi yapmanın en kısa yol olduğuna karar veren Leanne "Bilmiyorum, aklıma bir şey gelmiyor. Sence takma ismim ne olabilir?" diye sordu.

"Öğrendiklerime göre ikinci adın Penalope ve sanırım yazmayı da seviyorsun." dedi Jamie Leanne'in etrafını kaplayan kağıtları ve kalemleri işaret ederek. "Bu yüzden Pen'e ne dersin?" diye sordu.

Açık konuşmak gerekirse Leanne ondan böylesine yaratıcı bir isim beklemiyordu. Belli ki çocuğu çok hafife almışım, diye düşünmekten kendini alıkoyamadı Leanne. "Güzel, Pen uygun." diyerek cevapladı Jamie'nin sorusunu şaşırdığını belli etmemeye çalışarak.

Dakikalar sonra, Leanne fotoğraf makinesindeki resimlerini bilgisayara aktarırken Jamie elinde bir tür kimlik kartıyla yanına geldi. Üzerinde kendi fotoğrafının olduğunu gören Leanne bu sefer şaşırmasa da kendine bu çocuğun yanında dikkatli olması gerektiğini hatırlattı.

"Evet, artık resmi olarak bizden birisin. Bunun hayatında yaptığın en aptalca hata olduğunu söylemeden geçemeyeceğim ama artık geri dönmek için çok geç." dedi Jamie, kartı Leanne'a uzatırken.

"Aramıza hoş geldin Pen."

Pens and Papers (Creepypasta OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin